Orhan Yalçın Gültekin
24 Mart’ta Mersin, 31 Mart’ta da Antalya’da yapılan Cumhuriyet mitingleri, 14 Nisan 2007’de doruk noktasına ulaştı. Ankara Tandoğan meydanında yapılan son miting, genel ‘Cumhuriyet’ ilkeleri savunusunun ötesinde Cumhurbaşkanlığı seçimine dönük dolayımsız vurgusuyla önem kazandı.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD), Tekniker ve Yüksek Teknikerler Derneği (TEKDER), Ankara Cumhuriyet Okurları (CUMOK), Eğitim-İş Sendikası, Ulusal Birlik Hareketi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) tarafından düzenlenen miting Tüm Yargı Mensupları Derneği (TÜYAM), Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mezunları Derneği (ODTÜ-DER), Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) tarafından desteklendi. Destekleyen kuruluşların sayısının üç yüze ulaştığı söylenmesine karşın, söz konusu kuruluşların neler olduğuna ilişkin bir liste yayınlanmadı.
İşçi Partisi (İP) ve Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP) kurumsal olarak katılım kararı alırken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Demokratik Sol Parti (DSP) kurumsal katılma kararı almamalarına karşın etkin katılım çağrısı yaptılar.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Zeki Sezer, Hürparti Genel Başkanı Yaşar Okuyan ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı Mümtaz Soysal’ın da katıldığı mitingde kimi öğretim üyelerinin cüppeleriyle yer aldıkları, Kara Harp Okulu Komutanlığı’ndan sürpriz bir şekilde istifa ederek Türkiye’nin gündemine yerleşen Tümgeneral Reha Taşkesen’in de katılımcılar arasında olduğu görüldü. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) eski milletvekili Müjdat Kayayerli, CHP milletvekilleri Bayram Meral, Osman Kaptan ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün de meydandaydı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), emekli subay ve astsubay dernekleri, CHP, DSP, SHP örgütleri, kimi Alevi ve kadın derneklerinin temsilcileri, polisin yoğun güvenlik önlemleri arasında saat 10.30’da alanı doldurdu. Türkiye’nin hemen her tarafından katılımcılar ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ve elle yazılmış dövizlerle mitingde yerlerini aldılar. Geniş bir orta sınıf katılımı olduğu, ailelerin ilgi gösterdiği gözlendi.
Anıtkabir ziyaretiyle de bağlantılı mitinge katılımın beklentilerin çok çok üstünde olduğu görülürken, Genelkurmay web sitesinde 14 Nisan’da toplam 370 bin kişinin Anıtkabir ziyaretinde bulunduğu bilgisi yer aldı.
‘Cumhuriyet Mitingi’
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) öncülüğünde düzenlenen ve kimi siyasi parti ve ‘sivil toplum kuruluşları’ tarafından desteklenen “Cumhuriyet mitingi”, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile şehitler için saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.
Ali Ercan: Tam Bağımsız ve Aydınlık Türkiye
ADD Genel Başkan Yardımcısı ve ‘Cumhuriyet Mitingi’ Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Ercan, yaptığı kısa konuşmada anayasal ve demokratik haklarını kullanarak tam bağımsız ve aydınlık Türkiye mücadelelerini belirtmek ve ulusun bütünlüğüne, demokratik, laik cumhuriyete karşı tehditlere karşı dirençlerini göstermek için geldiklerini vurguladı.
Şenal Sarıhan: Türk milleti kendi ülkesinde köle haline getirilmek isteniyor
Türk milletinin kendi ülkesinde köle haline getirilmek istendiğini öne süren CKD başkanı Şenal Sarıhan, cumhuriyet kazanımlarının tek tek elden çıkarıldığını, cumhuriyetin kurumlarına silahlı baskınlar düzenlendiğini, ordunun emperyalist çıkarların bekçisi yapılmak istendiğini öne sürdü ve “ulusal bağımsızlığımızı, devrimci cumhuriyetimizi savunmak için buradayız. Kadına esaret getiren uygulamalara karşı duracağız. İrticaya geçit vermeyeceğiz” dedi.
Şenal Sarıhan’ın Kurtuluş Savaşı’nda sırtında mermi taşıyan kahraman Türk anasından bahsettiği bölümde başörtüsü karşıtı pankart açılması ilginç sayılabilecek bir ayrıntıydı.
