Orhan Yalçın Gültekin
Değer Erbora’nın yazısına ilişkin notlar
DE: Ben Değer Erbora’yım ve sapına kadar Türk oğlu Türküm…
OYG: Bu “sap” meselesi beni hep “irite” etmiştir. “Türk oğlu Türk” dediğine göre “sap”, erkeklikle ilgili bir durum olmalı. Yoksa bu, Karaoğlan, Malkoçoğlu, Kara Murat filmlerinde gavur kadınlarını cezbeden “vahşi cazibe” olmasın?
Bir ihtimal, genetik bir vurgu olabilir… Anadan-atadan Türk; sonradan olma değil. Yani Anayasa’da tarif edilen ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olma anlamında Türk değil, budunsal Türk… (doğru söyleyip söylemediğini anlamak için “sap”ına değil kafasına bakmak gerek; brakisefal (“Türkler”in kafayapısının öyle olduğu söylenir) mi, değil mi, ölçüp biçmek gerek.)
***
DE: “Hepimiz Hrant Dink’iz”, “Hepimiz Ermeniyiz” diyenleri, içinde bulundukları bu suçluluk duygusunu, bunca ezikliği anlayamıyorum.
OYG: Bunda anlaşılamayacak bir şey yok! Eğer bu ülkede bir insan budunsal/dinsel aidiyeti sebebiyle onyedi yaşındaki bir genç kullanılarak öldürülebiliyorsa, bir çocuktan bir katil yetiştiren bu karanlıktan dolayı bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, yani bütün Türk milleti suçluluk duygusuna kapılmalı ve eziklik içinde olmalı… Bu suçluluk duygusuna en çok kapılacak olan ve eziklik içinde olması gerekenler de “sapına” ve sopuna kadar Türk oğlu/kızı Türk olanlardır. Değil mi ki sapına/sopuna kadar Türk olanlar, (doğruluğunu, yanlışlığını tartışmıyorum bile) bu yurdun en başta kendilerinin olduğunu söyler ve “ötekiler”in kendilerine emanet olduğunu kabul edip vaaz ederler, “ötekiler”i koruyup kollamak en başta kendilerine düşer. Bu koruma ve kollamada başarısız oldukları bir durumda ise ortaya çıkıp suçluluk duygularını dışavurmaları ve eziklik içinde olduklarını ifade etmelerinden daha doğal ne olabilir.
Ben, sapına/sopuna kadar Türk oğlu Türk olanların ortaya çıkıp, cinayet sanığı sapına/sopuna kadar Türk oğlu Türk’e ve onu bu işe teşvik edenlere, “öyle mi; demek adamı Ermeni olduğu için öldürdünüz, ha? Tamam… biz de Ermeniyiz; hepimiz Ermeniyiz; sıkıyorsa gelin bizi de öldürün” demelerini beklerdim.
***
DE: Bu cinayetin arkasında Türk milliyetçiliğinin yattığını iddia eden de yine sözüm ona Türk basını, Türk aydını, hatta Türk halkı.
OYG: Vallahi de billahi de buna diyecek bir şey bulamadım. Sanığın (muhtemelen sapına/sopuna kadar Türk oğlu Türktür) poster tarzı fotoğrafını çeken, onunla birlikte fotoğraf çektirmek için birbiriyle yarışan emniyet mensuplarına ne demeli? Onlar da herhalde bunu kendilerine göre bir “Türk milliyetçiliği” adına değil, sportif faaliyet olsun diye yapıyorlardı/yaptılar. (Meraklısı için TGRT’nin haberi)
Ve bir son dakika haberi: “TGRT” televizyonu’nun Genelkurmay Başkanlığı nezdindeki akreditasyonu iptal edilmiştir.” Umarım yukarıdaki haberle ilgili değildir. (Genelkurmay Başkanlığı web sitesindeki duyuruyu kaldırmış; onun yerine BiaNet’teki habere bakınız.)
