l. THKO Davası, Ankara 1 No.lu Sıkıyönetim Askerî Mahkemesince ölüm cezasına mahkûm edilen ve 6 Mayıs 1972 günü bir şafak vakti idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile çeşitli cezalara mahkûm edilen arkadaşları hakkında görülen davanın adıdır.
Dava Ankara’da Tuğgeneral Ali Elverdi’nin başkanlığında, duruşma hâkimi Yarbay Ahmet Tetik, üye hâkim Binbaşı Mehmet Turan’dan kurulu ve iddia makamında Binbaşı Keramettin Çelebi ve Yüzbaşı Baki Tuğ olmak üzere 1 Numaralı Sıkıyönetim Askerî Mahkemesinde, 16.7.1971 gününde Altındağ’da Veteriner okulu binasında başlamış ve 9.10.1971 gününde yan, 2 ay 23 gün içinde karara bağlanmıştır.
- Birinci baskı: Yöntem Yayınları, Mayıs 1974
- İkinci baskı: Akyüz Yayınları, Ağustos 1991
- Üçüncü baskı: 68’liler Yayınları, Mayıs 2008
- İnternet baskısı: Nisan 2013 (İndir/Oku)
Bir sonraki sayfada Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) savaşçılarının Ortak Savunmasının Giriş ve Sonuç bölümlerine ulaşabilirsiniz.
SAYIN YARGIÇLAR,
Bu savunma, mahkemenizde, Anayasayı tağyir, tebdil ve ilgadan yargılanan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) savaşçılarının ortak savunmasıdır.
İçinde bulunduğumuz şartlar, geniş bir savunma yapmamızı, ve şahıslarımızda zincire vurulmak istenen bilimi ve gerçekleri savunmamızı gerektiriyor.
Amacımız, aleyhimize verilecek cezayı önlemekten çok, doğruluğuna inandığımız doğa ve toplum kanunlarının, insanlık tarihine nasıl yön verdiğini açıklamaktır.
Toplumların tarihi, ezenler ve ezilenler arasındaki mücadelelerin tarihidir. Çağımıza kadar, bu mücadelelerde ezilenler daima yenilmişlerdir. Fakat 20. yüzyıl tarihimiz, ezenlerin barbarlığına ve bütün baskılarına rağmen, ezilenlerin kurtuluşuna sahne olmaktadır.
Günümüzde ezenleri temsil eden ve çıkarı uğruna yoksul ulusları, boyunduruğu altında tutan EMPERYALİZMdir. İnsanlık tarihi gericiliğin, barbarlığın ve vahşetin son kalesi olan emperyalizmin de sonunu müjdeliyor.
Bütün ezilen uluslar, emperyalizme, her gün darbe üstüne darbe vuruyorlar. Asırlardır ezenlere karşı mücadelelerde hayatlarını feda edenlerin çabaları boşa gitmemiştir. Dünyamız zafer türkülerini söylemek üzeredir.
Ezenlere karşı verdikleri mücadelelerde ölen tüm ezilenlere selam olsun!
Türkiye, emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşı veren ve onu dize getiren ülkedir. Bütün ezilen uluslara ışık tutan ve kurtuluş bayrağını dalgalandıran Türkiye halkı, bundan elli yıl önce görevini yapmıştır. Ne yazık ki, o zaman yurdumuzu terk etmek ve yenilgiyi kabul etmek zorunda kalan emperyalist ülkeler, sonradan bir avuç satılmışın menfaati uğruna tekrar yurdumuza girdiler. Ve kurtuluş savaşında gerçekleştiremedikleri emellerini bugün gerçekleştiriyorlar. Ulusumuz, Amerikan emperyalizminin sömürüsü altında ezilmektedir. Kurtuluş savaşımızda şehit düşen yüz binlerin onurları ve cesetleri üzerinde yabancı pençesi cirit atmaktadır.