Şener Eruygur: Cumhurbaşkanlığını işgal planları yapıldı
Mitingin hazırlanması sürecinde resmin içinde yer almamaya özen gösteren ADD Genel Başkanı Şener Eruygur, CHP otobüsü üzerinde yaptığı konuşmada Mehmet Ağar’dan Osman Baydemir’e dek herkese cevap verirken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığına yönelik çabaların arttığını, Öğrenim Birliği Yasası’nın ihlal edildiğini, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı nesiller yetiştirilmeye çalışıldığını öne sürdü.
Türkiye’nin ABD’nin aldatıcı politikalarına alet edildiğini ileri süren ve güvenlik ihtiyacının farklılığı dikkate alınmadan ABD ile stratejik ortaklık girişiminden medet umulduğunu söyleyen Eruygur, AB’ye girmek gibi boş hayaller uğruna laik cumhuriyetin yıkılmasının istendiğini savladı.
Türkan Saylan: Cumhuriyetin ve laikliğin bekçisiyiz
ÇYDD genel başkanı Türkan saylan, hukuktan, devrim yasalarından, cumhuriyetten, laiklikten taviz vermeyeceklerini, cumhuriyetin temelinin sağlam olduğunu ve kimsenin bunu bozacağını düşünüp aklına getirmemesini, kimsenin laik düzenden ödün vermeyeceğini, kimsenin bunu beklememesi gerektiğini vurguladı ve “çağdaş bir cumhurbaşkanı, Çankaya’da laiklik istiyoruz” dedi.
Tuncay Özkan: Türkiye’yi teslim etmeyeceğiz
Sahibi olduğu KanalTürk televizyonunu CHP ve ‘ulusalcı-milliyetçi’ çevrelere açan Özkan, CHP otobüsü üzerinden yaptığı konuşmasında, Türkiye’nin kurumlarının gerici-faşist bir işgal girişimiyle karşı karşıya olduğunu, AKP’nin polisi, adalet bakanlığı ve milli eğitimi ele geçirdiğini, silahlı kuvvetleri ele geçirmek istediğini ve şimdi de bütün Türkiye’yi ele geçirmek istediğini savladı ve hükümetten istifa ederek erken seçime gitmesini talep etti. Cumhuriyetçi, laik, milliyetçi, ulusalcı ve devrimci olduğunu söyleyen Özkan, “bu ülkeyi gericiliğe ve emperyalizme kaptırmayacağız” dedi.
Katılımcılar mitingden sonra Anıtkabir’e yürüdüler. Şenal Sarıhan ve Şener Eruygur’un, tertip komitesi adına Atatürk’ün mozolesine çelenk koymasının ardından saygı duruşu yapıldı. Sonrasında Sarıhan ve Eruygur, Anıtkabir özel defterini imzaladılar.
‘Cumhuriyet Mitingi’ KanalTürk’ten ve kısmen de SkyTürk’ten canlı olarak yayınlanırken diğer televizyon kanallarından beklenen ilgiyi görmedi.
Sloganlar ve Dövizler
‘Çankaya yolları şeriata kapalı’, ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganlarının atıldığı mitingde zaman zaman ABD ve AB karşıtı sloganlar da kullanıldı.
Haberin Öncesi
‘Ulusalcı-Milliyetçi’ Çevre
Ulusalcı-milliyetçi’ çevrelerin siyasal partiler dışında örgütlenmeye başlaması ve Türkiye’nin hemen her yerinde çoğu geçmişe özlem ifade eden adlar altında kurulan dernek ve partilerde bir araya gelmeleri son yılların farklılığını oluşturuyordu.
‘Vatan, Cumhuriyet ve Türklük tehlikede’ savı ekseninde bir araya gelen ve hem sağ hem de sol çevrelerden yoğun biçimde beslenen ‘sivil toplum kuruluşları’, bu özellikleriyle Türkiye’de yeni ve farklı bir siyasal-edimsel saflaşmanın kutbu oluyordu.
Başbakanlık ve TBMM Başkanlığından sonra Cumhurbaşkanlığı makamının da AKP tarafından ‘ele geçirilme’ ihtimalinin yüksekliği, söz konusu ‘ulusalcı-milliyetçi’ çevreleri hareketlendirdi.
