Orhan Yalçın Gültekin

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “sivil toplum örgütleri”ne havale ettiği ve “sivil toplum örgütleri” arasında bölünmeler yaratan 301. madde değişikliği konusunda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (YZOB), Türk-İş, Hak-İş, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen), Televizyon Yayıncıları Dernegi (TVYD) ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) anlaştı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) imzasını çektiği değişiklik önerisi, 08 Şubat 2007 Perşembe günü saat 10:00’da TOBB merkezinde, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKB) yönetim kurulu başkanı Davut Ökütçü tarafından açıklandı.

Meşhur 301. Madde

Türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama
Madde 301. – (1) Türklüğü, cumhuriyeti veya Türkiye Büyük millet meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini, devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

Değişiklik önerisi

Ökütçü tarafından açıklanan değişiklik önerisi şunları içeriyor:

TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TZOB, TİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, MEMURSEN, TVYD, İKV’nin Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesine ilişkin ortak önerisi

Madde 301
1. Türklüğü, Türkiye Cumhuriyetini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen tahkir ve tezyif eden altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
2. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç teşkil etmez.

Madde gerekçesi:

Yanlış anlamalara ya da tereddütlere neden olan, teknik olarak uygulama sorunları yaratan “Türklük” kavramından, Anayasa’nın 66. maddesinde tanımlandığı şekilde “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesi bağlamında “Türk Milleti” olarak anlaşılması; “Türklük” ibaresinin madde metninde korunarak, gerekçe metninde bu tanımlamanın açıkça belirtilmesi gerektiği imzacı kurumların ortak görüşüdür.

Maddenin mevcut halinde, korunan varlıklar iki ayrı fıkrada düzenlenmişken, tek fıkrada düzenlenmesi uygun bulunmuştur.

Maddeye, aşağılama yerine anılan varlıkları tahkir ve tezyif kastı ilave edilmiştir. Böylece, bu kastı taşımadan açıklanacak ifadelerin suçun kapsamı dışında tutulması sağlanacaktır. Böylece, suç, somut ve yakın tehlike suçu niteliği kazanmış olacaktır.

Maddenin mevcut halinde, iki ayrı fıkrada öngörülen ayrı cezaların verilmesi düzenlemesine yer verilmemiş, maddede korunanlar ile ilgili olarak maddenin belirlediği suçu işleyenlere tek ve aynı cezanın verilmesi uygun bulunmuştur.

Maddenin mevcut halinde 3. fıkrada yer alan hususa, metinde yer verilmemiştir. Türk milletinin aşağılanmasının yurt dışında ya da yurt içinde gerçekleştirilmesi arasında, öngörülecek ceza bakımından bir fark olmadığı düşünülmüştür.

Maddenin gerekçe bölümünde Türkiye’nin ilk imzacıları arasında yer aldığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi koşullarına ve, şiddet ve açık hakaret içermediği müddetçe insanların düşüncelerini ifade etmeleri gerektiğini savunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları doğrultusunda maddenin yorumlanmasının gereğinin belirtilmesi benimsenmiştir.

301. maddenin mevcut halinin muğlak olduğunu ve değişik uygulamacıların farklı anlamlar çıkarttığını söyleyen Ökütçü, öneride yasanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin koşullarına paralellik sağlamasının gereğini öne çıkardıklarını vurguladı.

Haberin Öncesi

Türk Ceza Kanununun 301. maddesiyle ilgili tartışmalar ve iptali ya da değiştirilmesi yönündeki taleplerin yükseldiği bir durumda, bir zirve gerçekleşiyordu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 05 Kasım 2006 tarihinde konunun görüşülmesi için önde gelen “sivil toplum örgütleri” temsilcileriyle bir toplantı yaptı. Devlet Bakanı Ali Babacan, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, AKP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Danışmanları Egemen Bağış, Şaban Dişli ve Yaşar Yakış ile Mehmet Müezzinoğlu’nun da hazır bulunduğu toplantıya TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, TÜSİAD Başkan Yardımcısı Pekin Baran, TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgubilig, TZOB Başkanı Nurullah Özcan, HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Salih Kılıç, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, MEMUR-SEN Genel Başkan Yardımcısı Nuri Çolakoğlu, İKV Başkanı Davut Ökütçü ve Türk Tabipler Birliği Başkanı Gencay Gürün katıldı.

