Abdurrahim Sercan
27 Mayıs 1960 devrimiyle yer altına inlerine çekilen karşı devrimciler, 1965 yılında yapılan genel seçimler sonunda kin, kan ve intikam amaçlı kurulan partilerden Adalet Partisi yüzde 52 gibi bir oyla iktidara gelir.
1946 yılında ABD emperyalizmine teslim olmuş iktidarların Türkiye’de bir din devleti kurma özlemleri 1950 – 1960 yılları arasında hayli yol almış ve şeyhlerin, şıhların ve tarikatçıların önerdiği kişiler TBMM’ye seçilmişler.
Hiç unutmam çünkü unutulacak gibi değil: 1954 veya 1955 yılları idi, Nizip Ali Alkan Orta Okulu öğrencisiydim. Saidi Nursi Gaziantep’ten Urfa’ya geçerken bizleri sıra sıra dizerek tören yerine götürdüler. Tören diyorum çünkü devletin bakanları, Urfa ve Gaziantep valileri, milletvekilleri ve diğerleri hepsi oradaydı ve el öpmek değil ayak öpmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Saidi Nursi beyaz bir arabadan kendine has özel giysileriyle indi. Bize alkışlamamızı söyleyen öğretmenler bizden önce alkışlamaya başladı.
O günlerde dönemin başbakanı “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” gibi sözler söyleyerek Mustafa Kemal’in devrimlerine meydan okuyordu.
İşte 1965 yılında bu hayallerle iktidara gelenler (Demirel hükümeti), karşı devrimcilere her türlü olanakları sağlamaya başladı. Tarikatlar yeniden canlanmaya, imam hatip okulları peş peşe çoğalmaya, kuran kursları köylere kadar yayılmaya başladı.
1965 yılında denizli halk evi başkanlığını yürütüyordum. özellikle köylerde atatürk köşeleri hazırlıyor, bazı köylere kitaplar götürerek kitaplıklar kuruyor.
okullarda bütünlemeye kalmış öğrencilere üniversitede okuyan arkadaşlarla ücretsiz dersane açarak dersler veriliyordu.
bu arada denizli çardak’ta kaymakam olan ece ayhan’ın (saygı ile anıyorum.) dikatini çeken bir olay olur. köyleri gezerken köyde bulunan gençlerin benizlerinin soluk, halsiz ve başlarında terlik (daha çok namaz kılarken başa geçirilen başlık) dikatini çeker. araştırmaları sonunda çardakta bir tarikat gençlerin erkeklik organlarını bağlayarak evlenmelerini önlediği bununda dinin gereği olduğunu öğrenir. olayın üzerine gitmeye karar verir. ama aradan çok zaman geçmeden kaymakamlıktan el çektirilir.
bu olay sadece denizli ile sınırlı değildir ve yurdun hemen hemen her bölgesinde bu sapık düşünceler gün geçtikçe artmaktadır. artık gerici ayaklanmanın zamanının geldiğini sanan sapık düşünceli kişiler eş zamanlı olarak başta izmir, denizli olmak üzere 1 nisan 1966 tarihinde mustafa kemal’in heykelleri önünde namaz kılıp “beton mustafayı yıkacağız” diyerek heykellere balta ile saldırırlar.
işte o günkü bir haber:
1 nisan 1966’da bir gerici atatürk heykelinin önünde namaz kılıyor sonra yanındaki baltayla heykele saldırıyor. buna tepki gösteren üniversite gençliği izmir, istanbul ve ankara’da atatürk heykelinin önünde “atatürk’e bağlılık nöbeti” tutmaya başlıyor. mahir çayan’ın başkanlığındaki sbf fikir kulubü de bu nöbetlere katılıyor, ilk nöbette şu bildiri okunuyor.