Söz konusu ‘ulusalcı-milliyetçi’ gruplar, peş peşe düzenlenen ‘Cumhuriyet mitingleri’ aracılığıyla derin bir ‘kuşatılmışlık duygusu’ içine sürüklenmiş küçümsenmeyecek sayıdaki yurttaşı harekete geçirmede ‘katalizör’ rolü üstlendiler; kitlelerin umut bağlayabilecekleri bir ‘parti’nin olmadığı koşullarda da başarılı olabildiler.
14 Nisan’a Doğru
24 Mart’ta Mersin, 31 Mart’ta da Antalya’da yapılan Cumhuriyet mitingleri, bütün dikkatlerin 14 Nisan 2007’de Ankara Tandoğan meydanında yapılacak son mitinge çevrilmesine sebep oluyordu.
‘Cumhuriyet Mitingi’ni düzenleyen kurul üyeleri ile mitinge destek veren ‘sivil toplum kuruluşları’nın temsilcilerinin katılımıyla Mülkiyeliler Birliği lokalinde düzenlenen basın toplantısında, ADD Başkan Yardımcısı ve miting düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Ali Ercan, mitingin Cumhuriyet ve Cumhurbaşkanı seçimi konusunda son uyarıyı yapmak üzere organize edildiğini belirtiyordu.
Her ne kadar Ercan, ülkede gerilime karşı olduklarını ve ülkeyi karışıklığa götürmeyi istemediklerini belirtse de, gelişmeler tam tersi yönde olacaktı.
Miting için yükseköğretim kurumlarında sınavların ertelendiği haberleri gündeme geliyor, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “bu iş şirazesinden çıkmıştır” diye tepki gösteriyordu. Erdoğan’ın son sözü “onlar da yollarına devam edecek biz de“ olacaktı.
‘Ulusalcı-milliyetçi’ çevre sorgulanıyor
‘Ulusalcı-milliyetçi’ çevrenin dillendirdiği düşünceler kadar bileşimi de daha ‘Kızıl Elma Koalisyonu’ döneminden beri ele alınıp irdeleniyordu. Söz konusu çevrenin, ‘faşist’ ve ‘neo-faşist’ çevrelerin bir bileşimi olduğu savlarına ‘darbecilik’ suçlamasının eşlik etmesi gecikmeyecekti.
Nokta dergisinde peş peşe çıkan haberler (‘Andıç’; ‘Ayışığı’ ve ‘Sarıkız’), ‘ulusalcı’ ‘sivil toplum kuruluşları’ ile ‘darbe girişimcileri’ arasındaki ilişkiye vurgu yapıyordu. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Jandarma eski Genel Komutanı M. Şener Eruygur’un ‘2004 darbe girişimi’ ve ‘sivil toplum kuruluşları’nın ele geçirilme tasarılarında kilit isim olarak anılması, emekli subayların yeni ‘ulusal-milliyetçi’ derneklerin kurucuları arasında yer almaları olgusuyla birleştiğinde kuşkuları artırıyordu.
‘Çağrı metni’ne ‘emperyalizme karşı olma’ ifadesinin zorla yerleştirildiği; ‘ABD ve AB emperyalizmi’ ifadesinin kabul ettirilemediği savları ortalıkta dolaşıyor; ADD dışında başka bir ‘STK’nın son ana kadar bilinmiyor olması kuşkuları arttırıyordu.
‘Cumhuriyet mitingi’nden dört gün önce DSP’nin Ankara’da benzer içerikte bir miting düzenliyor olması da şaşkınlık yaratıyordu.
ADD dışındaki ‘sivil toplum kurumları’ ve siyasal partiler, ancak son iki günde destek ve katılım çağrılarını yapacaklardı.
‘Ulusalcı-milliyetçi’çevrenin düzenlediği ‘Cumhuriyet mitingi’nin hazırlık sürecinde Cumhuriyet gazetesinden Mustafa Balbay, Hürriyet gazetesinden Emin Çölaşan ve HaberTürk televizyonundan Tuncay Özkan öne çıkıyordu.
Karşı sesler
‘Ulusalcı-milliyetçi’ çevrelere karşı duranlar ise gelişimin boyutunu başlangıçta yeterince kavrayamamışlardı. Bu yüzden olsa gerek, tepkiler ancak son hafta içinde ortaya çıkabildi.
