ulus ırkad
yapılan birçok araştırma kıbrıslıtürklerin 1963-64 olaylarından sonra enklav bölgelere çekilip egemen milliyetçi kadroların kontrolüne girerek, baskılara boyun eğdiği ve kendi kaderine sahip çıkmadığını varsaymaktadır. oysa ki bu varsayım doğru değildir. eğer o zamanki yerel de olsa çıkarılan gazete, dergi ve broşürler incelenirse, enklavlardaki baskı rejimine karşı kıbrıstürk halkının boyun eğmediği, haksızlıklara karşı başkaldırmaya çalıştığı ve yer yer zaman zaman enklavlarda yapılanları onaylamadıkları ortaya çıkmaktadır. ktös’ün 1968 yılında kurulması, baf toplum liderlerinden dr ihsan ali’nin hem 1963 öncesinden ta 50’lerden yapılanlara karşı sesini yükseltmesi, muhalefetinin 1963 sonrasında da sürmesi ve aldığı ölüm tehditlerinden dolayı, kıbrısrum bölgesine sığınması da esasında halkla elitler arasında ciddi bir sorunun yaşandığını göstermektedir.
halk enklavlara sığınmıştır çünkü eoka’yı veya kıbrısrum fanatizmini daha tehlikeli bulmuştur da onun için. ama liderliğin ve tmt’nin her yaptığını da onayladığı söylenemez. başkaldıran insanlar arasında milliyetçi dediğimiz ama haksızlıklara boyun eğmeyen dürüst ve şerefli insanlarımızın olduğunu buradan vurgulamak isterim. tmt içinde olup da tmt’nin her yaptığına olur demeyen gene namuslu insanlarımız elbette vardır. hatta tmt içinde kıbrısrum fanatizmine karşı koyacak başka bir alternatif olmadığı için bulunan insanlarımız da vardır. zaten kıbrısrum komünist partisi kurucusu (1926) haralambos vadilyodis bile eğer günün birinde enosis ilan edilirse veya kıbrıslırumlar buna cüret etmeye çalışırsa, kıbrıslıtürklerin buna karşı koymaları gerektiğini vurguladığı yazıları da vardır (bk. özgürlük dergisi sayı 33-34).
vadilyodis’in akelciler tarafından bulgaristan’a ingiliz hükümeti tarafından 1931 isyanı neden gösterilerek kıbrıs’tan sürgün edilmesinden sonra stalin’e ispiyonlanarak kafkaslara sürgün edildiğini şahidim yoldaş kostis ahniodis (eski ‘endos den devhon’ adlı dergisinin editörü), bizzat plutis servas’tan dinlediğini bana defalarca söylemiştir (ispiyonlayanlar arasında plutis servas da vardı ve ömrü boyunca ölümüne kadar bunu vicdan rahatsızlığı olarak da çekmişti). ispiyonlanmasının sebebi de anti enosisci olması ve 1917 işçi devrimi ve ilkelerine bağlı olmasıydı, çünkü o ilkere göre milliyetçilik sosyalizmin en büyük düşmanıydı. vadilyodis o ilkelere bağlı kalmıştı. kilise ve milliyetçilerle bir hesaplaşmaya girmişti. akel, başından enosisciydi (bk. 1943 parti tüzüğü) ama kkk (kıbrıs komünist partisi) değildi…
işte kıbrıstürk halkı bu gerici ideale karşı durmak için enklavlara ve tmt’ye sığınmıştı ama tmt’nin her yaptığını da onaylamıyordu. mesela 1963’teki kısıtlayıcılıklarını, fanatizmi, kıbrıstürk halkı onaylamıyordu. sınıf ayrımlarını onaylamıyordu. şimdilerde artık tarihte ve anılarda kalan baf türk bölgesi’nde onurlu seslerin çıktığını ve sırasında da yapılan haksızlıklara ses yükselttiklerini görmekteyiz. mesela baf’ta ingilizce öğretmeni olmasına rağmen türkçe edebiyatta da söz sahibi olan hüseyin ırkad’ın (1933-2004) şiirleri ve taşlamaları