Orhan Yalçın Gültekin

“Rıza Zelyut’u nasıl bilirsiniz?” diye sormayacağım.

Bir yazı yazdı ve ben o yazıdan yola çıkarak onu nereye koyduğumu anlatacağım.

Rıza Zelyut’un yazısının başlığı “68’i, 78’i kirletmeyin”. Yazı, 68’liler Dayanışma Derneği ve Devrimci 78’liler Federasyonu’nun Ulaş Bardakçı’nın 37. ölüm yıldönümü için hazırlayıp değişik gazetelerde yayımlattıkları ortak ilanla ilgili… Aslında ilgili demek doğru değil, çünkü Rıza Zelyut ilanın içeriğiyle değil de ilanın Taraf gazetesinde yayımlanmış olmasıyla ilgileniyor.

Zinhar Taraf gazetesinde yayımlanmamalıydı bu ilan demeye getiriyor; nasıl yayımlatırsınız bu ilanı diyor, 68’liler Dayanışma Derneği ve Devrimci 78’liler Federasyonu’nu suçlayarak.

O, bunu, iki tanımlama üzerinden yapıyor: birinci tanımlaması Ulaş Bardakçı, Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş üzerinden Türkiye 68’inin önder isimleri ile ilgilidir. İkinci tanımlama ise Taraf gazetesi ile…

Şimdi bakalım Rıza Zelyut, Ulaşları, Mahirleri, Denizleri nasıl anlatıyor, tanımlıyor. Kendi değerlendirmemi ise hemen onun değerlendirmelerinin altına koyacağım.

Rıza Zelyut diyor ki “Bir: bunların tümü antiemperyalisttiler. Yani Amerika’ya da Avrupa’ya da karşıydılar.”

El hak, doğrudur; onların tamamı antiemperyalistti. Ama bu kadar mı? Onlar, demokrattı ve sulandırmadan söyleyelim komünistti. Rıza Zelyut, onların diğer karakterleri –demokrat- ile ana karakterlerini –komünist- zikretmiyor. Bunları zikretmemesinin sebeb-i mucibini 2. Maddede görüyoruz.

Rıza Zelyut’a göre “iki: bunların tümü Kemalisttiler. Kemalizmin halkçı-devrimci kanadını temsil ediyorlardı.”

Yalanın böylesi, desteksiz atış ve uçuşun böylesi görülmemiştir diyemeyeceğim, zira mebzul miktarda bu tür atış ve uçuş bulunuyor. Zelyut bilmiyor mu ki Ulaşlar, Mahirler, Denizler… Kemalizmi küçük burjuvazinin antiemperyalist temeldeki siyasî hareketi olarak değerlendirmişler ve/ama aynı zamanda bir çıkmaz sokak olarak kabul etmişlerdir. Ve yine bilmiyor mu ki, onlara göre Kemalizm, ancak savaşımın antiemperyalist evresinde bir müttefiktir; birlikte yürünecek mesafede bile sürekli çatışmalı olunacaktır; sonrasında ise herkes kendi yoluna gidecektir… Onlara dair değil de onlardan iki-üç satır okusa öğrenecek. Zelyut ya bilmiyor ya da bilmezden geliyor. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp ama bilmeden biliyormuş gibi yapıp konuşmak daha da büyük ayıp.

Zelyut, devam ediyor:

“Üç: bunların tümü; dünya genelinde de ezilen halklardan yana idiler; yani ABD’ye küresel anlamda da karşı idiler.

“Dört: bunların tümü; aklı temel alan, laik bir dünya görüşünü savunan, cumhuriyetçi gençlerdi.”

Zelyut, burada doğruyu söylüyor: onlar, gerçekten de böyleydiler. Ne ki başa dönüyoruz; onları sadece bunlardan ibaret görmek, yalnızca böyle anlatmak, onlara yapılacak en büyük zulümdür. Onlar, komünist oldukları için –tam da bu yüzden- başka birilerinin olamayacağı ölçüde küresel düzeyde ezilen halklardan yana ve yalnızca ABD emperyalizmine değil genel olarak emperyalizme karşıydılar ve tam da komünist oldukları için başka birilerinin alamayacağı düzeyde aklı temel alıyor, laikliği savunuyorlardı ve sonuna kadar cumhuriyetçiydiler. Sonuna kadar cumhuriyetçiydiler, zira onların cumhuriyeti sosyal cumhuriyetti; demokratik cumhuriyetin de ötesi…

Zelyut’un bunu anlamaması doğal, çünkü onun kavrayışı Kemalizm ve burjuva cumhuriyetin ötesine geçemiyor.

Son olarak öyle bir şey söylüyor ki Rıza Zelyut, tam ibretliktir: “Beş: bunlar, Türk halkının ahlâki değerleri ile donanmışlardı.”