AKP’nin kendisine karşı düzenlenen bir mitinge katılmaması olağandı ancak son dönemlerde AKP’ye yakın durduğu söylenen DYP de mitinge katılmayacağını açıklayacaktı.
Kendi dışında bir gelişim gösteren ‘ulusalcı-milliyetçi’ çevrelerle arasına mesafe koymaya çalışan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile Hrant dink suikastıyla ilişkilendirilen ve son dönemlerde MHP’den katılmalarla yükselişe geçmiş izlenimi veren Büyük Birlik Partisi (BBP) de mitinge katılmayacaklarını açıklayan partiler arasına katılacaklardı.
Emekli askerlerden kurulu derneklerin, Kızıl Elmacı güçlerin ve CHP’nin önayak olduğu sözde solcuların halkı sokağa dökme çabası içerisinde olduğunu söyleyen ve bu girişimleri halkın acil sorunları açısından doğru bir yaklaşım olarak görmediklerini belirten EMEP başkanı Levent Tüzel, “Bizim gündemimizde ülkenin sorunları var. Açlık, demokratikleşme ve Ortadoğu’da yaşananlar gibi. Mitingi bir cephe oluşturarak başbakanı baskı altına almaya dönük çalışma olarak görüyoruz. Gerginlikleri tırmandırmaya yönelik bu gibi çalışmaların içinde biz yokuz.” diyerek partisinin konumunu ortaya koyuyordu. Tüzel, mitingin kontrgerilla yöntemlerini çağrıştırdığına dikkat çekiyordu.
ÖDP başkanlığına yeniden seçilen Ufuk Uras, demokratik kamuoyunun adı darbe girişimlerine karışmış kişilerin önderliğinde yapılacak eylemden uzak durması gerektiğini vurguluyordu. Gönüllerindeki cumhurbaşkanını “demokrat olmalı, evrensel hukuk ilkelerinden taviz vermemeli. Sivil siyaset üzerindeki her türlü vesayete karşı duyarlı ve tavırlı olmalı. Çankaya’yı sırça köşk olmaktan çıkarıp halkın farklı kesimlerinin de sözünün dinlendiği bir makam haline getirmeli” diye tanımlayan Uras, şimdiki meclisin cumhurbaşkanını seçme meşruiyetine sahip olduğunu söylüyor, ancak temsilde adalet ilkesini çiğneyen seçim yasası ile o koltukların doldurulduğunun farkına varılarak bu zaafı gidermenin yollarının aranması gerektiğini işaret ediyordu.
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türkiye Tabipler Birliği (TTB), Kamu Emekçileri Sendikası (Kamu-Sen), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ile bazı sivil toplum örgütleri de mitingle ilgili şüpheleri bulunduğunu söyleyerek mitinge katılmayacaklarını belirtiyordu.
Tek tek bireyler tarafından imzalanan ’14 Nisan mitingini desteklemiyoruz’ metni, 14 Nisan mitingini ‘statükocuların, sivilleşme ve demokratikleşmeye karşı bir direnişi’ olarak tanımlıyordu.
Mazlum-Der ise 14 Nisan günü için İzmit’te türban konusunda basın açıklaması izni alıyordu.
Financial Times: En önemli iki olaydan biri
Financial Times gazetesi dünya çapında haftanın en önemli olaylarını derlediği “The Week Ahead” köşesinde Türkiye’ye yer veriyordu. Gazete, Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlenecek mitingi, dünyada Cumartesi gününün en önemli iki olayından biri olarak gösteriyor ve ‘Cumhuriyet mitingi’ni “Türkler laik bir cumhurbaşkanı çağrısı yapıyor” başlığıyla duyuruyor; “Türkiye’nin laik milliyetçi ideolojisi Kemalist bloğun destekçilerinin”, Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde laik bir Cumhurbaşkanı çağrısında bulunacağını belirtiyordu.
Devlet ortaya çıkıyor
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Genelkurmay Başkanı M. Yaşar Büyükanıt ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in peş peşe gelen açıklamaları, ‘cumhuriyet mitingi’nin üzerinde yükseldiği ‘Cumhuriyet ve Cumhurbaşkanlığı’ tartışmalarına ivme kazandırıyor; belki de mitinge olan ilgiyi körüklüyordu.
