kutay meriç
sendika.org, 12 ağustos 2008
murat belge, taraf olduktan bugüne yazdığı yazılarda türkiye solunun düşünce dünyasını ve devrimcilerini alabildiğince aşağılamaya çalışıyor. taraf’ın “sol” kanadını oluşturma yani solcuları ber taraf etme işini de belge üstlenmiş görünüyor. hani sessizce gidip taraf olsaydı çok da meselede yoktu. sevgili metin özuğurlu, murat belge’nin sosyalistlere akıl verme çabalarına bilim adamı naifliğiyle, “ben sosyalistleri tanıyorsam, (ikna)olmazlar; bunda çocukça inatlarının payı belki olabilir” diyor. ben bilim adamı değilim o yüzden naif de yazamayacağım.
şimdi ben belge’nin benzetmesiyle “asker karınca”dan çok takıntılı ama karnımı doyurmayı becerebilen ve bu satırları yazabildiğim için “bolşevik”e (1) benzeyen türkiyeli bir devrimci olarak, kendisine birkaç laf etme hakkını kendimde gördüm.
ona göre, ergenekon soruşturmasının gidişatından şaşkınlığa düşmüşüz. akp’nin (abd’nin ve tsk’nın) kontr-gerillanın kullanım süresi geçmiş kısmını tasfiye etmesi karşısında ne yapacağımızı şaşırmışız. zaten alayımız kemalistmiş. ergenekonla örtüşen şu bu bir sürü lafımız varmış. bizim karşı olduğumuz bir siyasî varlığa yarar getirecekse, biz buna karşı çıkarmışız. biz devrimciler başkalarının iyi işler yapmasını çekemeyen bir kültüre sahip olduğumuz için, akp’ye de karşı çıkıyormuşuz. “şu günün ortamında devlet içinde örgütlenmeye çalışan gladio tipi bir çete çökertiliyorsa” bundan mutlu olup “hakşinas” olmalıymışız. biz en ciddi düşmanlarımızın her türlü liberalizm olduğu konusunda dogmatik bir kararlılık içinde olduğumuz için ergenekon’u sevimli buluyormuşuz. “oysa bir sol çizginin faşizme doğru savrulma ihtimalini önleyecek en sağlam garanti, o çizginin demokrasiyle ve siyasî liberalizmle kurduğu ilişkiymiş.”(2)
aslında yaşanan süreç, belge’nin söylediklerinin tam tersini ortaya çıkardı. gladio’yu çökertme diye bir şey olmadığı ayan beyan ortada. abd-akp-tsk anlaşması da ortada. 21.yüzyılın türkiye kontr-gerillasının oluşturulduğu da ortada. liberal körlüğün bütün bunları görme ihtimali yok. zaten böyle bir beklentimiz de yok. sorun liberalizmin kendi batağına başkalarını da çekme gayretkeşliği ve bunu yaparken bu toprakların onurunu temsil eden çocuklara çamur atma ayıbı.
“cılız” akp “iri kıyım” ergenekon’a karşı
murat belge bu ülkede ciddi sol entelektüellerden olarak bilinirdi. ancak belge’nin yazılarında solu ikna için yazdıklarında öyle ifadeler örnekler ve hakaretler var ki durum “bildiğiniz gibi değil” dedirtecek türden. hele ergenekon operasyonu çerçevesinde akp’yi desteklemediğimiz için biz sosyalistlere kızarken kullandığı bir örnek var ki evlere şenlik:
“yolda yürürken, iri kıyım bir adamın cılız bir adamı evire çevire dövdüğünü gördün. normal bir insanın ilk tepkisi ne olur? bana göre bu, dayak yiyeni kurtarmak, yani kurtarmaya çalışmaktır. sonuçta, kurtarayım derken, senin de kafanın gözünün yarılması ihtimali var elbette. ama, “iki tane de ben patlatayım” diye kuvvetlinin yanında eyleme katılmak ya da “bana ne, bana karışan yok, şuradan geçip gidivereyim” demek değildir “normal bir insanın ilk tepkisi”. bu anlamda, evet, benim müdahalem akp’yi kayırmaya yöneliktir; akp’yi kapatmaya ya da bütün memleketi kapatmaya çalışan kesimi kayırmaya yönelik değildir.” (3)
yani belge’nin yazısındaki hikayede “zayıf zavallı adam” abd’yi ve tsk’yı (genelkurmayı) arkasına almış akp oluyor. iri kıyım adam da, emekli edilmiş subaylar, son kullanma tarihi geçmiş kontr-gerilla artıkları ve bir miktar gazeteci-yazar takımı oluyor. bu hikâyede biz türkiyeli devrimciler de, akp’yi desteklemediğimiz için sokakta cılız adamı döven iri kıyım adamın yanında yer almış oluyoruz. veli küçük, osman gürbüz ve levent ersöz’ü kayırdığımı düşününce irkildim tabiî ki. kolay değil 30 yıl boyunca mücadele ettiğin kontr-gerillanın şefleri ve tetikçilerini kayırmış olma düşüncesi…
belge hızını alamayıp devrimcileri, sosyalistleri “ergenekon’la dostluk anlaşması imzalamayı tasarlamakla” itham ediyor. ancak maalesef geç kaldı. ondan daha maharetlileri var. onlar bizleri “ergenekonun uzantıları” olmakla suçladılar. veli küçük paşamızın imalatı olduğumuz yazıldı. belge, belli ki geriden takip ediyor süreci. yani biz bu durumda ankara emniyeti’nin “derin araştırma laboratuarı”nda (dal) ergenekon’a kendimizi günlerce işkence ettiren meczuplar oluyoruz. kendimizi gerilla sanırken meğer kontr-gerillaymışız!