Dünyanın ve Orta-Doğu’nun en eski devletlerinden biri olan Türkiye hâlâ kalkınamamış olup, yarı bağımlı durumdadır. Bir avuç sermaye çevresi Amerikan doları uğruna ulusumuza ihanet etmiş ve bağımsızlığımızı yabancılara ticaret konusu yapmıştır. Yurdumuzun bağımsızlığı için giriştiğimiz bu kavgada Kurtuluş Savaşımızda şehit olanların onurlarını ve ulusumuzun kaderini korumaya kararlı olduğumuzu bildiriyoruz.
Kurtuluş Savaşımızın tüm şehitlerine selam olsun!
Amerikan emperyalizmi, sadece ulusumuzun değil, dünya uluslarının çoğunu ezmekte ve sömürüsünü sürdürmektedir. Tüm ezilen uluslar bağımsızlık ve kurtuluş için silaha sarılmış olup, çağımızın canavarı emperyalizme karşı mücadele etmektedirler. Bugün ezilen halkların tek ve ortak düşmanı emperyalizmdir. Dünyanın dörtbir tarafında bağımsızlık savaşı veren halkların kimi kurtulmuş, kimi ise zaferin arifesindedirler. Emperyalizme karşı verilen kurtuluş mücadeleleri, bütün kıtalarda gericileri ateş çemberi içine almışlardır.
Asya kıtasında, Vietnam, Laos, Kamboç, Tayland, Birmanya, Filipinler, Filistin, Bengal, ve daha birçok halkların emperyalizmi ve onların emrindeki uşaklarını alt etmeleri an meselesidir.
Afrika’da, Latin Amerika’da ve başka yerlerde bağımsızlık savaşı veren halklar, bütün baskılara ve katliamlara rağmen mücadeleye yılmadan devam ediyorlar.
Artık Amerikan emperyalizmini, dolarlar, yalanlar, atom bombaları kurtaramaz. Emrindeki uşak olarak kullandığı gericilerle tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdur. Çünkü dünyada bağımsızlık savaşlarını durduracak ve ulusları ezebilecek hiçbir silâh yoktur. Çağımıza damgasını vuran en güçlü silâh bağımsızlık ve kurtuluş savaşlarıdır.
Emperyalizme karşı verdikleri mücadelelerinde başlarını eğmeden kahramanca savaşan tüm ezilen uluslara selâm olsun!
Türkiye halkı Kurtuluş Savaşımızda, emperyalizme ve uşaklarına, gerekli dersi nasıl verdiyse, bu defa da onurunu çiğnetmeyecek ve bağımsızlığını elde edecektir. O zaman, emperyalizmin silâhları, uçakları, denizaltıları, emrindeki uşakları dize geldi. Bu defa da dize gelecek ve Türkiye halkı, dünya ulusları arasındaki onurlu yerini alacaktır.
Bugün halkımızı sömüren emperyalizme ve emrindeki bir avuç satılmışa karşı verilen bağımsızlık ve kurtuluş mücadelemizin bayrağı dalgalanmaya devam edecektir. Şimdiye kadar bu kavgada şehit düşen kardeşlerimiz, gözlerini kırpmadan, hiç bir menfaat gözetmeden, alınları açık görevlerini yapmışlardır.
İşçiler, köylüler, öğrenciler ve tüm yurtseverler gericilere kahramanca karşı koymuşlar ve bu uğurda birçokları şehit olmuştur.
Emperyalizme ve onun emrindeki uşaklara karşı verdiğimiz kutsal bağımsızlık kavgamızın şehitlerine selam olsun.
Emanetiniz olan bağımsızlık ve kurtuluş bayrağını, alnımız açık, yiğitçe dalgalandırdık, bundan sonra da dalgalandırmaya devam edeceğiz.
Bu kutsal kavgada Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu olarak yaptıklarımızı savunmamızda açıklayacak ve ulusumuzun nasıl sömürüldüğünü anlatarak, yurdumuzu yarı-bağımlı duruma getiren bir avuç satılmışın yaptıklarını belgelerle ispatlayacağız.