***
DE: 301 karşıtları salyaları akarak ortalarda dolaşıyor ama tetiği çektiren Türk milliyetçiliği! Çok inandırıcı!
OYG: Tetiği çekenin ve onu dolayımsız yönlendirenlerin bir tür Türk milliyetçiliğine dayandıklarını hala tartışmanın bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Tetiğin arkasındaki dolaylı yönlendiricinin ne olduğu konusunda rivayetler muhtelif olabilir; en azından “Türkiye’nin gurur duyduğu” Mehmet Ali Ağca’nın arkasındaki dolaylı ve dolayımsız güçlerin kimler olduğu bugüne dek ortaya çıkartılamadığına göre de atış serbest.
***
DE: … Mesrob Mutafyan diyor ki; “Bu düşmanlık ders kitaplarından çıkartılmalı”. Çok güzel söylüyor da; bizim ders kitaplarımızda bu konuda tek satır geçmiyor ki! Tam tersine diasporanın yıllardır çalışıp, çabalayıp, parlamentolarında sözde Ermeni soykırımını tanıttığı ülkelerde okutulan ders kitapları bu düşmanlığı işliyor. Ama dönüyor dolaşıyor, kabak yine bizim başımıza patlıyor.
OYG: Mesrop Mutafyan kim? Türkiye Ermenileri Partiği Mesrop 2… Yani bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı; Türk milletinin bir ferdi! Bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, bu milletin bir ferdi, önce ne yapacak? Sorunlarını bu ülkenin yetkili kurum ve kurullarında çözmeye çalışacak. Mesrop Mutafyan, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ve Türk milletinin bir ferdi olarak kendi devletine ve kamuoyuna başvuruyor. Bundan doğal bir şey olabilir mi? Tersi garip olmaz mıydı, ülkesini ve devletini başkalarına/dış güçlere şikayet ediyor durumuna düşmez miydi?
Eğer “Ermeni diasporası”nın etkili olduğu ülkelerin ders kitaplarında “düşmanlık” varsa, Türkiye Cumhuriyetinin de o devletler nezdinde diplomatları var. Ben, o diplomatların ne iş yaptığını bilemiyorum, eminim bu konularda girişimleri oluyordur (ve muhtemelen bir sonuç da alamıyorlardır). (Şimdi ben son dönem ders kitaplarını okumadım, bu yüzden ders kitaplarında “düşmanlık” var mı, yok mu, bilemiyorum. Kendi dönemimle ilgili ise konuşabilirim. Bizim dönemimizde Türkiye tarihinde ne Kürt vardır, ne Ermeni! Lozan’a “Türklerin ve Kürtlerin temsilcisi” olarak gidenlerin kurduğu bir devletin resmi ders kitaplarında “Kürt” yok, Kürt tarihi yok! Lozan’da “azınlık hakları”nı kabul etmiş bir devletin resmi ders kitaplarında “Ermeni” yok, Ermeni tarihi yok! Niye olmadığını birara anlatırım.)
***
DE: Bir başka kanalda bir Türk hanımefendiye mikrofon uzatılıyor, “Utanç içindeyim, onu koruyamadık” diyor. Soruyorum bu hanımefendiye Los Angeles başkonsolosumuz Mehmet Baydar ve muavin konsolos Bahadır Demir’i, Viyana büyükelçimiz Daniş Tunalıgil’i, Paris büyükelçimiz İsmail Erez’i kim korudu? Lahey büyükelçimizin öldürülen oğlu Ahmet Benler’in ya da Paris büyükelçiliğimiz turizm ve tanıtma müşaviri Yılmaz Çolpan’ın ya da Atina büyükelçiliğimiz idare ataşesi Galip Özmen ile kızı Neslihan Özmen’in adını hiç duymuş mudur acaba bu hanımefendi? Oysa onlar da Ermeni teröristler tarafından öldürülmüşlerdi. Bir yerlerden mikrofon bulan bir başka gözü yaşlı hanımefendi “Ben bugün Hrant Dink’im” diyor. Los Angeles başkonsolosumuz Kemal Arıkan’ın, Boston fahri başkonsolosumuz Orhan Gündüz’ün, Belgrad büyükelçimiz Galip Balkar’ın da tek suçu Türk diplomatı olmalarıydı, Ermeni teröristlerce öldürüldüler ama kimse “Ben Kemal Arıkan’ım, ben Orhan Gündüz’üm, ben Galip Balkar’ım” demedi. Bu ülkelerin hiçbirinde bir Allah’ın kulu “Ben Türküm” diye haykırmadı. Hiç kimse utançtan yerin dibine girmedi.