Burada biraz durmak gerekiyor. Zelyut, ırkçı değilse bile buduncu bir temelde yaklaşıyor ahlâk konusuna ve halk indinde geçerli ahlâk kurallarını kutsuyor. Oysa onların ahlâk konusundaki yaklaşımları yalnızca Türk halkının olumlu ahlâkî değerlerini değil, dünyanın bütün halklarının olumlu ahlâkî değerlerini sahiplenmeye dayanıyordu; onlar, kendilerini bütün dünya halklarının olumlu ahlâkî değerleriyle donatmaya çalışıyorlardı, çünkü onlar, Rıza Zelyut’un anlayamayacağı biçim ve ölçüde de enternasyonalistti. Dahası, Rıza Zelyut ve onun türü, bu memlekette yalnızca Türk görüyorlar, Türk kabul ediyorlar ama onların arasında Türk de vardı, Kürt de, Çerkez de, Ermeni de… Sünni İslam kökenlisi de vardı, Alevi kökenlisi de, değişik Hristiyan kökenlileri de…

Son sözü ise doğrudur Rıza Zelyut’un: “Altı: bunlar; kaynağı belirsiz bir kuruş yememişlerdir.”

“Ulaş Bardakçı ile aynı fikirleri paylaşan biri olarak” Rıza Zelyut, o tarihlerde -1968- taşıdığı ruhu 2009 yılı şubat ayında da taşıyormuş. Ulaş Bardakçı ile hangi fikirleri paylaştığı bizce müphem (belirsiz) olan Rıza Zelyut, “bu yazım da senedim olsun.” diyor ama bahse konu yazısı, bir senedin içermesi gereken temel olmazları kapsamadığından senet değeri taşımıyor. O temel olmazlardan biri “gerçek”tir. Rıza Zelyut’un senedinde–yazısında eksik olan da “o ruh” ile ilgili gerçeklerdir. Acaba Zelyut, tuz ruhundan bahsediyor olmasın?

Taraf’ı tanımlamasına, anlatımına gelince… Orada da şirazeyi kaydırmaktadır, Zelyut.

Hemen şöyle başlıyor: “Bir: Ahmet Altan denilen; ahlâksız bir adamın elindedir…” Ve şöyle bağlıyor: “Altı: Taraf’ta Türk halkının ahlâki değerleri değil sapık Ahmet’in ahlâki değerleri geçerlidir.”

Rıza Zelyut, “ahlâk polisliği”ne başlamış da yeni haberimiz olmuş… Ahmet Altan’ın hangi ahlâka göre ve hangi söylem ve davranışı sebebiyle “ahlâksız”; hangi edimi sebebiyle “sapık” olarak tanımladığını açıklamalıdır Zelyut. Bu tür ucuz ifadelerle bir gazeteyi sıfırlamaya çalışmanın kendisi “ahlâk”tan yoksun bir “sapıklık” içerir mi, içermez mi, kendi kendine sormalıdır.

Diğer maddelere gelince…

“Fethullahçılar tarafından basılmakta ve desteklenmekte” olan “tarikatçı, gerici güçlerin yayımladığı bir organ”, Ulaş Bardakçı’nın ölüm yıldönümü ilanını itirazsız yayımlıyor! O Taraf ki “Amerikan güdümlü Gladyo’nun yayın organıdır”; “ABD’nin; AB’nin ve alaturka faşizmin bir numaralı destekçisidir”, “devletimizin içine çöreklenmiş olan gerçek çetenin (Gladyo) gizlenmesi için görev yapmaktadır” ama ilan metnini yayımlamaktan imtina etmemiştir! Metinde bir sorun mu var ki, bu böyle oluyor? Yani “68” ve “78”lilerin iki örgütünün ortak ilanında “Fethullahçı”, “tarikatçı”, gerici güçleri” ve “Gladyo”yu rahatsız etmeyen bir yön mü var ki, onların yayımladığı bir organda yer bulabiliyor bu ilan?

Aynı ilan Cumhuriyet gazetesinde de yer buldu kendine. Sorun ilan metni ise, Cumhuriyet nasıl bir aymazlık içindeydi ki bu ilanı yayımladı? O Cumhuriyet ki adı “Ergenekon”la, “derin devlet”le, “darbe girişimcileri” ile birlikte anılıyor uzun zamandır.

Rıza Zelyut, iki ayrı kutuptaki iki gazetenin de aynı ilanı, noktasına, virgülüne dokunmaksızın yayımlamış olmasının anlamını düşünmelidir.

Rıza Zelyut’un hoş ama boş bir ifadesiyle devam edelim. Zelyut diyor ki, “Taraf; modern yaşam biçimini bize armağan eden cumhuriyet rejiminin baş düşmanıdır.”

Zelyut’un kafasında tek bir cumhuriyetin olduğu, o cumhuriyetin de Türkiye’de 1923’te kurulan ve bugüne gelen cumhuriyet olduğu; Zelyut’un bütün bu süreç boyunca yaşanan kırılma ve kopuşmaları hiç dikkate almadığı ve cumhuriyet düşüncesine dair bütün bilgi ve görgüsünün de bu yaşanmışlık olduğu yeterince açıkmış gibi geliyor. Zelyut’un cumhuriyete dair bu anlayışının, bizatihi cumhuriyet düşüncesine aykırı olduğunu anlamasını beklememek gerekiyor. “Ahlâk bekçiliği” yapan birinden modern yaşam biçimine uyumlu bir düşünce beklememek gerektiği gibi…

Rıza Zelyut’un sayıyla kendine gelmesi gerekiyor. Bilmediği konularda çalakalem yazıyor. Bilmediği ya da bilip de anlamadığı, anlamak istemediği insanları kendine siper edinmeyi bırakması gerekiyor.