Abuzer Mutlu

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın avukatı Halit Çelenk, Hüseyin İnan’ın idama götürülürken kendisine söylediği şu sözlerden çok etkilenmişti: “Halit abi, babama söyle şu anda benim ayağımda olan lastik ayakkabılar aslında benim değil. Bizi buraya apar topar getirdikleri için kendi ayakkabımı giyemedim, o telaşta bu lastik ayakkabıları ayağıma giydim.”

Aslında o lastik ayakkabıların Hüseyin İnan’a ait olduğunu bilen Halit Çelenk, bunu, “İnsan psikolojisi çok ilginç, İdama götürülürken düşündüğü şeye bakın. Babası ‘oğlumun bir ayakkabısı bile yokmuş’ deyip üzülmesin diye bunu söylüyor” şeklinde yorumluyor.

İdama giderken, babasının “oğlumun bir ayakkabısı bile yokmuş” deyip üzülmemesi için “yalan” söyleyen Hüseyin İnan, kendisi için en küçük bir hesabın bile peşinde olmadan ülkesi için ölüme gitmişti.

***

Hemşehrimiz Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından gördüğüm bir fotoğraf bana Hüseyin İnan’ın bu davranışını hatırlattı. Hrant Dink de Hüseyin İnan ile aynı kaderi paylaşan, Kendisi için hiçbir şey istemeden Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele eden biriydi.

Agos gazetesi önünde öldürüldüğünde, yüzükoyun yatan cesedinin arkadan çekilen fotoğraflarında bir ayrıntı kimsenin gözünden kaçmadı; ayakkabılarının altı delikti.

Tüm Türkiye’nin tanıdığı, Ermeni olduğu için kimi cahil yada hainlerin diş bilediği ama Türkiye toplumunun çok büyük bir kısmının da “Türkiye için, demokrasi için, insan hakları için” mücadele ettiğinden şüphe etmediği Hrant Dink, istese büyük paralara satabileceği özgün kimliğini ne Ermeni diasporasına ne de başka birine asla satmadı. Fransız parlamentosunun aldığı “soykırımı reddetmeyi suç sayan” kararına şiddetle karşı çıktı, hep halkların birarada barış içinde yaşamalarını savundu.

Mütevazı bir hayatı vardı. Kazandığı tüm paraları yetim çocuklar için kurulan yurtlara ve gazetesine harcadı. İşte bu yüzden öldürüldüğünde ayakkabılarının altı delikti.

***

2 Cumhurbaşkanı ile onlarca devlet adamı, sanatçı ve bilim adamını bağrından çıkaran Malatyalılar, bugün hemşehrileri Hrant Dink’in onurlu yaşamı önünde saygı ile eğiliyorlar.

Evet, saygıyla eğiliyoruz.

Çocukluğu Çavuşoğlu mahallemizde geçen Hrant Dink, hayatın kendisini savurduğu yaban ellerde hiçbir zaman Malatyalılığını unutmadı.

2002 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen 1. Arguvan Türkü Festivali’ndeki panelde yaptığı konuşmayı hiç unutamam. Türkiye’nin mozaiğini anlatan Dink, Malatya’daki çocukluğundan bahsederken gözleri yaşarmıştı. Malatya’dan koparıldığı halde Malatya insanıyla pek çok ortak özellikleri olduğunu söylemişti.

***

Kendileri için hiçbir şey istemeyen, yaşamlarını ülkelerinin daha insanca yaşanabilir, daha demokratik, daha özgür, daha bağımsız olmasına adayanlar, öldüklerinde ya da öldürüldüklerinde geride pek çok yüce değerle birlikte bazı küçük işaretler de bırakırlar.

O işaretler, gören gözler için çok büyük anlamlar ifade ederler.

O işaretler, onurlu ve dimdik bir yaşamın işaretleridirler.

Hüseyin İnan’ın lastik ayakkabısı ile Hrant Dink’in ayakkabısının altındaki delik işte o işaretlerdendir…

Malatya Yenigün, 22 Ocak 2007 Pazartesi