OYG: Bu bölüm bir ibret vesikasıdır.
Öncelikle, düpedüz önyargıdan doğan fütursuz bir terbiyesizliktir. DE, o Türk hanımefendilerin Türkiye cumhuriyeti diplomatlarına dönük saldırılar karşısında bir tepki gösterip göstermediğinden nasıl emin olabiliyor? Onun kafasında belli karşıtlıklar ve o karşıtlıklara yüklediği klişeler var. Böyle yaparsa budur, şöyle yaparsa şudur…
Bir Türk hanımefendi değil ama bir Türk yazar – Hasan Cemal – ne yapıp ne etmediğini anlattı. (Meraklısı için Hasan Cemal’in yazısı – Hasan Cemel’in ilgi yazısı şu an ulaşılamamaktadır.)
Yine bir Türk hanımefendi değil ama bir Ermeni beyefendi – Artin Penik – ASALA’nın 7 Ağustos 1982 günü Esenboğa Havaalanı’nda düzenlediği saldırıyı protesto etmek icin 11 Ağustos günü Taksim Meydanı’nda kendini yakmıştı. (Meraklısı: Artin Penik’in hastanede, ölüm döşeğindeki konuşması, 18 yaşından küçükler izleyemez.)
***
DE: Çok değerli yazarlarımız haince suikastlara kurban gittiler. Bir Muammer Aksoy, bir Bahriye Üçok, bir Ahmet Taner Kışlalı, bir Necip Hablemitoğlu, bir Uğur Mumcu. Hangi biri için ortalık ayağa kalktı bu kadar? Belki Uğur Mumcu için bir iki gün. Sonra? Sonra hayat devam etti. Farkında olanlar için büyük bir boşluk ve eksiklik ile, olmayanlar içinse aynen devam etti.
OYG: DE’nin bahsettiği isimlerin hiçbirinin cenazesinde ben “siyasal” Türk milliyetçilerine rastlamadım. Rahmetliler de kendilerini Türk milliyetçisi olarak tanımlamış olsalar bile bu konuya özel vurgu yapmış değillerdi ve öldürülme gerekçeleri de “Türk milliyetçisi” ve/veya “Türk” olmalarına dayanmıyordu. Kaldı ki onlar unutulmadılar. Her ölüm yıldönümlerinde anılıyorlar ve faillerin ortaya çıkartılması için çalışmalar sürdürülüyor. Bu yıl Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümü etkinlikleri, düzenleme komitesi tarafından Hrant Dink’in öldürülmesinin protestosuyla birleştirildi. Bunu da medyayı takip edenler biliyor.
***
DE: “Güvercin ürkekliğinde bir Hrant Dink”, “vatanını çok seven gazeteci Hrant Fink”. Şüphem yok, mutlaka vatanseverdir ama hangi vatanı sevdiği önemli bir ayrıntı bence. Sanırsınız “Türk’ten boşalacak zehirli kanın yerini dolduracak kan, Ermeni’nin Ermenistan’da kuracağı asil kanda mevcuttur” diyen başka biri. Ama bağışlayın unuttum, ifade özgürlüğü değil mi?! Yedi ceddimize de sövseler önemi yok, ne olursa olsun ifade özgürlüğü!