Savunmamızı geniş olarak hazırladık. Osmanlı imparatorluğundan bugüne kadar geçmiş tarihimizin ekonomik, askerî, siyasî ve kültürel gelişimi alarak inceledik.
Amacımız; belgelerle Türkiye’nin Amerikan emperyalizminin sömürüsü altına girdiğini açıklamak ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun bir örgüt olarak neden mücadeleye başladığını anlatmaktır.
Savunmamızda şu temel noktalara ağırlık veriyoruz.
1) Türkiye 50 yıl önce Kurtuluş Savaşı vermesine rağmen neden kalkınamamıştır?
2) Tekrar emperyalizmin sömürüsü altına nasıl girmiştir?
3) Türkiye Halk Kurtuluş Ordusunun amacı nedir?
Bu konuları bütün ayrıntılarıyla açıkladığımız zaman, şimdiye kadar verdiğimiz ifadelerin ve söylediğimiz sözlerin anlamı daha kolay anlaşılır olacaktır.
Türkiye’de, emperyalizme karşı yürüttüğümüz bağımsızlık savaşımızın anlamını kavramak için ülkemizin sosyo-ekonomik yapısını bilmek zorunludur.
Bu arada bizim açımızdan fazla önemli olmayan iddia makamının iddianame ve mütalâasına geniş yer vermeyeceğiz. Çünkü, toplum gerçeklerimizden uzak ve bilime aykırı olan iddia makamının görüşlerine önem vermek dahi, toplum bilimini gereksiz bir yoruma sokmak olur.
(…)
SONUÇ
Toplumumuzun bir ferdi ve bir vatandaş olarak düşünmek zorundayız… Başlarımızı ellerimiz arasına alarak ciddi ciddi düşünelim ve kendimize şu soruyu soralım… “Türkiye neden kalkınamıyor?” Bu sorunun cevabı, elli yıllık tarihimizin acı gerçeğidir. Türkiye’nin kalkınamamasına ve geri kalmasına sebep kimlerdir? Yarım asır önce Bağımsızlık Savaşı verdik ve emperyalist ülkeleri dize getirerek bağımsız bir ülke olduk. 1923 yılından sonra Türkiye’yi sömüren, sermayesini dışarıya aktaran bir devlet yoktu. 1923-1939 yılları arasında hiçbir yabancı devlete imtiyaz verilmedi ve üstelik Osmanlı Devleti’nden kalma borçlar ve yabancı şirketlerin imtiyazları kaldırıldı. Tam başarılı olmamasına rağmen, hiçbir yabancı ülkeye imtiyaz verilmeden, tamamen iç kaynak ve imkânlarla yurdun kalkınması için çaba sarf edildi. Fakat 1939 yılından sonra Türkiye, tekrar emperyalist ülkelere avuç açmaya ve 1945’te ise kapılarını açmaya başladı. Ve nihayet 1945 yılından beri Türkiye Amerikan dolarlarının cirit attığı bir pazar durumuna geldi. Şimdiye kadar olan savunmamızda Amerika’ya verilen imtiyazları, imzalanan ekonomik, askerî, siyasî ve kültürel antlaşmaları inceledik. Gördüğümüz gerçek şudur:
Bu imtiyaz ve antlaşmaları Amerika, silahlarla, atom bombalarıyla kabul ettirmedi. Hepsi belirli kişi ve zümreler tarafından masa başlarında imzalandı. Bu vatan, bunca madenler, Amerikalılara üs olan dağlar ve ulusumuzun onuru, bir avuç satılmış tarafından içki masalarında satıldı.
Bir gün bu satılmışları yargılama günü gelirse, ki gelecektir; suçlu sandalyesine suçun asıl sahibi bu kişiler ve sınıflar oturursa, şunu gözlerimizle görecek, kulaklarımızla işiteceğiz. Paraları ve kârları uğruna o kadar temkinli ve dikkatli, fakat yurt sevgisinden de o kadar yoksundurlar ki, vatanı bir tek viski kadehine dahi sattıkları olmuştur. Gün gelecek bunu göreceğiz.
