Orhan Yalçın Gültekin
Dün “Padişahım, çok yaşa!” idi; bugün “Cumhurbaşkanım, çok yaşa!”…
Yanlış anımsamıyorsam Robespierre idi, “krallık rejimi aynı kaldıkça, bir kralın yerine diğeri geldiğinde ne değişir ki?” diye sorup “hiç bi bok değişmez.” diye yanıtlayan.
Teba, teba olarak kaldıkça ve kafası da değişmedikçe “ister cumhuriyet ister krallık olsun” “hiç bi bok değişmez”.
Ekonominin alî menfaati için her şeyi yut, içine at; içine attıkların birike birike gaz yapsın; sonra nasıl olsa yol bulup çıkar. Teba, zaten bahane bulmaya meraklı; devletin nasıl yönetildiği ise ırgalamıyor bile onu.
Kanunî Sadrazam’ın, Cumhurbaşkanı Başbakan’ın kafasına kanun kitabı atmış; olmadı makas almış… Devlet-i ali-i Osmaniye’nin (ve de Türkiye’nin) alî menfaatleri için sus. Ne alî menfaatmış ki her durumda hemen zedeleniyor. Sanırsınız sandala atılan mahçup tazenin kızlık zarı… O bile daha dirençlidir.
Ne güzel şarkıydı o: uyu yavrum, ninni… uyutayım seni… seksi meksi, sinemaskop… avutayım seni…
Hangisinin daha kötü olduğunu ya da hangisinin kötü olduğunu tartışmak gerekiyor: Padişah ya da Cumhurbaşkanı’nın Sadrazam ya da Başbakan’ın kafasına kanun kitabı fırlatması mı, Sadrazam ya da Başbakan’ın bunu halka anlatması mı?
30 Nisan 2006 14:32:00