OYG: Sözümona Türk milliyetçilerinin ciddi bir kusuru var: okumuyorlar ve dahası okuduklarını anlayacak düzeyde Türkçe bilmiyorlar! Onlar düz, mahalle ağzı Türkçesine bile yabancıdırlar; o düzeyde bile Türkçe bilmiyorlar; metafor nedir anlamıyorlar. Bir cümleyi, bir ifadeyi, cımbızla çekip koskoca metnin içinden, “vay, hain” diyorlar, diyebiliyorlar. Sözümona Türk milliyetçilerinin önce Türkçe öğrenmeleri gerekiyor. Türkçeyi öğrenmeden düşünce üretilemiyor; düşünce anlaşılamıyor.
Türkçeyi bilenler ise o metni başka türlü anlıyorlar.
Bilirkişi raporunun özeti şudur:
“Sanığın davaya konu eylemi, Ermeni kimliği üzerinedir. Ermeni kimliğinin değerlendirmesi ve eleştirisi yapılmaktadır. Doğrudan Türklüğe yönelik bir eylem bulunmadığı gibi, bu amacı ortaya koyacak bir veri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla sanığın eylemi tipik olarak nitelendirilse dahi, suç için gerekli olan özel kast sanıkta bulunmamaktadır”.
Nokta dergisinin 14. Sayısında üç yorum var. Yorumculardan dilbilimci ve edebiyat öğretmeni Yusuf Çotuksöken, özet olarak şöyle diyor:
“Bu yazılardan, art niyetli bir tutumla okunmadıkça, yazarın Türk’ü, Türklüğü ve Türkiye’yi aşağıladığına ilişkin bir yoruma varılamaz.”
***
DE: Eşi ağlıyor “Biz size güvendik, bizi korumadınız!”, kızı haykırıyor “Şimdi kanları daha mı temiz oldu?!” Anlıyorum acıları büyük ancak ben de ifade özgürlüğümü kullanıyorum ve “tüm kirletme çabalarına rağmen bizim kanımız zaten temiz” demekten kendimi alamıyorum.
OYG: DE’nin Türkçe’den anlamadığını bu kadar iyi anlatan bir bölüm olabilir mi? Hrant Dink’in kızı haykırıyor: “Şimdi kanları daha mı temiz oldu?” Buradan anlaşılacak olan nedir? Şu: babamı öldürerek mi kanlarınız daha temiz oldu? Öldürmeseydiniz kanınız daha mı az temiz olacaktı? Yani özetle cinayet mi sağlıyor kan temizliğini, diyor Hrant’in kızı.
Bizim sapına kadar Türk oğlu Türkümüz ise bunu bile anlamaktan aciz; o kadar bile Türkçe bilmiyor.
Bu memlekette İngilizce kurslarından önce Türkçe kursları açılması gerekiyor, özellikle sapına kadar Türk oğlu Türk olanlar için…
***
DE: Ancak içeriden ve dışarıdan tüm dünyaya bizi katil bir millet olarak tanıtmaya çalışanlara bir önerim var. ABD’nin Fresno şehrine gitsinler ve orada Talat Paşa’nin katili Soghomon Tehlerian’ın anısına dikilmiş anıtı bir ziyaret etsinler. Kendisi “Ermeni ulusal kahramanı” olarak anılıyor! Işte kanıma dokunan, beni satırlarca yazmaya teşvik eden de bu iki yüzlülüğün karşısında gösterilen anlamsız suçluluk duygusu.
OYG: Şu “biz”in DE’nin dilinde Türk budunu olduğu kesin; yani söz konusu olan Anayasa’da bahsedilen “Türk milleti” değil. DE’ye göre içeriden ve dışarıdan birileri “Türk” budununu/milletini “katil bir millet” olarak tanıtmaya çalışıyor.