Çağımızda, yani yirminci yüzyılda sermayenin vatanı yoktur. Sermayedarın vatanı ise parası nerede çok kâr getiriyorsa orasıdır. İşte bu yüzden yurdumuzu Amerika’ya peşkeş çeken bir avuç hainin kârı ve teminatı Amerikan dolarlarına bağlı olduğu için onların asıl vatanı Amerika’dır, Avrupa’dır. Türkiye bunlar için tüyü yolunacak kuştan başka bir şey değildir. Bunu böyle kabul ettikleri ve bildikleri içindir ki, bir gün gelir bu halk başımıza bela olur, karşımıza çıkar düşüncesi ile sermayesini ve talanını dostu Amerika’yla garantiye almak için askerî ve siyasî antlaşmalar imzalamıştır. İşin esası ve mantığı budur. Silahlı Kuvvetler’den başlayarak bütün kurumlan ve fertleri büyük bir titizlikle Amerikanlaştırmaya çalışıyorlar. Ulusumuzun benliğini kaybetmesi ve uyanmaması için her türlü Amerikan ilacını vermekten geri kalmıyorlar. Fakat bütün bunlara rağmen, gene de bir gün ulusun direneceğini, ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin istedikleri gibi olamayacağını hesaplayarak gerekirse çıkarlarını korumak için son çare olarak Amerikan Ordusu’nu kullanmak için böyle bir durumda Amerika’nın müdahale edebileceği şekilde antlaşma imzalamışlardır.
Yurdumuz bu duruma nasıl geldi? Bu sınıf ve zümreler yurdumuzda tarih sahnesine nasıl çıktılar? Bu soruların cevabım birkaç cümleyle açıklamak faydalı olacaktır. Osmanlı Devleti zamanında iktidarı elde tutanlar bunlardı. Padişah ve saray bunların emrinde bir kukladan başka bir şey değildi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra iktidardan düştüler – Kurtuluş Savaşı’nın korkusu ile ve 1939 yılına kadarki bağımsızlık politikası yüzünden pusuda beklediler. Atatürk’ün ölümüyle meydanı boş buldular ve faaliyete geçtiler. Amaçları ne yoldan olursa olsun iktidarı ele geçirmekti. 1950 yılına kadar iyice örgütlendiler. Buna rağmen iktidara gelecek güçte değillerdi. Gelseler bile uzun süre ellerinde tutamazlardı. O zaman tek yol kalıyordu. O da, dış devletlerden destek almak… Zaten o zamanın canavarı Amerika, gözünü dört açmış, dünyada sömürü alanı arıyordu. Amerika ülkemize girmeye hazırdı. Bir avuç satılmış ise, Amerika ile ortak olmayı ve Türkiye’yi öylece sömürmeyi en iyi yol görüyorlardı. Fırsatı kaçırmadılar, birleşerek 1950 yılın¬da iktidara geldiler.
21 yıldır yurdumuzun ekonomisini ellerinde tutan ve buna yakın bir süredir iktidarda bulunan bu sınıf ve tabakaların gücü gün geçtikçe artmaktadır. Sayılan fazla olmamasına rağmen güçleri fazladır. Arkalarına aldıkları Amerika ile kendilerini rahat ve garantide hissetmektedirler.
Halkımızı bir sömürü çemberi içine almışlardır. Bildirimizde de açıkladığımız gibi bu hainler sürüsü; patronlar, ağalar, tefeci, bezirgan ve bunların emrindeki bir avuç uşaktır.
