Orhan Yalçın Gültekin

Bir zamanlar, idealizm-materyalizm tartışmaları bağlamında, kimi idealizm savunucuları, materyalizmi maddenin özünün biçimini belirlediğini savlayan bir düşünce sistemi olarak değil de dünyanın maddi nimetlerini ön planda tutan, ideallere sahip olmayan anlamında “çevirerek” bu anlam üzerinden eleştirilerde bulunurlardı.

Oysa görüldü ki, ideallere sahip olan ve bu idealler uğrunda kendini ateşlere atanlar genelde materyalistler olurken, midesel erekleri ön planda tutanlar genelde idealistler olmuşlardır.

Şimdi benzer bir eleştiri biçimi “tüketim toplumu” eleştirisinin başına geliyor.

Sanki “tüketim toplumu” eleştiricileri, tüketimi eleştiriyorlarmış gibi tanıtılmaya çalışılıyorlar. “Tüketim toplumu” eleştiricilerinin, yaşamın kendisinin tüketim olduğunu bilmediklerini savlamanın hiç bir aklî nedeni bulunmadığını bir çocuk bile anlayabilir.

“Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli.”

“Tüketim toplumu” eleştiricilerinin söyledikleri öz olarak bundan farklı değil.

Bunun yeterince anlaşılır olduğunu düşünüyorum. ne dersiniz?

Bilimsel namusluluk temelinde sürdürülmeyen tartışmaların bir anlamı olmuyor.

02 Ocak 2003 – 09:28:31