Arınç: Darbe hazırlığında olduğu iddiası ciddi bir iddiadır
TBMM Başkanı Arınç, 12 Nisan’da yaptığı basın toplantısında Cumhurbaşkanı seçme süreciyle ilgili bilgi verirken ‘Cumhuriyet mitingi’ni demokratik bir hakkın kullanımı olarak tanımlıyor ama Nokta dergisinin haberine gönderme yapıp ‘darbeciler’ konusunda uyarıda bulunmayı da ihmal etmiyordu.
Arınç, ‘Cumhuriyet mitingi’ ile ilgili olarak şunları diyecekti: “Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) Başkanı emekli orgeneral Şener Eruygur ile ilgili bir darbe hazırlığında olduğu iddiası ciddi bir iddiadır. Yargı kararının ortaya çıkmasını arzu ederim. Yargı aşamasında olan bir konu var. Yargı bir inceleme yaparken, üzerinde odaklandığı kişi de 14 Nisan’da bir toplantı organize ediyor. Buna kanuni bir engel yok. Ama toplantıya katılacakların, iyi düşünmelerini ve böyle bir şahısla ilintili olarak bir toplantıya katılma konusunda, daha iyi bir karar vermelerini kendilerine tavsiye ederim. Bu miting, TBMM’nin iradesine müdahale anlamı taşımamalı.”
Büyükanıt: Sözde değil, özde bağlı
aynı gün bir basın toplantısı düzenleyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral M. Yaşar Büyükanıt, aslında konuşmasını terör, Kuzey Irak, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve azınlık yaratma çabaları ile ‘günlük’ üzerine hazırlamıştı ama Cumhurbaşkanlığı konusuna da değinmeden geçemeyecekti.
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, “Seçilecek cumhurbaşkanı, aynı zamanda TSK’nın başkomutanıdır. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı’nın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ideallerine, devletin üniter yapısına bağlı, ama sözde değil, özde bağlı, bunu davranışlarına yansıtır şekilde seçileceğine olan inancımızı ifade etmek istiyorum. Yasal mevzuatı, Anayasa’yı biliyoruz. Biz, hem vatandaş, hem TSK personeli olarak, cumhuriyetin temel değerlerine, sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesini umut ediyoruz. Karar Meclis’in kararı.” diyecek; sözlerindeki ‘sözde değil özde’ vurgusuna karşın, konuşması, Başbakan Erdoğan tarafından olumlu karşılanacaktı. Erdoğan konuşmayı şöyle yorumlayacaktı: “Gündemindeki konuları konuştu. Gazetecilerin tahriklerine kapılmadı, devlet adamı gibi konuştu. Olumluydu.”
Sezer: Türkiye’nin kendini savunma hakkı
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise 13 Nisan’da Harp Akademileri konferansında yaptığı konuşmada ‘rejim kaygısı’, ‘terörle mücadele’ ve ‘cumhurbaşkanının nitelikleri’ üzerinde durup ‘Türkiye’nin kendini savunma hakkı’na vurgu yapacaktı. “Türkiye’de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadı” diyen cumhurbaşkanı sezer, dış güçlerin, “Türkiye’nin İslam ülkelerine model olabilmesi için siyasal rejiminin, ‘demokratik cumhuriyet’ adı altında, ‘Ilımlı İslâm Cumhuriyeti’ne dönüştürülmesini” istediğini vurgulayacaktı.
Görev süresi boyunca genelde sessiz kalmayı yeğleyen Cumhurbaşkanı Sezer, görev süresinin dolmasına üç gün kala ve ‘Cumhuriyet mitingi’nden bir gün önce en sert açıklamasını yaparak veda ederken, konuşma metni bir tür ‘bildirge’ olarak siyaset dünyasında yerini alıyordu.
Nokta dergisine operasyon
Genelkurmay Başkanı’nın basın toplantısından bir gün sonra Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın “Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na ait bir belgenin sızdırılmasına ilişkin yürüttüğü soruşturma çerçevesinde İstanbul Mali Şube ekipleri, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın arama emriyle Nokta dergisine dönük bir operasyon başlatılıyor, dergideki bütün bilgisayarların harddiskleri kopyalanıyordu.
‘Nokta operasyonu’nun medyada yeterince ilgi görmediği dikkat çekecek ve bu tutum medya içi saflaşmaların bir görünümü olarak medya tarihine yerleşecekti.
15 Nisan 2007