“(…) biz, bu çirkin saldırılara araç olan uyutulmuş zavallı kişilere değil, bu anlayışın bilinçli, çıkarcı sözcülerine sesleniyoruz. kuvvetini atatürk devrimlerinden alan bir gençlik örgütü olarak biz, sbf fikir kulubü, tüm bu yurtsevmez hareketin karşısında sonuna dek direneceğiz ve ata’nın büstüne kadar uzanmaya cüret eden ellerinizi kıracağız.”
bu saldırıları ardından bir şeyler yapmanın gerekliliği ortaya çıkar.
ege üniversitesi fkf başkanı olan prof. dr. ahmet çelikkol ve fkf üyeleri izmir’de bir atatürk sergisi açmaya karar verirler. serginin özelliği atatürk’ün bursa nutku’nun büyük bir poster ve büyük yazılarla serginin giriş kapısında yer almasıdır.
aynı serginin yine fkf ve denizli halkevi tarafından denizli kız enstitüsünde de açılması kararlaştırılır. kız enstitüsü ile konuşulup valilikten gerekli izinler tarafımdan alındıktan sonra sergi büyük bir coşku ile açılır yine mustafa kemal’in kalpaklı resmi ve büyük puntolarla yazılmış bursa nutku.
“türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. bunların gerekliliğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.bunları güçsüz düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı duydu mu, bu memleketin polisi vardır, adliyesi vardır demeyecektir. hemen müdahale edecektir. elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla… yine düşünecek, demek adliyeyi de düzeltmek gerekir, diyecektir. onu hapse atacaklar. yasal yoldan itirazlarını yapmakla birlikte; bana, ismet paşa’ya, meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için serbest bırakılmasını,k orunmasını istemeyecek, diyecek ki: ben kanaatimin gereğini yaptım. müdahale ve eylemimde haklıyım. eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı oluşturan nedenleri düzeltmek de benim görevimdir. işte,benim anladığım türk genci ve türk gençliği…”
bu sergide atatürk’ün afyon kocatepe’deki heykelinin resimleri altında “ezilmiş uluslar ezenleri bir gün yok edeceklerdir” sözünün yazılı olduğu resimler yakalara takılır.
sergi başta dönemin denizli valisi sayın nezihi okuş olmak üzere sivil asker bürokratlar ve mustafa kemal’i sevenler tarafından açılır. sergide bulunan izlenim defteri başta vali nezihi okuş olmak üzere ziyaretçiler tarafından övücü sözlerle yazılır.
türkiye’nin birçok yerinde atatürk sergisine olan ilgi iktidarda bulunanları rahatsız eder. bunu önlemenin yollarını ararken; adalet partisinden senatör olmak için yanıp tutuşan bornova savcısı osman kırkyaşaroğlu sergi ilk defa izmir’de açıldığından başta ahmet çelikkol olmak üzere halkı isyana teşvik etmekten dava açar.
davalarda iki taraf vardır. mustafa kemal’in gençliği diğer tarafta ilim yayma cemiyetine bağlı komünizimle mücadele derneği’nin aldatılmış gençleri ve devamlı ortak hareket eden gerici tarikat üyeleri. davalar boyunca bir çok kavgalar, hafif yaralanmalar olur. tabi polis yine devrimcilere karşı acımasızdır.
bornova savcısının açtığı dava türkiye’de oldukça ses getirir. bazıları bursa nutku’nun sahte olduğunu söyleyerek gençleri, devrimcileri ve aydınları bugün de olduğu gibi hedef gösterirler.
bu olaylar olurken devrimci gençlik örgütlenmeleri devam eder; okullarda boykotlar, forumlar yapılır.
1966’da yargıtay başkanı olan imran öktem de, yargıtay yılı’nı açan konuşmasında:
“nurculuk gibi müslümanlar’ın çoğunluğu tarafından islâm akideleri ile telifi mümkün olmadığı kabul edilen gerici ve sağcı cereyanlar yurt içinde çok tehlikeli bir hal almıştır. aydın ve doğruyu gören vatandaşlarımın dikkat nazarlarını çekerim.”
