Orhan Yalçın Gültekin

Onunla, daha doğrusu kitaplarıyla, ilk kez –birçok ilk kezde olduğu gibi– Darüşşafaka’da tanıştık. Necdet Saraç’la neredeyse en çok kütüphanede, o’nun kitaplarını değiştirirken karşılaşırdık. Onun yaşam öyküsünü “Darüşşafaka’dan Yankı”ya hazırlarken, öylesine delice bir tutkuyla okuduğum kitaplarından hemen hemen hiçbir şey anımsamadığımı fark ettim ve şaşırdım. Şaşırmakla kalmayıp utandığımı söylemeliyim. Belki böylelikle durumumu hafifletebilirim. Kuşkusuz bir mazeretim daha var: hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür. Necdet’in ne durumda olduğunu ise sorup öğrenemedim. Umarım onun durumu benden daha parlaktır.

Kitaplarıyla ilgili belleğimde fazla bir şey kalmamasına rağmen kişiliğine ilişkin izlerin çok daha fazla olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Sanırım beni etkileyen, çalışmalarına yansıyan “yaşama sevinci, insan sevgisi, başıboşluğun övgüsü, avare bir aydının kentte hor görülen, dışlanan ezilmiş insanlara sevecen yaklaşımı, toplumsal düzenin çirkinlikleri, sahtelikleri, adaletsizlikleri karşısında direnen insanın yalnızlığını işleyişi”ydi.

Yaşama bizim gibi başlamadı o; ama hep bizimleydi.

***

“Asalet insanlardan çoktan kalktı. Ama o tuhaf kelime ne tüccar evlerine, ne kasap, ne komisyoncu karılarına, ne lokantacı suratlarına, ne büyük apartımanlara, ne de büyük orospulara, büyük insanlara geçti. Asalet, ümitlerimize, hüzünlerimize, yalnız fakir insanların ümitlerine, facialarına gelip kondu. Onu ne okumuş suratlarında, ne kitaplarda, ne eşyalarda, ne de hareketlerde aramalıyız beyhude. (Mahalle Kahvesi’nden)

“Beyazıt havuzunun kenarındaki kanapelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: belki bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmiyeceğine alamet değil. Kış müthiş olacak, kar yolları kapayacak, bembeyaz ovada ölülük uzayıp gidecek…” (Havuz Başı’ndan)

“Ezanlar, Mevlutlar, harbler, taburlarla kahramanlar… Kafam alkolsüz, ellerim kelepçesiz, seni bir akşamüstü, Sotiraki’nin gazinosundan rakı kadehimle benim aramdan alıp altın akşamların sarı çocukların tırmandığı kuşların öttüğü ve yemişlerin yendiği hudutsuz ve çitsiz, perisiz ve cinsiz, kümessiz ve evsiz hâsılı numarasız bir memlekete götüreceğim.” (Şimdi Sevişme Vakti’nden)

Sait Faik Abasıyanık

(D. 18.10 ya da 22, 23.10.1906, Adapazarı – Ö.11.05.1954, İstanbul), Yazar

İlköğretimini Adapazarı Rehber-i Terakki Mektebi’nde, ortaöğretimini Bursa Erkek Lisesi’nde tamamladı (1928). Bir süre İ.Ü. Edebiyat Fakültesi’ne devam ettikten sonra, iktisat öğrenimi için Lozan’a gitti (1931). Daha sonra Fransa’ya (Grenoble) geçti ve orada üç yıl kaldı. Yükseköğrenimini yarım bırakarak İstanbul’a döndü.

Kısa süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Babasının yardımıyla başladığı ticaret işini de sürdüremedi. Daha sonra başka bir işle uğraşmayıp babasından kalan mirasla yaşamını sürdürdü. 1944’te siroza yakalandı; bu rahatsızlığı uzun yıllar sürdü.

Çağdaş edebiyata katkılarından dolayı ABD’deki Uluslararası Mark Twain Derneği’nin onur üyeliğine seçildi (1953).

Ölümünden sonra annesi tarafından adına bir öykü ödülü (Sait Faik Hikâye Armağanı) kondu. 1964’te Burgaz adasındaki evi müzeye dönüştürüldü.

Yapıtları:

Öyküleri:
• Semaver (1936-51-55)
• Sarnıç (1939-51-55)
• Şahmerdan (1940-51-53-55)
• Lüzumsuz Adam (1948-54)
• Mahalle Kahvesi (1950-54)
• Havada Bulut (1951-55)
• Kumpanya (1951)
• Havuz Başı (1952-57)
• Son Kuşlar (1952-56)
• Alemdağ’ında Var Bir Yılan (1954-57)
• Az Şekerli (1954)
• Tüneldeki Çocuk (1955)

Romanları:
• Medar-I Maişet Motoru/Birtakım İnsanlar (1944)
• Kayıp Aranıyor (1953-58)

Şiirleri:
• Şimdi Sevişme Vakti (1953-58)

Röportajları:
• Mahkeme Kapısı (1956)

Çevirileri:
• Yaşamak Hırsı –L’homme Qui Regardait Passer Les Trains (Georges Simenon’dan, 1954)

Saik Faik Öykü Armağanı: Sait Faik Abasıyanık adına her yıl ölüm yıldönümünde (11 Mayıs) verilen armağan. 1955’te annesi tarafından kuruldu. 1964’ten günümüze Darüşşafaka Cemiyeti tarafından sürdürülüyor.

Sait Faik Müzesi: İstanbul’da, Burgaz adasında, Sait Faik Abasıyanık’ın oturduğu evde açılan müze (1964). Darüşşafaka Cemiyeti’nce onarılan köşkte yazarın eşyaları, fotoğrafları, kitapları, yazıları sergilenmektedir.

Kaynak: Darüşşafaka’dan Yankı, Haziran 1998