Orhan Yalçın Gültekin

Zülfü Livaneli’nin 16 Kasım 2005 tarihinde Vatan gazetesinde yayınlanan bir yazısı vardı; anımsadınız mı?

Yazının başlığı “Türkiye’de rejimin değişeceği tarih“. Zülfü Livaneli, Nisan 2007’yi işaret ediyor ve şöyle devam ediyordu:

“Eğer o zamana kadar olağan dışı gelişmeler olmazsa, AKP 2007 yılında Çankaya’ya istediği kişiyi oturtacak.

“Devleti ve Türkiye’yi ele geçirme operasyonunda son aşama da böyle tamamlanacak.

“… YÖK de değişecek, Anayasa Mahkemesi de, diğer kurumlar da.

“Devlet kadrolarına yapılan atamalara hiç itiraz edilmeyecek.

“Hükümetin Meclis’ten emirle geçirdiği yasalar derhal onaylanacak.

“Ve Türkiye, AKP’nin istediği düzen ne ise o düzene geçmiş olacak.

“Okullarda yeni kuşaklar bu düzene göre yetiştirilecek, radyo televizyon yayınları buna göre ayarlanacak ve tabi İstanbul sermayesi ile eski solcu-yeni liberal yazarlar bütün bu gelişmelere alkış tutacak.”

***

Ben gerçekten merak ediyorum… Zülfü Livaneli bu yazdıklarına gerçekten inanıyor muydu, inanmıyor muydu?

Sanırsınız ki AKP, kendi partisinden ya da kendi anlayışına yakın bir cumhurbaşkanı seçtiğinde, yani başbakanlık ve meclis başkanlığıyla birlikte cumhurbaşkanlığını da ‘aldığı’nda, zincir tamamlanmış ve iş bitmiş olacak.

Sacayağının oluşturulmasının önemini inkâr etmiyorum ama AKP, sacayağını oluşturduktan sonra ne kadar sürede Livaneli’nin anlattığı değişimleri yapacak ve hem devleti hem de Türkiye’yi ele geçirip istediği düzen her ne ise o düzeni kuracak?

Rejimin başından beri varolan, cumhuriyeti ve dahası çok partili parlamenter rejimi kurmakla övünen bir partide (CHP) genel başkanlık yarışına girmiş biri olarak Zülfü Livaneli, AKP’nin seçime gitmeyeceğini ve sacayağının tamamlanmasının bir ‘yeşil darbe’ olacağını mı söylemek istiyordu?

O zaman durum gerçekten vahim demektir! Gerçekten de ‘rejim’ tehlikede demektir. Cumhuriyet gazetesi ‘tehlikenin farkında mısınız’ diye sorarken haklı demektir.

Ama tehlike yalnızca bir ‘yeşil darbe’de değildir; tehlike, rejimin sadık bekçilerinin rejimin kendisinin ‘yeşil darbe’yi engelleme yeteneğinden yoksun olduğunu kabul etmelerindedir de aynı zamanda.

O zaman ‘yeşil darbe’ye karşı, başka bir şey önerirsiniz, örneğin, bir başka ‘darbe’; ‘cumhuriyetçi, laik, vb.’ bir ‘darbe’…

Oysa bir ihtimal daha var! Ölmek değil, merak etmeyin. 4 Kasım 2007’de, yani AKP’nin cumhurbaşkanlığını muhtemel fethinden hemen altı ay sonra Türkiye’de genel seçimlerin yapılması önceden karara bağlanmış durumda.

Siz gerçekten, AKP’nin sacayağını tamamladıktan sonra seçimlerin olmayacağı bir ‘yeşil düzen’ başlatacağına inanıyor musunuz?

Eğer inanmıyor ama halâ bu kadar yaygara yapıyor; cumhurbaşkanlığı seçimini ‘rejim’ için bir ölüm-kalım konağı olarak ortaya koyuyorsanız, bir sonraki seçimde de başarılı olamayacağınızı ve ‘yeşil’ gidişin önüne set çekemeyeceğinizi düşünüyorsunuz demektir.

Siz, gerçekten ‘tehlikenin farkında mısınız?’

11 Nisan 2007 16:15