“301. maddenin AB mevzuatına aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Uygulamada bazı problemler olduğunu biz de görüyoruz. Bana göre 301. maddenin yasa koyucunun açık maksadına uygun olarak özgürlükçü bir şekilde yorumlanması halinde düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda hiçbir problem kalmayacaktır” diyen Erdoğan, toplantıya katılan “sivil toplum örgütü” temsilcilerinin getirecekleri somut önerileri değerlendirmeye hazır olduklarını vurguluyordu.

Toplantı sonrasında ANKA’ya konuşan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, “STK”lar olarak özellikle 301. maddenin yarattığı sıkıntılarla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a görüşlerini sunduklarını, bir kanun maddesinin bu kadar karmaşık ve muğlak olmaması gerektiğini söylediklerini ve Başbakan’dan ‘somut öneriniz var mı? varsa getirin, görüşmeye açığız’ yanıtını aldıklarını söylüyordu.

Toplantıya katılan “sivil toplum örgütleri” çalışmalara başlıyordu başlamasına ama ortak bir metin üzerinde anlaşmak kolay olmuyordu. 11 “sivil toplum örgütü”nün 23 gün süren çalışmaları “Türklük” tanımında tıkanıyor, bir sonuca varamayan “STÖ” başkanları, konuyu hukukçulara havale ediyorlardı. Alınan tek karar “basına bilgi vermeme” oluyordu.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, hukukçularının metnin yüzde 90’ında mutabakata vardığını ama basına bilgi vermeme kararı sebebiyle mutabakata varılmayan konuda konuşmak istemediğini söylüyordu. Çelebi, kendilerinin maddenin bütünüyle kaldırılmasından yana olduklarını, kimi örgütlerin de “Türklük” ifadesinin aynen kalmasından yana olduğunu belirtiyordu.

TTB Başkanı Gencay Gürsoy da Çelebi’nin söylediklerini onaylıyordu: 301. maddenin temel niteliğini belirleyen Türklük kavramı üzerinde anlaşmazlık var. Bazı örgütler tanımın aynen kalmasını istiyor, bazıları kaldırılmasını. Ortak bir metin çıkmayacak gibi. Hükümet değişiklikle ilgili tavır göstermiyor. ”

TOBB sessizliğini koruyor, bir yandan İKV Başkanı Ökütçü’nün açıklamaya yetkili olduğunu söylüyor, diğer yandan da onun açıklamalarının TOBB için bağlayıcı olmayacağını vurguluyordu.

İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı ve Mazlum-Der’in ise 301. maddenin bütünüyle kaldırılmasından yana tavır takındıkları ortaya çıkıyordu.

Ankara Ticaret Odası’nın öncülük ettiği kimi örgüt ve çevrelerse maddenin değiştirilmemesini, değiştirilecekse de ağırlaştırılmasını istiyorlardı.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ise ne dediği anlaşılamıyordu. Bir gün “topu taca attık” diyen Çiçek, bir başka gün “bu yasayı savunan bir ben kaldım” diyebiliyordu.

Başbakan Erdoğan, 301. maddede yapılacak değişikliklerle ilgili olarak sivil toplum kurumlarından ortak bir öneri gelmemesi durumunda, hükümetin kendi çalışmaları doğrultusunda gereken adımları atacağını söylüyor; 29 Ocak 2007’de ise, maddenin tamamen iptalini düşünmediklerini belirterek şu açıklamayı yapıyordu: “Ben daha önce de söyledim. Değişikliğe varız dedim ve neyin nasıl değişmesi gerekir, bu noktada her türlü teklife varız.”