enklavların bu yapısını bize yansıtan birer tarihi belge niteliğindedir. aşağıda şiirin çok tarihsel bir yanı bulunmaktadır. şiir 1967 yılında yazılmıştır. o dönemlerde kaza merkezlerine gelen tc’li sancaktarların baskılar kurarak herkesin bıyık kestirmesi gibi otoriter kararları olduğunu bu şiirden öğrenmekteyiz. mesela “vikla” (çamlıca tepesi diye türkçeleştirilmişti) ismini kullanmak bıyıkların kesilmesi cezasıyla karşılanmaktaydı. baf’ın ücra tepelerinden biri olan vikla tepesi’nde sancaktar ve halkın bayındırlık çalışmaları yapmaları da dikkat çeker. hemen burada ilk gelen sancaktar sert mizaçlı olmasına rağmen babacan yanı olan, halkçı birisidir aynı zamanda. zaman zaman halk ve aydınlarla çatışsa bile onlara bazen bir asker değil de insanlık yanını da gösteren bir şahsiyettir ( kunuri gazilerinden kamil doğan, kod ismi cengiz bey). şair, baf enklavında olan bu tezatlığı yakalamış ona parmak basıyor:
kaside-i vikla
yıllar yılı anmadık adını
atmadı çoğu adımını
kapar da şimdi aşık sazını
dillere şarkılar oldun vikladikenleri söktük diktik ağaç
değilsin sen artık bozkır kıraç
gidersen oraya gözünü aç
değişti bizden de çabuk viklauzakken şimdi yollar yapıldı
nice evin temeli atıldı
yolunda çok topuğumuz kaldı
işte böyle imiş bizim viklaçocuklar koşarken yollarında
haylazdı adları şanları da
yürürüz şimdi saf saf bayramda
kurban herkes yollarında viklaağacın yoktu ağaç dikildi
değerin ancak şimdi biçildi
yollarında çok dalga geçildi
düştün şimdi sen dalgaya viklaovalarında koyunlar vardı
eşekle gidilir yolun dardı
şimdi seni arabalar sardı
gülünür mü bu haline viklaötüşürdü bir zamanlar kuşlar
çalınırdı tan vakti kavallar
şimdi çalar borular davullar
sünnet mi var savaş mı var viklagün görürdün insan hiç görmezdin
güneşler batar ışık vermezdin
şimdi de lambalarla bezendin
balayların yeri misin sen viklademe düşünmedi seni ırkad
etmez inan sensiz kimse rahat
değişirsin varken bizde bu takat
bıyıktan da olduk yoluna viklaoldun gazi baf’ın çamlıcası
sendeymiş anadolu kapısı
bu istidamızın kaçıncısı
vatana açık mı bağrın viklahüseyin ırkad -1967-
mısralar arasında o zamanki sosyal yaşantı ve şikâyetlerle yanlış uygulamaları eleştiren bir yanı var şairin ama bunları anlamak için o günleri de yaşamak gerekiyor. işte enklavlardaki ekonomik durumla elit tabaka arasındaki çelişkiyi de ırkad halkın içinde olan bir aydın olarak aşağıdaki şiirine şöyle yansıtıyordu:
ölenler gelmez artık geri
bıyığın olmaz burada yeri
etmeyin laf ileri geri
para için çilekeş oldukolur zurnanın peşrevi
evimizde yokmuş aşevi
sorma nedir neden sebebi
her hikmete alışır oldukyolumuz yok kaldırım var
sıra sıra yüz numaralar
cebimizde çil çil paralar
taşlı yollarda yürür oldukvar sözlerimizde hakikat
memurun hali yine sakat
elbiseler varmış kat kat
başkasında görür oldukhak isteriz para isteriz
şeritsiz gezmiyen bizleriz
para pul varsa işleriz
topumuz birden yağcı oldukdoğruyu sakın söyleme
ipini ellere verme
yeter bu kadarı, söyleme
dilimizden çeker oldukher söze başını salla
işler yapılır hep yağla
ıslanmaz ağzımızda bakla
derdimizi söyler olduk.
