Azer Majedi

Oriana Fallaci’ye Açık Mektup:
İslamcılık-karştlığı ırkçılığa gerekçe olamaz!

Sayın Oriana Fallaci

Kıdemli bir kadın hakları, eşitlik ve özgürlük savaşçısı, siyasal İslam’ın birinci elden kurbanı ve ona karşı bir mücadeleci, seküler düzenin ve seküler eğitimin sürekli yandaşı bir ateist, tesettürün her biçimine karşı savaşan bir kadın, Fransa’da kamu okullarında her türden dini simgenin taşınmasının yasaklanmasını etkin biçimde destekleyen bir sekülerist, yetişkin olmayan kızların başlarının örtülmesini ve dinî okulların yasaklanmasını talep eden bir aktivist, töre cinayetleri, Kanada’da şeriat mahkemelerinin kurulması, İslamcılık ve İslamî teröre karşı duran bir mücadeleci, kayıtsız koşulsuz ifade ve eleştiri özgürlüğünün savunucusu ve Muhammed’in karikatürlerinin yayımlanması üzerine yapılan çığırtkanlığa karşı çizerlerin ifade özgürlüğünü savunan bir kişi olarak bazı görüşlerinizi paylaştığım gibi bazılarını da çok saldırgan buluyorum: Düşüncelerinizi İslam’a değil “Avrupa kültürü”nün bir parçası olan insancıl, eşilkikçi ve özgürlükçü değerlere karşı olduğundan saldırgan bulduğumu belirtmeliyim.

Humeyni’yle söyleşi yapmak için İran’a geldiğinizde kadın hakları için, türbana karşı, özgürlük için Humeyni ve İslamî rejimle mücadele ediyordum. Ben sizi daha çok Şah’la yaptığınız söyleşiden tanıyorum. O zamanlar cesaretiniz ve açıklığınızı takdir ediyordum. Şimdiyse, New Yorker’de yayımlanan Margaret Talbot’la son söyleşinizi okuduğumda öfkeleniyorum. İslam ve İslamcılık’a karşı haklı nefretinizi bütün müslümanlar ve İslam altında yaşayan herkesi kapsayacak biçimde genelleştiriyorsunuz. Kanımca bunun ırkçılık olduğunu anlamanız için kimsenin bunu size anımsatmasına gerek yoktur. İslamzede ülkelerden göç ve göçmenlerle ilgili görüşlerinizi okurken şaşkınlık duyuyor bunu nazizm ve faşizme karşı savaş tarihinizden duyduğunuz haklı gururla çelişkili buluyorum.

İslam’a karşı duyduğunuz nefret sizi Hristiyanlık’a yöneltmiş gibi görünüyor. Papa ile bile görüşüp İslam’a karşı daha sert bir tutum takınmasını istemişsiniz. Bunu kafa karıştırıcı buluyorum. Bir dinden nefret eden bir ateist nasıl olur da başka bir dine sığınır? İslam ve siyasal islam’a karşı nefretiniz avrupa-merkezcilik biçiminde ifade ediliyor. Çok-kültürcülük ve kültürel göreciliğe karşı oluşunuz evrensel haklar, seküler, insancıl ve özgürlükçü değerleri savunacağınıza sizi “Batı kültürü”nü savunmaya itiyor.

İran’da büyüyen genç bir kız olarak kendimi Aydınlıkçı ilkeler, eşitlik, özgürlük ve kadın haklarıyla ilgili değerlerle donatmak için Batılı düşünürler ve yazarları okudum. Ben Batı kültürünün eşitlikçi ve özgürlükçü yönünü seçtim ve sizin gibi bir ateistin, faşizme karşı mücadele eden bir aktivistin Batı kültürünü savunmak için Avrupa-merkezcilik’e ve ırkçılığa niçin başvurduğunu anlayamıyorum.

Üstün kültürü savunma işini Afganistan’da uzuvları kesilen ve katledilen, hakları sürekli kasbedilen, siyasal İslam ve ABD militarizmi kurbanı olan kadın ve erkeklerin yerine Buda heykelinin kellesinin uçurulmasıyla ilgilenmeye vardırıyorsunuz. Bu beni şaşkınlığa sürüklüyor. Birçok kişinin gözünde özgürlük savaşçısı statüsünde bulunan bir insanın günlük bazda Irak’ta uzuvları kesilen, katledilen ve özgürlükleri elinden alınan erkek, kadın ve çocuklardan çok kendi ülkesinin fiziki ve kültürel özgünlüğüyle ilgilenmesini saldırganlık olarak anlıyorum. Öyle görünüyor ki ateist olduğunu iddia eden siz “kendi kültürünüz”ü savunurken camilere saldırıp kiliseleri savunmaya varıyorsunuz. Terörizme karşı sürekli bir savaşçı olarak “Batılı” İslam eleştirmenimizin yalnızca Batı’da gerçekleştirilen terörist eylemleri lanetlediğini gördüğümde hışım duyuyorum. İslamzede ülkelerde gerçekleşen bütün terörist eylemlere, en iyi durumda, şöyle bir değinip geçiyorsunuz. Talihleri sonucu İslamzede ülkelerde doğan insanlar ne yazık ki sizin ilgi, tutku ve şefkatinize değer bulunmuyor.

