Orhan Yalçın Gültekin
Dünyada “saltanatlı demokrasiler” olduğu gibi “demokrasisiz cumhuriyetler” de var. “Saltanatlı demokrasiler”, hemen her yerde burjuvazinin aşmış olması gerektiği varsayılan toplumsal ilişkilere teslimiyetinin ifadesidir; taç ve taht sahipleriyle “avam” tarzı hesaplaşamamış olmanın ve monarşi ile uzlaşmanın dışavurumudur. Demokrasiyle taçlanmayan cumhuriyetler ise başlangıçta demokrasi güçlerinin olgunlaşmamış olmalarının, sonrasında ise olgunlaşmaya başlamalarının ifadesidir; eski sistemle hesaplaşma düzeyi ölçüsünde “ilerici”, yeni devinim ögelerini engellediği ölçüde “gerici”dir.
Prenses Caroline (ve annemin hatrına Prenses Süreyya) dışında, bütün taht ve taç sahiplerine düşman bir cumhuriyet yanlısı;
Cumhuriyeti, bir burjuva cumhuriyeti olarak kurgulayanlara karşı demokratik cumhuriyet yanlısı;
demokratik cumhuriyeti burjuva egemenliğinin asma yaprağı olarak kullananlara karşı bir sosyal cumhuriyet yanlısı;
sosyal cumhuriyeti sonal bir durum olarak korumaya çabalayanlara karşı “devletin sönmesi”nden yana bir komünizm yanlısı olarak,
bu coğrafyada taç ve taht sahiplerini bir daha gelmeyecek biçimde derdest edip asar-ı atika müzesinin çöp sepetine atan cumhuriyet kurucularını saygıyla anıyorum.
Saltanatsız günlerimizi modern yaşamın gerektirdiğiyle birleştirebildiğimiz demokrasi kültürüyle dolu günler dileğiyle…
Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun!
[Aşağıdaki alıntıların aktarılma amacı farklıdır. “Bir gazetecinin açıklaması”nı sevdiğim ve esinlendiğim için; Fevzi Çakmak’ın anısını bilgi içerdiğinden; Mustafa Kemal alıntılarını, Cumhuriyet kurucusunun konuyu nasıl ifade ettiğini anlayabilmemize yardımcı olacağını düşündüğüm için aktardım. Hüseyin İnan’dan yaptığım alıntıların anlamı ise, 1970’li yılların ortasından bu yana düşünsel olarak içinde yeraldığım bir “gelenek”e olan saygı duruşudur.]
***
“Prenses Caroline hariç, bütün taç ve taht sahiplerine düşman bir cumhuriyetçiyim.”
[1970’li yıllarda bir gazetecinin bir gazetede (muhtemelen Cumhuriyet) yer alan açıklaması.]
***
“Mütareke senesinde, bir Cuma selamlığından sonra SultanVahdettin beni huzuruna kabul etti.
“Paşa, dedi. durumu görüyorsunuz. Bu işler anca Anadolu’da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu’da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek paşaların bir listesini yapıp getirin.”
Ertesi cuma, yine selamlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır, tane tane konuşmaya başladı:
“Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır?”
“Haşa padişahım.”
“Bir namussuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır?”
“Haşa padişahım.”
“Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?”
“Hayır efendim. o hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir.”
“O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?..”
Hiç düşünmeden cevap verdim:
“Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik, bilhassa öteden beri cumhuriyet taraftarıdır.”Padişah elindeki kağıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı… Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilaf Devletleri (İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan) gemilerini göstererek:
“Paşa, Paşa… Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse cumhuriyet olsun… Kendine selamla birlikte tebliğ ediniz, haftaya cuma günü Mustafa Kemal Paşa’yı göreceğim.”
[Fevzi Çakmak’tan aktaran Vehbi Vakkasoğlu, Son Bozgun]
***
“Ben milletin vicdanında ve istikbalinde ihtisas ettiğim büyük tekamül istidadını, milli bir sır gibi vicdanımda taşıyarak peyderpey bütün heyet-i içtimaiyemize tatbik ettirmek mecburiyetinde idim.”
[Mustafa Kemal, Nutuk]
***
“Ulusumuzun uzun yüzyıllardan beri hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde onların zorbalık ve istibdatı altında ne kadar ezildiği, onların hırslarını gerçekleştirme yolunda ne kadar büyük felaketlere ve zararlara uğradığını düşünürsek, ulusumuzun egemenliğini eline almış olması olayının bütün görkem ve önemi bakışlarımızda belirir.”
[Mustafa Kemal]
***
“Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye, müzakere ile, münakaşa ile verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla, Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardır. Bu saldırılarını altı yüz yıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de Türk ulusu bu saldırganların hadlerini bildirerek egemenlik ve iktidarlarını, isyan ederek eline, doğrudan almış bulunuyor.”
[Mustafa Kemal]
***
“Yeni kurulan cumhuriyet hükümetinde sermaye sahipleri ve toprak ağalarının kesin hakimiyeti yoktur. Kurtuluş savaşının ortaya çıkarttığı sınıflar ittifakı içinde parçalanmış Osmanlı ordusunun ilerici ve reformist kanadı ile şehir küçük burjuvazisi ağırlık kazanıyordu. İşbirlikçi burjuvazi politik ağırlığını yitirdiği için, ticaret burjuvazisinin bir kısmı (daha çok Türk olanlar) ön plana çıktı.”
[Hüseyin İnan, Türkiye Devriminin Yolu]
***
“Kurtuluş savaşına, Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan bütün ulusların ilerici ve anti-emperyalist sınıf ve tabakaları aktif olarak katıldılar. Bağımsızlık savaşının sonunda kurulan hükümette Türk milliyetçileri hakim durumda idi. Bu nedenle Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan hiçbir ulusa demokratik hak ve özgürlükleri tanınmadı, tam tersine bütün uluslar asimile edilmeye başlanarak Türk ulusu imtiyazlı bir duruma getirilmeye çalışıldı.”
[Hüseyin İnan, Türkiye Devriminin Yolu]
29 Ekim 2006