“gerçekten bu gerici akımlar toplumu orta çağın başlarına itmekte bir kısmı ise vatandaşlar arasında ırk bakımından hizipler yaratmak, reformcu dinamizmi önlemek istemektedir. bizim vazifemiz türkiye’yi din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan korumak, gericiliği önlemek, devrimleri aynı canlılık ile ayakta tutmak, yalnız müsbet ilim metotları üzerinde yürümektir”.
ve yargıtay başkanı sözlerini atatürk’ün bursa nutku okuyarak konuşmasını bitirir.
ve sonunda verilen karar:
türk tarih kurumu’nun bursa nutku hakkında kararı
“türk tarih kurumu yönetim kurulu’nun 24 ekim 1966 tarihli toplantısında bornova asliye hukuk hakimliğinin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli atatürk’ün bursa nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. bu incelemeler sonunda bu sözlerin atatürk’ün 1933 şubatı’nda bursa’da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılmıştır.”
ve bornova savcısı osman kırkyaşaroğlu’nun açtığı dava da düşer.
bu dava sonucunda ege üniversitesi fkf yönetimi (ahmet çelikkol ve arkadaşları) bir ceza almış olsalardı, aynı ceza davası denizli halkevi yöneticileri olarak bizim hakkımızda da aynı davalar açılacaktı.
bu olaylardan sonra gençlik örgütlenmeleri fkf’nin (fikir klüpleri federasyonu) dev-genç’e dönüşmesi ile yeni bir süreç başlar. bu süreçte kıbrıs’la ilgili bildiriler, ormanlarımız, milli petrol, insanca yaşam, eğitim sağlık, toprak reformu, tarımcılık gibi başlıklar altında halkı aydınlatıcı hatta haklarını savunmak için toprak işgalleri başlar.
söyleyeceğim o ki 68 olaylarına baktığımızda avrupa’daki 68 olayları ile türkiye’deki olaylar arasında birçok farklılıkların olduğu gözlenir.
68 hareketi mustafa kemal’in tam bağımsızlık ilkesi üzerine başlatılmış bir hareket olup gücümüzü de bursa nutku’ndan alışımızdır. hatta birçok savunmalarımızda bursa nutku’ndan bölümler okuyarak, bizi yargılayanlara dersler vermişizdir.
devrimci gençliğe karşı sağcı iktidarlar devamlı acımasız saldırgan tutumlarından vazgeçmediler.
samsun’dan ankara’ya yapılan tam bağımsız türkiye için mustafa kemal yürüyüşü de (30 ekim 1968 – 8 kasım 1968) ve o gün yapılan duyuru da 68lilerin başlatmış oldukları onurlu başkaldırı hareketinin mustafa kemal’in bursa nutku’nda sözünü ettiği gençliğin hareketidir.
aynı yürüyüşün 30 yıl sonra yapıldığında da ( 1 mayıs 1998 – 6 mayıs 1998) aynı coşku aynı sorumluluk yaşanmıştır.
o gün okunan ve dağıtılan bildiri örneği ve yürüyüş fotoğrafı:
büyük türk milleti!
atatürk için toplanalım!
mustafa kemal’in milli kurtuluş idealini yaşatmak için,
mustafa kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için,
milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için,
gazi mustafa kemal’in milli kurtuluşçu saflarında toplanalım..!
yaşasın türkiye’ yaşasın yarının bağımsız türkiyesi için mücadele!
abdurrahim sercan
ben ali osman kırkyaşaroğlu’nun oğluyum ve internet sayfalarınızda yayınladığınız ve rahmetli yüce devlet adamı ve cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder atatürk’ümüzün “bursa nutku” davasına ilişkin haber yazı ve yorumlarınızı uzun zamandan beri dikkatle takip ediyorum.
bahse konu dönemde ben de üniversite öğrencisiydim ve olayları tarafsız biçimde takip etmek fırsatı bulmuştum. bütün duruşmaları tarafsızlık ilkesi içerisinde izledim. acımasızca ve bazı önemli hususları çarpıtarak kaleme aldığınız bahis konusu döneme ait olayları içinde yaşayarak bildiğim için, acımasızca ve haksız biçimde yayınladığınız yorumlarınıza daha fazla tahammül edemedim. duygu ve düşüncelerimi belirtmek zorunda kaldım.