01 Şubat 2007’de ise peşpeşe açıklamalar geliyordu.

İKV Başkanı Davut Ökütçü, “sivil toplum örgütleri”nin 301. maddenin değişmesi yönündeki irade beyanlarının geçerli olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu: “Zaman yitirilmeden hükümet, bir değişikliği meclise sunmalı ve 301. madde muğlak ifadelerden arındırılıp, net bir şekilde yeniden düzenlenmeli.”

TTB Başkanı Gencay Gürsoy ise, maddenin kaldırılmasından yana olduklarını vurguluyor; genel eğilimin 301’in kalkması ya da en azından yoruma açık olan taraflarının netleştirilerek, daha özgür ve daha net bir hale getirilmes yönünde olduğunu belirtiyordu. Hrant Dink’in cenazesine katılımın aslında sivil toplumun önemli bir kesiminin ne düşündüğünü gösterdiğini söyleyen gürsoy, şöyle devam ediyordu: “Bu kesimin ortak kanaati; 301.maddenin kalkması. Bu irade ortaya çıkmıştır, bugün hükümet sorumluluğu paylaşmak veya sırtından atmak için yapıyor. Ama bu konuda irade ortada, zaten 301’in bu yorumlarıyla başımıza ne geldiğini görüyoruz.”

Gürsoy’un hükümetin tavrına ilişkin eleştirisine destek HAK-İŞ Genel başkanı Salim Uslu’dan geliyordu. Uslu, “Hükümetin içerisinde bu konuda farklı seslerin çıkması ve hükümetin sivil toplumdan bir öneri bekleme konusundaki yaklaşımı bana göre şık değil. Bu bazı sivil toplum kuruluşlarının kafasını karıştırıyor. Bazı sivil toplum kuruluşları oynamak istemedikleri için, yerimiz dar diyorlar” dedi. “301. madde hiç bir şekilde sivil toplumun ıskalamaması, ötelememesi gereken bir konu” diyen Uslu, “ülke bir Hrant Dink cinayeti yaşamış ve bu vatandaşımızın kanı kurumamıştır. Ülkede insanları hedef tahtası haline getiren yasanın korunmasını istemek ve bu yasa ortadayken buna ilgisiz, kalmak doğru değil” diyordu.

DİSK ve TÜRK-İŞ ise iki ayrı kutupta yeralıyordu.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 301. maddenin tamamen kaldırılması görüşünü vurgularken, uzlaşmaya destek vermek adına değiştirilmesine de destek olacaklarını söylüyordu. Çelebi, istediklerinin söz konusu maddeden kimsenin yargılanmayacağı bir sistem olduğunu belirtiyordu.

TÜRK-İŞ ise 301. maddenin kaldırılmasına kesinlikle karşı çıkıyordu. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Salih Kılıç, cezalar azaltılsa bile Türklük, Türkiye Cumhuriyeti ve devletin kurumları gibi kavramlara dokunulmamasını istediklerini, bunların tartışmaya açılmasını sakıncalı bulduklarını söylüyordu.

Böyle bir ortamda, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’un yaptığı çağrının ardından 19 sivil toplum örgütü, 301. maddeyle ilgili değişiklik önerilerini değerlendirmek üzere 02 Şubat 2007 Cuma günü Ankara’da TBB’nde, 04 Şubat 2007 Pazar günü ise İstanbul’da İKV’de toplanıyordu. 04 Şubat 2007’de yapılan son toplantıda belli bir metin üzerinde mutabakat sağlanıyor, değişiklik metni 08 Şubat 2007 Perşembe günü TOBB’nde yapılan basın toplantısıyla İKV Başkanı Davut Ökütçü tarafından kamuoyuna açıklanıyordu.

OYG, 11 Şubat 2007