Siyasal İslam’ın köklerine baktığımızda bütün bunlar oldukça ironik görünüyor. Batılı ülkelerin bu canavarın tasmasını nasıl koparıp bölge insanlarının yaşamına musallat ettiğini, Soğuk Savaş döneminde Afgan Mücahitleri’ni nasıl yaratıp Taliban’ı nasıl desteklediğini, İran’da sol devrimden duyduğu korkudan Humeyni’yi nasıl palazlandırıp İslâmî yönetimin kuruluşuna yardım ettiğini, bütün bu yakın tarih olgularını anımsadığımızda kendimizi sizin tutumunuzda derin bir ikiyüzlülük ve çifte standart duygusunu görmekten alıkoyamıyoruz. Ne yazık ki Batı’nın siyasal İslâm ve İslâmcı terörizmi destekleme öyküsü ve çabası sürüyor. Yalnızca Irak’a bakmak yeter. ABD ve İngiltere Irak’ı işgal ederek İslâmî terörizm canavarının burada hortlamasına neden oldular. Bin Ladin’in dostunun kim olduğunu unuttunuz mu? İşin trajik tarafı bu canavarın “yerli” halkı vurduğu sürece kızgınlığınıza gem vurulup duygularınızın rencide olmamasıydı. Nasıl olsa bu insanlar bizim şefkat ve duygudaşlığımızı haketmiyorlardı!

Batılı akademiler ve jurnalizm kültür göreceliği kavramını yarattı; böylece İslâmzede ülkelerdeki insanlara uygulanan zorunlu baş örtüsü, recm, uzuvların kesilmesi ve işkence gerekçelendirilebildi. Akademisyenler ve jurnalistler insanlara işkence yapılırken Batılı ülke yurttaşlarının devletlerinin bu yönetimlerle anlaşmasına ilgisiz kalmasını sağladılar. Bu kavramın yaratılmasıyla barbarca cinayetler ve insan hakları ihlallerinin “öteki kültürlere saygı” parolasıyla “saygınca” bir yana itilmesi sağlandı. Avrupa mahkemelerinin kültür göreceliğine sığınarak İslâm yönetiminden kaçan sığınmacıları nasıl geri yolladığına tanık olduk. Bu mahkemeler işi bu ülkelerdeki tutukevlerinin koşullarının bu ülkelerin yurttaşları için uygun olduğunu ilân etmeye dek vardırdılar.

Bu tepeden bakan, ikiyüzlüce ve ırkçı tutum ve siyasetin siyasal İslâm’ı palazlandıran önemli bir araç olduğunu ifade etmeliyim. Gerici ve barbarca bir siyasal hareket olan İslâmî hareket ve bu siyasetin ilk elden kurbanı olan sıradan müslümanlar arasında ayrım yapılmaması, baskı uygulayan ve baskı görenin birbirine karıştırılması İslâmcı vahşetin değirmenine su taşımaktır.

Batı’daki sözümona Müslüman toplulukların üyelerinin İslâmî harekete katılmalarını sağlayan nedenlerin kökünü inceleyip anlamaya çalışmalıyız. Devlete egemen ırkçı siyasetler ve tutumlar, bu toplulukların sürekli marjinalizasyonu ve ABD önderliğinde Batılı devletlerin Ortadoğu’da, Filistin ve Irak’ta sürdürdükleri saldırganlık ve militarizm bu topluluklardaki gençleri umutsuzluğa ve çıkmaza sürüklüyor. Fransa’daki “banliyo” ayaklanması bu siyasetlerin canlı, üzüntü verici bir örneğidir. Bu toplulukları “bizden” saymamakla onları gelenekselciliği, İslâmcılığı, cinsiyetçiliği pohpohlayan ve “ana vatanı” ülküselleştiren “topluluk önderlerinin” eline teslim etmiş oluyoruz. Bu bilinçlerin zehirlenmesine yol açan bir süreçtir. Sizin tutumunuzun bu sürece katkıda bulunduğunu söylemeliyim.

Baskıcılar ve baskıcı ideolojiyi telin ederken kurbanları da aynı ölçüde telin etmenizi anlayamıyorum. Kurbanlara karşı hiç bir şefkat, hiçbir duygudaşlık beslemiyorsunuz. Bu insanlık dışı, vahşet koşullar altında yaşayan insanlara karşı hiçbir sorumluluk duymuyorsunuz. Meksika’da bir öğrenci gösterisinin vahşice bastırılmasına tanık olduğunuzda ve kendiniz de burada mağdur durumuna düştüğünüzde baskıcılar kadar baskı görenlere de nefret duymaya başlamanızı görmek oldukça ilginç. Kolayca “Meksikalılar”dan nefret ettiğinizi söylediniz, bunun sonucunda son aylarda ABD’deki göçmen hakları için gerçekleştirilen en etkileyici güç ve dayanışma gösterisini lanetlediniz.

Irkçı görüşlerinizi okurken büyük bir kızgınlık duydum. Avrupa-merkezciliğinizi, daha iyi bir yaşam bulma umuduyla İslâm’ın yönetiminden Batı’ya kaçan milyonlarca insana karşı kayıtsızlığınızı ayrımsadığımda öfkelendim. İslâmî harekete karşı öfke ve kızgınlığınızı paylaşıyorum. Ancak ifade ettiğiniz sistematik ırkçılığınızı lanetliyorum. Bunun yanı sıra kayıtsız ifade özgürlüğünü savunduğumu, kitaplarınızda ifade ettiğiniz görüşlerinizden dolayı sizi yargılayacak mahkemeyi kınadığımı belirtmeliyim. Kişi dilediği görüşü ifade etme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Bu özgür bir toplumun dayanağıdır.

Azer Majedi
İran Kadın Özgürlüğü Örgütü Başkanı
New Channel TV uydu kanalının ve “No to Political İslam ” programının yapımcı ve sunucusu
Kadın ve Sosyalizm Merkezi ve dergisi Medusa’nın sorumlu işleri müdürü

www.azarmajedi.com

Prochoix News