üzülerek ifade etmeliyim ki, siz ve sizin gibi düşünenler, cennet vatanımızın, masum ve iyi şeylere layık milletimizin, bu günkü üzüntülü dönemlere sürüklenmesinde önemli rol oynadınız. bu yazımda iddia ettiğim haksız ve acımasız yorumlarınızın gerçeklerle nasıl çeliştiğini kanıtlayacak tüm belgeler halen bende mevcuttur. istenildiğinde her yerde ve şartta ibraz etmeye hazır olduğumu bilmenizi isterim.
19 mayıs 1990 tarihinde, akşam vakti saat 9′u 5 geçe rahmete kavuşan ve kendimi bildiğim andan itibaren, oğlu olduğum için gurur ve minnet duygularımı her saniye yüreğimde taşıdığım mümtaz varlığımız canım babacığım sayın ali osman kırkyaşaroğlu, için yapmış olduğunuz haksız ve olumsuz yorumlarınız için sizi esefle kınıyorum.
siz bu tür yazılarınızla, iyilik yaptığınızı düşündüğünüz yüce miletimize, cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder mustafa kemal atatürk’ümüze ve sadece yasalar gereği görevini yapmaya çalışan masum bir devlet memuru kanun adamı olan rahmetli babacığım sayın ali osman kırkyaşaroğlu’na ve hatıralarına kötülük etmiş oluyorsunuz.
lütfen konuları çarpıtarak ve kendinize göre yorumlayarak, yazılarınızı okuyan üçüncü kişilerin bilmediği ve gerçekleri yaşayarak görmediği konularda beyinlerini yıkamayınız. sizin gibi düşünmeyenlere de saygılı olmanız gerekir.
inanın ki, insanlar birbirlerinden ne kadar farklı düşünürlerse düşünsünler, istekleri ve ulaşmak istedikleri hedef aynıdır. “ülkesini sevmek, adil ve eşit muamele görmek, ilelebet var ve mutlu olmak”.
bir ülkenin yükselmesi ve kusursuz medeni ölçülere kavuşmasının yolu, farklı inanç ve düşünce sahibi halk katmanlarının birbirlerini anlamaları, tolore etmeleri ve barışık biçimde ortak menfaatlerde birleşmelerinden geçer.
size bu yazı ve yorumumu yaparken empati ilkelerini benimsediğimi, böyle bir konuya muhatap olmak zorunda kaldığım için üzüldüğümü bilmenizi de hassaten istirham ediyorum. amacım sizi ve sizin gibi düşünenleri incitmek değildir. ama lütfen hakikatle uzaktan yakından ilgisi olmayan “senatör olmak için yanıp tutuşan bornova savcısı ali osman kırkyaşaroğlu” gibi ifadelerinizi kullanmayınız. beyninizdeki kin, nefret,öfke ve farklı düşüncelerden kaynaklandığına inandığım bu tür yazı ve yorumlarınızın ne kadar tehlikeli ve zararlı olduğunu lütfen idrak ediniz.