şair yine o dönemdeki baskıları ve açmazları bunun yanında baf’ın sosyal yaşamıyla yaşayan belli bazı insanlarını da yansıtmakta bir şiirinde. ikinci şiiri yazan ırkad bir öğrenci müsameresi sırasında bizzat kendisi sahneye çıkarak baf elitleri ve seçkinlerinin karşısında okumuştur. bu yüzden onların tepkisini üzerine çekerek bu şiirden bir müddet sonra küçük bir olay neden gösterilerek inzibatlar tarafından tutuklanır, lock-up’a (1963 sonrasında kıbrıslıtürklerin hapishane dedikleri yer) yani hapse de konur. bu olayı bu satırların yazarı bizzat yaşamıştır. tabi şair, gazi baf radyosu’nda da çalıştığından ve sunuculuk yaptığından ötürü lock up’tan radyo evine de götürülür ama bir fırsatını bularak radyoevinin penceresinden kaçar ve geceleyin evine gelerek uykusunu alır. daha sonra ise tekrar tutuklanır.
sancaktarın gelişiyle baf’ta başıboş dolaşmakta olan köpek ve kediler verilen emirle öldürülmeye başlanır. bir anda baf türk bölgesi’nin içini av tüfekleri ile kurşuna dizilen köpeklerin acı ulumaları ve miyavlamaları alır. şairin o dönemlerde kedileri konu alan ve bayrak radyosu’nda yayınlanan bir radyo skeci de vardır ki zaman zaman hala daha bayrak radyosu bu skeci yayınlamaktadır. bir iple bağlı olarak, baf’ın ücra bir köşesinde kendini kurşuna dizecek insanlara yaşlı gözlerle bakan zavallı köpekler (kediler hava tüfekleri ile vurulmaktaydı) son nefeslerini acı acı uluyarak vermekte ve kanlar içerisinde yere serilmekteydiler. şair ırkad’ın bu acıklı sahnelere yüreği dayanamaz. o günlerde bir köpek veya kedi cesedinin kesilmiş kulağını getirenlere mükâfat da verilmektedir (on kıbrıs şilini). bunu suistimal edip kulakları arkadaşlarına verip ikinci defa ödeme alanlar da olduğu için sancaktarlık ve bölükler kulakları toplamaya da başlarlar bir aralık.
bu arada baf’ta eğlence merkezi olmadığı için limassol’a giden mücahit öğrenci gençler döndüklerinde hapis cezasıyla da karşılaşırlar. ırkad bu olaylara da oldukça tepkilidir. kaldı ki bir futbol maçı sırasında bilet parası tutmayıp biletleri ödeyemen iki öğretmen de (isimleri bende mahfuz, bir tanesi şu anda rahmetlidir, u.ı) lock-up’a atılıp da okul, yani baf kurtuluş lisesi öğretmensiz kalınca, ırkad’ın aşağıda okuyacağınız şiiri gündeme gelir (öğretmenleri tutuklanınca öğrencilerin saray’a karşı sınıflara girmeme boykotu yaptıklarını da bu satırların yazarı çok iyi hatırlamaktadır, u.ı) ve şiir, bizzat sancaktar kamil doğan’ın da eline verilir. işte şair ırkad’ın tepkisine yol açıp bu olayları içerisine de serpiştirdiği şiiri:
aşksız yaşayanların kenti
gazi baf bir kent
gönüllerde solmayan bir çiçek
gazi baf bir kent
hep uzaklarda kalmış
öyle bir kent ki gazi baf
yolların ucunda
kaderin kesişmediği bir noktada
umutların yarınındayollar yapılır bu kentte
yollar üstüne
evler yapılır gazi baf’ta
