orhan yalçın gültekin
türkiye’de cumhuriyet’in, haydi adıyla sanıyla söyleyelim ‘atatürk cumhuriyeti’nin çocukları var. bu çocukların yaşı yok. kâh 18’indedir bu çocuklar, kâh 28, 38, 48’inde… 58, 68, 78, 88 olanları da bol miktarda mevcut.bu çocukların da kimi kırmızı çizgileri var.
o kırmızı çizgilerde öylesine hassastırlar ki, o kırmızı çizgilerin kanatılmasına karşı kim dik duruyorsa onun peşinden giderler.
başka konularda birbirleriyle saflaşırlar da bıçak kemiğe, yani kırmızı çizgilerine dayandığında bendlerine sığmaz taşarlar.
kırmızı çizgilerine ilişkin hassasiyetleri onları çokluk chp’ye bağladı.
chp ve türevlerinin peşlerinden gidişleri ondan…
“kanlı mı olacak kansız mı” söyleminden çıkarsadıkları yakın tehlike algısı, onları – gizli ya da açık – 28 şubat’ı desteklemeye itti.
ancak onların şimdiye dek kendi kendilerine ortaya çıkışlarına ya da herhangi bir çağrıya uyarak meydana inişlerine pek az rastlanıldı.
bu kırmızı çizgilerin birincisi ve en derininde olanı ‘lâiklik’tir.
bu kitle, çok az istisna dışında ‘elhamdülillâh’ müslümandır. derinden müslüman olan bu kitle, kendi dinlerinin ‘iktidar’ olmasına karşıdır.
lâiklik, bireyin değil de devletin görece din-dışılığı anlamına gelir onların indinde. devletin dinî renk taşıması kabul edilir değildir.
lâiklik, yalnızca bu değildir onlar için… bu kitle, tekke, zaviye vb türde dinî örgütlenmelere de karşıdır; hem zamanında yozlaşmış olmaları hem de ‘müslümanlık’ ile ilgili dayatmacı bir görünüm almış olmalarından…
onlara göre “senin dinin sana; benim dinim bana”dır. kimse kimsenin dinî algılayışına da yaşayış biçimine de karışamaz.
onlar için laiklik, her türlü toplumbilimsel çözümlemenin ötesinde ‘modern yaşam biçimi’ demektir.
başka yaşam biçimlerine ilişkin hoşgörü ve tahammüllerinin sınırı, başka yaşam biçimlerinin modern yaşam biçimine karşı tavır alışlarıdır.
‘modern yaşam biçimi’ne karşı tehditin ‘dini siyasete alet etmeye çalışanlar’dan geldiğine inanırlar.
onların algıladığı biçimiyle ‘modern yaşam biçimi’, dinî bir yetkeyi dışlar.
onlar, bugüne dek birey olmuş ve bireyliklerini gözü gibi sakınan yurttaşlar toplamıydı.
onların ortak gücü ‘başkaları’ tarafından ‘başka amaçlar’ için kullanıldı.
onlar, bunu çok da umursamadılar. varsın ‘başkaları’, ‘başka amaçlar’ için ‘onların ortak gücü’nü kullansın; yeter ki fenerbahçe’ye gol girmesin (pardon… lâikliğe zeval gelmesin).
onlar, 14 nisan’da tandoğan, 28 nisan’da çağlayan’da türkiye ve dünyanın gündemine oturdular.
tandoğan öncesindeki düzenleyicilerin bir kısmının ‘darbeci’ olup olmadığına ilişkin tartışmalara prim vermediler. tandoğan’da kürsüden söylenenleri de umursamadılar, umursanmamasını sağladılar.
duruşlarıyla bağımsızlıklarını ilân ettiler.
öylesine ilân ettiler ki, önce tandoğan, sonra çağlayan başka bir şey oldu: türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yurttaş girişimi.
onlar, bu büyük yurttaş girişimi dalgasına dayanmaya çalışanlara da yanıtı çağlayan’da verdiler: ne postal, ne takunya; demokratik türkiye.
***
‘cumhuriyet çocukları’nın “lâiklik tehdit altında” ya da “lâiklik tehlikede” hassasiyetleri bir kuruntu mu?
kuruntu, yanlış ve yersiz düşünce; bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil, evham, vesvese; olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim, anlamlarına geliyor.
bu hassasiyetleri kuruntu olarak görmemek için çok fazla sebebimiz var. bu sebepleri, akp önderlerinin “değişmeden önceki” söylemlerinde aramak da gerekmiyor. bizzat “değiştikten sonraki” söylem ve uygulamaları, söz konusu partinin “dini devletin başvuru kaynakları arasına sokma” gayreti içinde olduğunu kanıtlayacak örneklerle doludur.
başbakan olan bir numaralı adamın “ulemaya sormak gerekir” sözü, doğrudan lâikliğe aykırı bir söylemdir. türkiye büyük millet meclisi başkanı da olan iki ya da üç numaralı zatın “dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz” inadı; bu inada akp’nin üç güçlü kişisinin ikisinin boyun eğişi (?); daha da önemlisi akp’nin bir parti olarak bu inadı kabullenişi ya da bu inada karşı hayırhah tutumu, “lâiklik tehdit altında” ya da “lâiklik tehlikede” hassasiyetlerinin bir kuruntu olmadığının son somut göstergeleri olarak kabul edilmelidir.
“cumhuriyet çocukları”, bence sezgilerinde yanılmamaktadırlar.
“cumhuriyet çocukları”, ‘kurbağa sendromu’na kapılmamışlardır.
ve “cumhuriyet çocukları”- artık – sahaya inmiştir.
konunun özeti budur.




Yorum bırakın