Öncelikle bir ırk/budun/ulus/milleti “katil” ilan etmek ırkçılık kapsamına girer. Her zaman her yerde bu tür ırkçılar vardır. Dünyada da vardır, ülkemizde de vardır. DE’nin anlamadığı şudur: o toptancılık yapıp her şeyi “biz” ve “ötekiler” olarak anlayıp tasniflediğinden bir ülkede ırkçı bir tavır gördüğünde o ülkenin bütün yurttaşlarını ırkçı ve/veya “Türk” düşmanı olarak tasnifliyor. Solingen’i anımsıyor mu de? Solingen’den hemen sonra Almanların sokaklara çıkıp “Hepimiz Yabancıyız” ya da “Hepimiz Türküz” dediğini anımsıyor mu?
Öte yandan “ulusal kahramanlar” bulmak icin taa ABD’nin Fresco şehrine gitmeye de gerek yok! Arnavutluk’un Tiran’ına gidin ve görün/keşfedin Arnavutluk’un ulusal kahramanı kimmiş… (Bir nevi hizmetim olsun vatandaşa: Arnavutluk’un ulusal kahramanı İskender Bey’dir. Osmanlı’ya Arnavutluk’un fethinin kapılarının mümkün olduğunca geç açılmasını sağlayan İskender Bey’in heykeli tam meydanın ortasında yer alıyormuş. Bakınız: Vikipedi İskender Bey maddesi)
Hay elime… klavyeme hakim olamadım. Şimdi sapına kadar Türk oğlu Türk arkadaş kalkıp “Arnavutlar da düşmandır” diye yazmaya başlar mı?
***
DE: Hep savunmadayız, ne kadar haklı olursak olalım, dönen dolaplar ne kadar ortada olursa olsun, biz hep savunmadayız. Ne zaman kendimize gelecek, taarruza geçip, tüm bu yalan, dolan, iftira ve oyunları puskürteceğiz?
OYG: Ben ısrarla bir ifadenin açığa kavuşturulmasından yanayım: “biz” kimiz? Bu “biz” neleri kapsıyor?
“Biz” ile ilgili anayasal temeli daha önce anlatmıştım. Sapına kadar Türk oğlu Türk olanların da kendi “biz”ini anlatmalarını bekliyorum.
Ama merakla öğrenmek istiyorum: “budunsal temelde “biz”, örneğin,
* sırf kurmaca olarak “Türk” kabul edilen Osmanlı’nın siyasa ve uygulamalarını,
* sırf kendilerini “Türkçü” olarak adlandırıyorlardı diye Enver Paşa – Talat Paşa – Cemal Paşa üçlüsünün siyasa ve uygulamalarını,
* meşhur Varlık Vergisi Kanunu ve bu çerçevede yapılanları,
* 6-7 Eylül olaylarını,
* 1972 yılındaki azınlık vakıfları ile ilgili düzenlemeleri,
* Rum, Ermeni vb Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını, açık Lozan ve Anayasa hükümlerine karşın “yabancı” olarak tanımlayan “yargı kararları”nı sahiplenmeyi
içeriyor mu?
Ufak bir not:
“Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ermeniler” ayrı bir kategoridir; “Ermeni Diasporası” ayrı… “Ermenistan Devleti” ise başka bir kategori… Bu üçünü bir ve aynı görmek tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır; doğurmaya da devam edecektir.
Kıssadan hisse:
Sözümona Türk milliyetçileri, “kendi” tarihleri de dahil, tarih bilmezler; kendi dillerini de bilmezler. Önce kendi dillerini öğrenmeleri gerekir; tarihi anlamak için de dil bilmek gerekir.
Sözümona Türk milliyetçileri, “düşmanlik” ile beslenir; daha doğrusu, “düşmanlık” ile var olurlar.
Sözümona Türk milliyetçileri, ne kendi dillerini ne de tarihlerini bildiklerinden, “Türk” örf ve adetlerini de bilmezler.
08 Şubat 2007 18:46