geleceği olmayan
hep acılar üstüne
çocuklar doğar bu kentte
yarınlara umut olacak
ve türküler söylenir
yarınsız aşklar üstünekalmadı bu kentte artık
gönül sazına mızrap çalan biri
ellerde bulunmaz kınanın izi
aşkın sözü edilmez oldu
olmazsa entarinin minisi
gazi baf bir kent ki
evler yapılır
yollar yapılır
aşkları yitirmişcesine
geçmişin üstünedediler ki açmazmış
gazi baf’ta aşk çiçeği
anılmazmış adı
aşk kalmış demişler
damlarda harelenmiş ayla
aşkı söyler olmuş
yennar kedileribir paşa gelmiş gazi baf’a
sökmüş sevdayı gecelerden
takmış yüreklerdeki heyecanı
parmağın doladığı tetikte
aşka susamış niceleri
arar olmuşlar aşkı
köpeklerin yanık sesinde
aşkın ölçüsü olmuş
apoletler ve bazukalarhey gazi baf
ninemin kınalı saçlarından
anlayan yine dedem
kolkola gezerken onlar
vikla yollarında
gençler limasolda yaparlar alem
hey garip kent gazi baf
sırtlarında yankılanmalıydı
aşkların şarkıları
ve karışmamalıydı
yalnız aşıkların naralarına
eşek seslerihey gazi baf
afrodit sende
şarap sende
sevdim sanıp da içenler
çamurlar içinde yerlerdeaşkı bilirdik biz de bir zamanlar
göğsümüzde beyaz yasemen vardı
pencerelerin aralığında
yazılmayan şiirler okunurdu
bombalar yağdı da üstümüze
çiçekleri diker olduk mezarlar üstüne
aşkı arar olduk
bir buket yalancı gülde
iki evetle damga pulunda
kavuşan imzalardayalandır gazi baf’ın unuttuğu aşkı
billahi yalan
eski günlerin müsvettesi naciye
ya aşk ondan geçti
ya biz aşktan
yine çiçekçi kızın elinde yasemenler
yine eski gençlerin dilinde naciye
yenilerin rüyasında naciyegazi baf’ın insanlarıyız biz
bazen susuz bazen ekmeksiz
aşktan mahrum
mahrumiyet bölgesi
gazi baflıyız biz
aşk ummanında yüzmeyi unutmuş
aşkı kurban etmişiz yalnızlığımızahüseyin ırkad -1967-
şair ırkad’ın baf için veya baf’ta yazdığı birçok ulusal ve taşlama şeklinde yergi şiirleri bulunmaktadır. bunların kıbrıstürk edebiyatına kazandırılması gerekmektedir. bu konuda istekli olan kuruluşlarla da bu şiirlerin yayımlanması ve kitap haline getirilmesi için işbirliği de yapılacaktır. baf’ta 1960-74 yılları arasında yayımlanan bu şiirler, 1963-74 (1975 yılında baf tümüyle güney’de terkedilmiştir ve baflılar bugün birçok yerde kuzey kıbrıs’ta göçmen olarak yaşamaktadır) yılları arasındaki o zor dönemde de kıbrıstürk halkının yapılan haksızlıklara duyarlı olduğunu ve bu haksızlıkları ve yaşananları gelecek nesillere duyurmak için ürettiğini göstermekte, şimdi çok uzaklarda güney’de kalan o beldelerimizde de edebiyat çalışmaları hatta beste çalışmaları olduğunu isbat etmektedir. bilindiği gibi hüseyin ırkad’ın ödül almış veya plak listelerini zorlamış pop müzik besteleri yanında türkü besteleri de bulunmaktaydı (ne yazık ki bunlar notalar haline getirilmedi ve zaman içerisinde kaybolabilir).
anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.