ayrıca, kendinize ait düşüncelerinizi, ulu önder m. kemal atatürk’ümüze mal etmekten de artık vazgeçiniz. cumhuriyetimizin kurucusu ve rahmete kavuşmuş mümtaz devlet adamımızın ruhunu artık rahat bırakınız. şunun çok iyi bilinmesini diliyorum ki, ulu önderimiz m.kemal atatürk, ne lenin’di, ne stalin’di, ne mao’ydu ve ne de bir başka devlet adamıydı. hiç birisiyle karşılaştırılamayacak kadar özel ve engin bir devlet adamıydı ve dünya üzerinde hiç bir devlet adamının başaramadığı ve örneği dahi olmayan bir mucizeyi gerçekleştirebilen, maddi ve manevi herşeyini ülkesine ve halkına feda eden bir efsaneydi. eğer o’na layık olmak istiyorsak, ilkelerini ve düşüncelerini kendi hayatımıza uyarlayıp, kendisini minnet ve rahmetle anmamız gerekir. ya yoksa, şunu söyledi bunu söylemedi, diye, gereksiz tartışmalar yaratıp, zarardan başka hiç kimseye faydası olmayan, zaman kaybından ve insanları, halk katmanlarını birbirine düşman hale getirip kırdırmaktan başka fonksiyonu bulunmayan bu tür yazı ve düşünceler bizleri yeni bir uçurumun eşiğine getirebilir. lütfen bu hususu dikkate alınız.
teşekkür ederim. saygılarımla…
BeğenBeğen
sayın simurg internet sitesi yönetimi.
yazmış olduğum yazının esas muhatabı abdurrahim sercan beydir. sizlere hitaben yazılmamıştır. yazımda sitem olarak değerlendirilen ve fevri davranış biçiminde yorumladığınız ifadeler sizleri ve sitenizi tenzih ederek yazılmıştır. ancak, bu hususu ilk yazımda belirtmediğim için affınızı dilerim.
sitenizin ne kadar ciddi ve faydalı bir yayın anlayışı içerisinde olduğunun idraki içerisindeyim. ancak, muhatabım olan abdurrahim sercan beyin, rahmetli babam ile ilgili haksız, gerçeği yansıtmayan ve incitici ifade kullanmasına, bir evlat olarak daha fazla seyirci kalamazdım. o nedenle yazımdaki anlatımımı ve duygularımı anlayışla karşılamanızı diliyorum.
zaten, arz etmek istediğim en önemli husus, ebediyete intikal etmiş mümtaz kişilerin hatıralarına saygılı davranmaktır. merhumlar hakkında eğer bir yazı ve yorum yapılacaksa da hayatta olmadıkları ve dolayısıyla kendilerini savunamadıkları dikkate alınmalıdır. merhumların bıraktıkları belgeler ve hatıralar her ne kadar kendi mirasları ise de, varisler, bu miraslara dayanarak, kendi ecdatlarının hatıralarına yapılan ve yapılabilecek yanlışlıkları düzeltmekle mükelleftirler. işte ben de bu mükellefiyetimi, boynumun borcu anlayışı içerisinde yerine getiriyorum. o nedenle sitenize yazımı gönderdim.
amacım polemik kapısı açmak ya da hiç kimseyi kırmak incitmek değildir. muhatabım ise sadece yazılarında gerçek dışı bazı ifadelerini tesbit ettiğim abdurrahim sercan isimli şahıstır.
önceki yazımda belirttiğim ve bende bulunduğunu açıkladığım “atatürk’ün bursa nutku davası”na ilişkin belgeler ise, internetten sitenize yazılamayacak kadar çok ve uzun yazılardan oluşmaktadır. iki adet (resmi ve o dönem basın haber ve yazılarını içeren) büyük cilt klasörler ile, editörlüğünü yapmış olduğum resmi belge yazı ve haberlerinden oluşan kitap mevcuttur.
yardımcı olunduğu taktirde tüm gerçekleri her platformda açıklamak üzere hazır olduğumu belirtirim. böylece tüm ilgililerin, yanlış bilgi ve düşüncelere kapılmaları önlenmiş olacaktır. kılıç ali, afet inan, istanbul senatörü özel şahin giray, celal bayar, çetin altan, ismet inönü, imran öktem, prof dr. ahmet çelikkol vs. ile ilgili haber ve yazı reportajlarını, duruşma zabıtlarını belirten o döneme ait tüm belgeleri açıklamam mümkündür.
konuların aydınlanmasına yardımcı olmak hususundaki takdir ise sitenize aittir.