Amerika, yurdumuzda bunların varlığı ile ayakta durmaktadır. Bunların varlığına son vermeden Amerika’yı yurttan atmak mümkün değildir. Bunlar var oldukça Amerika da yurdumuzda var olacaktır. Bu yüzden Amerika, Türkiye’deki çıkarlarını teminat altında görmektedir. Bunların satılmışlığı sayesinde Türkiye’de, Amerika o kadar güçlüdür ki, istediği zaman iktidar değiştirir, hoşuna gitmeyen bir kişiyi görevinden atmak an meselesidir. Nitekim bunun örnekleri yurdumuzda defalarca görülmüştür. Aynı durum Amerika’nın sömürdüğü bütün yoksul ülkeler için söz konusudur. Gazete ve radyolarda her gün okuyor ve dinliyoruz. Amerika, Türkiye gibi yarı sömürge ülkelerde sandalye devirir gibi iktidar devirmektedir.
Aşağıdaki sözler Amerikan tekellerinin ve onların emrindeki Amerikan Ordusu’nun en üst rütbeli bir generalinin sözleridir. Amerika, yoksul ülkelerdeki orduları Amerikalılaştırdığından emindir. Pentagondan söylenmiştir ki, Pentagon, tekelleri ve Amerikan çıkarlarını silahla korumak için dünyaya ait planların ve oyunların çevrildiği yerdir. Bu sözler, sömürdüğü ülke ordularının, Amerikan orduları olduğunu iddia edercesine söylenmiş ve bu orduların Amerikan çıkarlarını korumak için görevli olduğunu belirtmek için sarf edilmiştir.
Amerikalı General Edward Szutos şöyle diyor:
“İNŞA ETTİĞİMİZ ORDULARIN, ULUSLARARASI DÜZEYDE HİÇBİR ÖNEMİ YOKTUR… HER ÜLKE KENDİ ORDUSU TARAFINDAN İŞGAL EDİLMİŞTİR.”
Bu sözler birer subay olan sizleri bizlerden çok düşündürmelidir. Ve mahkeme sonunda vereceğiniz karara karşı aynı Amerikalı general değil, fakat dünyanın ezilen halkları ve Türkiye halkı şu sözleri söylemelidir:
“ANKARA’DA SIKIYÖNETİM YARGIÇLARI VAR…”
Aksi halde sorumluluğu çok ağır bir kara leke, tarihimize silinmeyecek olan damgasını vuracaktır.
Amerika bu çıkar ve sömürüsünü sürdürmek için her türlü tedbire başvurur. Şayet emrindeki iktidar sömürünün devamını sağlayamıyorsa, ekonomik ve politik krizin eşiğindeyse, onu düşürür halkı kandırmak için yeni bir iktidar getirir. Gelen iktidar ülkeyi kalkındıracağını vaat ederek halkı bir müddet daha soymaya devam eder ve bir müddet sonra da yıpranır, iktidarı başkasına devretmeye mecbur kalır. Bu kandırma ve oyunlarla talan devam eder.
Kısaca; Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart Amerika’nın yurttan atılmasıdır. Hem Amerika, hem kalkınma olmaz. Kalkınma toplumsal bir sorundur. Türkiye’de Amerika var oldukça, toplum kalkınamayacak, fakat büyük zenginler, komisyoncular ve uşaklar olacaktır. Amerika yurdumuzda var oldukça, kalkınma değil, tam tersine açlık ve sefalet var olacaktır.
Türkiye’nin kalkınması ve halkın kurtuluşu Amerikan emperyalizminin yurttan atılmasına bağlıdır.
Bağımsızlığımızı kazanmadan, kalkınmak mümkün değildir. Mümkündür diyenler ya bilmeden söylüyorlardır veya çıkarları gereği yalan söylüyorlardır.
İşte bunun içindir ki, önümüzdeki sorun Amerikan emperyalizmini kovmak için mücadeledir. Ve bu mücadeleyi başaracak tek kuvvet vardır o da; Amerikan ortağı, patron, ağa, tefeci ve bezirgânlar dışında kalan ve ezilen tüm TÜRKİYE HALKI’dır.