ama belge’nin yukarıda aktardığım hikayesinde en çok “dokunan” da sosyalistleri korkaklıkla itham etmesi oldu. biz “bolşevikler takıntılı insanlar”ız ya. “sonuçta, kurtarayım derken, senin de kafanın gözünün yarılması ihtimali var elbette” cümlesine takmadan edemedim. sen tut abd-akp-tsk bloğunun yanında yer al. fethullah’ın finansmanıyla çıkan bir gazetede yaz, sonra da kafayı gözü yardırmayı göze almış demokrasi kahramanı ol.
sayın belge ben size başka bir “yolda yürürken, iri kıyım bir adamın cılız bir adamı evire çevire dövdüğünü gördün” hikayesi anlatayım. 2008 yılında bir gün işçiler, gençler yoksullar ve “asker karıncalar” istanbul’da taksim denen bir meydanda 1 mayıs kutlamak istemiş. yolda yürürken gördün ki, istanbul’un ve memleketin bütün polisi üzerlerinde tepiniyorlar. ve bunu da sizin kapatılmaması için canı gönülden çalıştığınız akp’nin liberalizmi (faşizmi) yapıyor. “bırakınız dövsünler liberalizmi”(4) asıl böyle oluyor.
de jure ve de facto ya da belge’nin “formel burjuva demokrasisi”
belge, taraf’ta “formel demokrasi”(5) diyor. çeteler temizlenecek demokrasinin formel kuralları işleyecekmiş. bu nedenle, “devrim yapamıyorsunuz; engellemeyin de bari demokrasi gelsin memlekete” çağrısı yapıyor.
dtp kapatıldığı zaman akp’ye laf edebilmek için akp’nin kapatılmamasını savunma fikriyatınız gerçekten takdire şayan. kürtlerin yasal (de jure) siyaset alanındaki esas sorunun kapatılıp kapatılmamaktan kaynaklanmadığını görmemek için taraf yazarı olmak gerekiyor galiba. sayın belge, yüzlerce kürt siyasetçisinin faili meçhullerde, işkencelerde ve cezaevlerinde öldürüldüğünü (de facto) unutmuş olamazsınız. şu anda akp hükümetinin gayretleri ile yüzlerce dtp’li parti yönetici ve üyesinin cezaevinde olduğunu, bizim ülkemizde yasal bir partiyi engellemenin asıl biçiminin kapatmak olmadığını, bilinen diğer işler olduğunu sizin iyi biliyor olmanız gerektir.
“evet, açıkça söyleyelim: ergenekon’un tasfiyesi, türkiye’yi otomatikman sosyalizme yaklaştırmaz. bununla varılacak yerin “reel” çerçevesi, olağan burjuva rejimidir.”
belge, formel burjuva demokrasisi beklentisi yayarak, son kullanma tarihi geçmiş ergenekon’un yerine getirilen yeni gıp gıcır kontr-gerillayı bize burjuva demokrasisi ambalajında kakalamaya çalışıyor. size kolay gelsin biz almayalım.
taraf olmak
murat belge’ye göre bizler “biz sosyalistiz, biz böyle işlere karışmayız” diyormuşuz. karışmaktan kastı akp’ye taraf olmak. biraz sosyalist yazını izlese, “söylediklerim kimsenin fiilen ağzından çıkmış şeyler değil; ama birilerinin ağzından çıkanların altında yattığını düşündüğüm şeyler” diyerek kâhinlik yapmaz. akp’ye yaptığı “hakşinas”lığın binde biri kadar devrimcilere “kadirşinaslık” yapsaydı kaleminden bu cümleler dökülmezdi. ama o “asker karıncaların” yayın organlarını okuyacak kadar karınca yuvalarına yaklaşmamıştır. o biliyor zaten ve tahminlerini konuşturuyor.
bir tarafta olmak için taraf gazetesinde yazmak gerekmiyor. ben allaha şükür karnımı doyurmayı becerebilen bir “bolşevik” olarak (ya da “asker karınca” mı diyeyim), mamak’ta akp’nin kentsel dönüşüm politikalarının mağdur ettiği, “barınma hakkı” için mücadele eden 80 bin yoksul gecekondulunun tarafındayım. akp’li ankara büyükşehir belediye başkanı i.melih gökçek’in 15 yıllık kent politikalarının sonucu, her allahın günü sular kesildiği için “su hakkı” için mücadele eden tüm mamaklıların tarafındayım. yoksulluklarından, akp tarafından her geçen gün daha da paralı hale getirilen eğitim nedeniyle mağdur olmuş halk çocuklarının tarafındayım. yani şükür ki tarafsız değilim. sizin beğenmediğiniz üçüncü cephenin halkın tarafındayım.
bu arada hatırlatayım üç cephe falan da kalmadı. kala kala ortada “asker karıncalar”, işçi karıncalar ve her taraf’ı yeniden yapılandırılan malum iktidar bloğu kaldı.
john reed’in ünlü “dünyayı sarsan 10 gün” kitabının sinema versiyonunda bir sahne vardır. ekim günlerinde, yani sınıf mücadelesinin keskin bir dönemece girdiği zamanlarda, bir menşevik ya da sosyalist devrimci (sr), bolşevik safları seçmiş bir askeri ikna etmek için ısrarla bir dolu dil döker. sessizce dinleyen ve ikna olmayan asker, karşısındakine şöyle sorar:
“yoldaş bırak bunları, sen proleteryanın tarafında mısın yoksa burjuvazinin tarafında mı?”
dipnotlar
(1) “devrimci”- murat belge
(2) “sol” ve ergenekon-murat belge
(3) politikasızlık politikası-murat belge
(4) politikasızlık politikası-murat belge
(5) formel demokrasi-murat belge
(6) sınıf mücadelesi- murat belge