önceki yazımda sizleri ya da herhangi bir şahsı üzdü isem özür dilerim.
samimi arzum cennet vatanımızda, farklı düşünen insanlarımızla birlik ve beraberlik içerisinde olmaktır. bu hususa hepimizin acil ve çok önemle ihtiyacımız bulunmaktadır.
saygılarımla…
BeğenBeğen
sayın simurg yöneticileri,
duyarlılığınıza içten teşekkürlerimi sunarım. ilk başta arzu edilmeyen diyalog biçiminde başladığımız haberleşmemizin tatlı ve saygın bir boyuta ulaşmasından duyduğum memnuniyeti öncelikle belirtmek istiyorum. bu cümleden olarak, bahse konu kitap, m.kemal atatürk’ün “bursa nutku davaları” başlığıyla yazılmış bulunan ve 1986-87-88 döneminde, cumhurbaşkanlığı tarafından belgesel nitelikli olduğu gerekçesiyle, tüm orta ve yüksek öğrenim kurumlarına dağıtılmak üzere alınmıştır. büyük bir bölümü de piyasada satılmış, ancak tüm okuyucu taleplerine rağmen baskı adedi artırılamamış ve piyasaya yeniden sunulamamıştır. bu hususta şahsıma öz eleştiri yapmak ve ilgilileri bilinçlendirmek konusunda ihmalkarlık ettiğimizi belirtmek zorundayım. halihazırda, merhum önderimiz, m.kemal atatürk’ün anıtkabirdeki özel kütüphanesinde de sergilenen kitabın, şu anda da anıtkabirdeki kitap arşivlerinde muhafaza edildiğine ve istenildiğinde oradan ulaşılabileceğine inanıyorum.
ayni kitap orjinal biçimde ve rahmetli babacığım ali osman kırkyaşaroğlu’ndan şahsıma hitaben el yazısı ve imzasıyla, hatıra hediye amacıyla verilmiştir. gerektiğinde sizlere de bizzat getirip göstermem ve incelemenize yardımcı olmam mümkündür. ayrıca 1966 ve sonrası dönemlere ait tüm gazete haber ve röportajlarına ilişkin ciltli klasörler de mevcut olup, istenildiğinde tarafınıza getirilip, bahis konusu olayları bizzat gerçek yerinden incelenmesine imkan verilmiş olacaktır.
ilginize tekrar teşekkür eder, gelişmelerin yapıcı ve birletirici rol oynamasını ve ilgililerin gerçekleri bizzat yerinden ve doğru olarak öğrenmelerini sağlamak hususundaki duyarlılığınızı takdir ettiğimi belirtirim.
saygılarımla…
BeğenBeğen
sayın simurg sitesi yönetimi,
atatürk’ün “bursa nutku davası” ile ilgili kitaba ilişkin bilgileri aşağıda belirtiyorum.
kitabın kapaktaki başlık yazısı:
anılar-doğrular-yanlışlar
atatürk’ün “bursa nutku” davası
kararlar-deliller-belgeler-basın yazılarıyla
bu kitap:
vatanımıza hizmet
milletimize minnet
gençlerimize emanet
maksadıyla yazılmıştır.
bornova
eski cumhuriyet savcısı
a.osman kırkyaşaroğlu
kitabın basım yeri ve tarihi:
istiklal matbaası. izmir-1986
ayrıca, dava dönemine ait çeşitli ve tarflı tarafsız tüm gazete haberlerini ve basın bülten, reportaj, yorum ve yazılarını belirten dökümanlar, gazete sayfası boyunda ve iki adet cilt halinde evimde muhafaza edilmektedir. istenildiğinde bizzat getirerek ve incelenmesine yardımcı olmam mümkündür.
saygılarımla…
merhum bornova savcısı ali osman kırkyaşaroğlu’nun oğlu
atakan kırkyaşaroğlu
BeğenBeğen
sayın simurg yöneticileri,
ilginize teşekkür eder, bağlantı kurmanız için hazır olduğumu arz ederim.
saygılarımla…
BeğenBeğen