Emperyalizm bunu çok iyi bildiği için ve başına birçok defalar bela geldiği için, yoksul ülkelerdeki en ufak bir kıpırdanmadan nem kapar. BİR KUDUZ KÖPEK ATEŞTEN NASIL KAÇARSA, AMERİKA DA BAĞIMSIZLIK İÇİN MÜCADELE EDENLERDEN ÖYLE KAÇAR. Bunun için de ne pahasına olursa olsun bağımsızlık mücadelelerini daha zayıfken ezmek yok etmek ve esaret tahtını devam ettirmek ister.
Bizler Amerikan emperyalizmine karşı mücadeleyi ilk şart gördüğümüz, bu işin de mutlaka silahla kazanılacağına inandığımız için silaha sarıldık ve mücadele ediyoruz. Tek amacımız budur, bunun için Nurhak Dağları’nda mücadeleye başladık. Yoksa, sayın savcının dediği gibi ANAYASA’yı ortadan kaldırmak için değil… Bu arada sırası gelmişken, iddia makamındaki kişiye birkaç sözümüz var:
“Sayın Savcı,
- AMERİKAN EMPERYALİZMİ GAYRI MİLLÎDİR.
- ONA ORTAKLIK EDENLER ULUSUMUZA İHANET ETMİŞLERDİR.
- EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE SUÇ DEĞİLDİR, SİLAHLI MÜCADELE İSE ANAYASA’YI İHLAL DEĞİLDİR.
- GAYRİ MİLLÎ OLAN EMPERYALİZM VE ORTAKLARININ SÖMÜRÜSÜ, ANAYASA’YA AYKIRIDIR.
Buna göre iki şey var:
- EĞER BELLİ BİR HATA SONUCU, İDDİANAME VE MÜTALAAYI HAZIRLADINIZSA, DİKKATLİ OLUNUZ; İDAMINI İSTEDİĞİNİZ KİŞİLER KASAPLIK KOYUN DEĞİLDİR VE SİZ SAVCISINIZ…
- YOK EĞER YAPTIĞINIZIN BİLİNCİNDE İSENİZ: YOLUNUZ AÇIK OLSUN.
denizler haksız yere idam edildiler.
BeğenBeğen
denizler asla olmez. eğer ölecek birileri varsa onları asanlar ve onlara karşı olanlardır. kahrolsun amerikan empalyalizmi! yaşasın tam bağımsız türkiye! yaşasın işçiler ve köylüler!
BeğenBeğen
6 mayıs 1972 yılında idam edilen deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan…
bir türk vatandaşı hangi görüşte olursa olsun onlar haksız yere idam edilmişlerdir. onlara ve daha nicelerine saygımız sonsuzdur. sadece onlara değil; dağda, işkence odalarında, birkaç itin onlardan korkarak ateş ettikleri kurşunlarla ölen diğer devrimciler bunların hiçbirini haketmemiştir. ben henüz 14 yaşında olmama rağmen onları tanımış olmaktan, görüşlerini öğrenmek için çabalamaktan çok mutluyum. hepsinin ruhu şaad olsun.
BeğenBeğen
”bizler şahsi hiç bir çıkar gözetmeksizin hakımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık’.’ bu cümle dahi onların ne uğurda ve kimin için öldüklerini kanıtlıyor durumda…
1972 mayıs 6 tarihinde idam edilen deniz gezmiş ve arkadaşları haksız yere idam edilmişlerdir. bir grup faşizan gerici yöneticiler her ne kadar onlar öldü ve bizlerin canı kurtuldu diyorlasa da yanılıyorlar! denizler ön savunmalarında demişlerdi ki “bu kavga bizler olmasak da devam edecektir.” onlar bu sözleriyle tarihe adeta damga vurdular. idda ediyoruz ki onların dedikleri ve uğruna savaştıkları değerler gerçekleşecek ve suçlular gibi onları koruyanlar da cezalarını çekeceklerdir.
yaşasın türk ve kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! kahrolsun emperyalizm ve onun gölgesinde yaşayan uşaklar!
BeğenBeğen