Orhan Yalçın Gültekin

Sözümona darbe karşıtları 26 Temmuz’da Ankara’da bir eylem düzenleyecekler. Bileşimi üzerinde durmayacağım amma zihinsel yapıları ile ne tür bir zeminde bir araya gelindiği üzerine ufak bir not düşeceğim. Aslında söylenecek hem çok şey var hem de fazla bir şey yok…

Şöyle bir bakalım çağrı metninde ne demişler:

“60 darbesi Ankara’da tertiplendi. Başbakan’ın kalemi ilk olarak Ankara’da kırıldı.

“71 Muhtırası Ankara’da yazıldı.

“11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece tüm ışıkları yanan tek bina Ankara’daydı.”

Çağrı metninde kalemi kırılan Başbakan’dan bahis var ama…

Kalemi kırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan yok metinde. Oysa idam edilen ilk devrimcilerdi. Muhtemelen çağrıcılar tarafından önemli sayılmadılar.

Kalemi kırılan Erdal Eren yok metinde. Oysa idam edilen ilk “reşit olmayan” devrimciydi. Muhtemelen o da önemli sayılmadı çağrıcılarca.

Yalnızca bu giriş bile çağrıcıların zihinsel yapıları ile ne tür bir zeminde bir araya geldiklerini açıklamaya yetiyor.

Menderes’leri anımsamak ama devrimcileri “atlamak”…

Onlar ısrarla siyasal konumlanışlarını Ankara’ya göre belirliyorlar. Yolunuz açık olsun demekten başka ne gelir elden…

Onlar köprüleri attılar, biz de…

***

Benzer bir ifade daha önce “genç siviller”in metninde de vardı. o ifade ile ilgili şöyle yazmışım:

“Genç Siviller diye bir grup var. Bir basın bülteni yayınlamışlar. Bu bültende şöyle bir ifade var: ‘Bugüne kadar Türkiye’de dört darbe oldu, başbakanlar asıldı, binlerce kişi işkencelerden geçirildi. Meclis kapatıldı.’

“Bu gençler nasıl ‘genç’ler ki, idam edilen başbakan ve bakanlardan bahsederler de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ile Erdal Eren başta olmak üzere 12 Eylül’de idam edilen gençleri unuturlar!”

***

çağrı metni

ankara! ankara! duy sesimizi!

bugüne kadar hep ankara konuştu, biz dinledik; ankara söyledi biz inandık; ankara karar verdi, biz uyguladık.

ankara’nın gri binalarında yapılan planlar bize çok ağır bedeller ödetti.

ankara’nın soğuk odalarında yapılan fısıldaşmalar evlerimizde feryatlar kopardı.

60 darbesi ankara’da tertiplendi. başbakan’ın kalemi ilk olarak ankara’da kırıldı.

71 muhtırası ankara’da yazıldı.

11 eylül’ü 12 eylül’e bağlayan gece tüm ışıkları yanan tek bina ankara’daydı.

sayıları binleri aşan faili meçhul cinayetlerin kararları tek tek ankara’da alındı.

diyarbakır hapishanesi’nde yapılacak işkencelerin dozu ankara’da ayarlandı.

batı çalışma grubu ankara’da kuruldu. 28 şubat’ın startı ankara’da verildi.

üzerinde ‘andıç’ yazan kâğıtlar ankara’da elden ele dolaştı.

27 nisan e-muhtırası ankara’daki bir internet sitesinden yayımlandı.

cumhuriyet mitinglerinin ilki ankara’da yapıldı. 367 kararı ankara’da verildi.

partileri kapatan başsavcıların tümü ankara’da yaşıyor.

meclis’e karşı muhtıra yayınlayan yargıtay’ın, danıştay’ın binaları ankara semalarında yükseliyor.

kendini meclis’in üstünde gören anayasa mahkemesi ankara’ya tepeden bakıyor.

bugünümüzü ve geleceğimizi temellerinden sarsan ergenekon depreminin merkez üssünün ankara olması da sürpriz değil.

sonuç olarak; darbeler, muhtıralar, derin örgütlenmeler, faili meçhul cinayetler, parti kapatmalar, idamlar, işkenceler hep ankara’da konuşuldu, ankara’da planlandı.

tüm bunlar olurken biz ankara’yı çok başı boş bıraktık. ankara da bu ülkede 70 milyon insan yaşadığını çoğu zaman unuttu.

darbeye karşı 70 milyon adım atmak için sokağa çıkanların yolu 26 temmuz’da ankara’dan geçiyor.

şimdi içinden geçtiğimiz ağır çekim darbeye karşı, ortaya dökülen ergenekon çetesine karşı, parti kapatmalara karşı ankara sokaklarında ses çıkarmak zamanıdır.

yine tek ses, tek renk, tek slogan tek pankart. beyazlar içinde.

meclis’e, siyasete, demokrasiye, özgürlüğüme dokunma demek için.

adım seslerimizin ankara’nın her yerinden duyulması için.

adımlarını adımlarımıza katar mısın?

darbeye karşı ankara’da bir ses olur musun?*

26 temmuz’da ankara’da olacağız, hep birlikte “darbelere hayır” diyeceğiz.