Orhan Yalçın Gültekin
1. Perde: İmzaya Çağrı
Herkesin “Ergenekon Davası” sebebiyle sürekli bir teyakkuz halinde olduğu, en keskin Ergenekon karşıtı benim minvalinde kafa-göz yarma savaşımının ciddî yarılmalar oluşturduğu bir ortamda moderatör Hüseyin Çakır, Ergin Cinmen’in bir çağrısını gönderdi “Küyerel”e (10 Ağustos 2008).
Çağrının başında “metni benimsiyorsanız metin ile birlikte adınızın da yayınlanmasını arzu ederseniz lütfen bildirin” deniliyor ve Ergin Cinmen’in email adresi veriliyordu.
“Destekliyorum”, “katılıyorum”, imzalıyorum” iletileri peşpeşe düşerken aykırı bir ses (Hale Özgür Kıyıcı), yankısı olmayan şöyle bir not gönderiyordu grup üzerinden Ergin Cinmen’e:
“Susurluk’ta ne yaptınız? Sulandırmayın beyler!!..”
Hal böyleyken böyleydi ve imzalar peşpeşe yağıyordu ki moderatörden bir uyarı daha geldi:
“Ergin Cinmen’in “Ergenekon davası karartılmasın, derinleştirilsin!” başlıklı imzaya açılan metin günlük basında yayınlanacak. İmza vermek isteyenler bu akşam ( 11.8.2008) saat 16.30’a kadar isimlerini iletebilirler.”
İmza verenlerin sayısında ciddî bir artış olduğunu söylememe gerek var mı?
2. Perde: Hayal kırıklığı
“Ergenekon davası karartılmasın, derinleştirilsin!” başlıklı metin 14 Ağustos 2008 Perşembe günü Sesonline’da imzalarla birlikte ve “300 Aydın: ‘Ergenekon derinleştirilsin, kazanan yurttaşlar olacak” manşetiyle yayınlandığında ise tam bir hayal kırıklığı vardı.
Sesonline’ın haberinden öğrenildiğine göre metin bir “Aydınlar Bildirisi” idi ve “Barış Girişimi” de “imza kampanyasını sürdürme ve genişletme kararı” almıştı.
“Küyerel”de hayalkırıklığına dayalı bir “kıyamet” koptu haliyle. Bununla da kalınmadı, metni imzalayıp da adlarını imzalayanlar arasında göremeyenler, bu “elitist” yaklaşımı, imza kampanyasını açanlar nezdinde protesto ettiler.
3. Perde: “Aydın”ca yanıt
Elçiye zeval olmazmış… Hüseyin Çakır arkadaşımız, Aydın Engin’den gelen “bilgi notu”nu “Küyerel”le paylaştı vakit geçirmeden (15 Ağustos 2008).
Sayın Çakır,
Tuhaf mailler alıyorum. Kimileri dolaylı, kimileri doğrudan kişisel mail adresime yollanmış. “Kast sistemi”, “titr fetişizmi” gibi terimler kullanılıyor. Sanırım bir açıklama gerekiyor:
Ergenekon bildirisi, Barış Girişimi’nde kararlaştırıldı ve uygulandı. Genel bir imza kampanyası olarak planlanmadı. İmzalaması istenen kişilerin özel mail adreslerine çağrı yapıldı. Baştan beri 300 imza öngörülmüştü ve öyle oldu. Bu isimler Barış Girişimi’nin ve Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık Yurttaş Girişimi”nin daha önceki etkinliklerinde imza koyarak katılmış olanlarla sınırlıydı.
Bu durumda “ben imzamı yollamıştım, ama listede yok” tartışmasını anlamamız mümkün değil.
Bildirinin genel imzaya açılması ise 14 Ağustos günü yine Barış Girişimi’nde karar bağlandı ve ulaşılabilen mail gruplarına ya da Internet sitelerine yollanarak yaygınlaştırılması amaçlandı. Şu anda yürüyen de bu kampanyadır.
Sanırız bu açıklama yeterli aydınlığı sağlayacaktır.
Aydın Engin
Barış Girişimi SözcüsüHüseyin Çakır’a özel not: Yukarıda değindiğim “tuhaf mailler” Küyerel çevresinden geliyor. Bu açıklamayı onlara iletmenizi rica edeceğiz.
4. Perde: “Aydın”ların aydınlığı “aydın”ların olsun; ben karanlıkta kalmaya razıyım.
Niye öyle “tuhaf mailler” gönderiyorsunuz ki Aydın Engin Bey’e? Yok “kast sistemi”ymiş, yok “titr fetişizmi”ymiş…
Siz oturun oturduğunuz yerde. Bekleyin hele bir bu ülkenin “aydın”ları imzalasın metni; medyada yankı bulsun; siz “ölümlü ruhlar” sonra imzalarsınız, lütfederlerse.
Efendim, bir “Barış Girişimi” var; bu “Barış Girişimi” zamanında “Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık” diye bir “yurttaş girişimi” başlattıydı. Şimdi yeniden sahneye çıkıp eski dost çevrelerini -ki bunların medyatik isimler olduğu konusunda kuşkumuz olmaması lazım- harekete geçirip “biz de varız” demeye soyunmalarında ne sakınca var?
Önce “özel” mahfillerinde toplarlar imzalarını. Afili isimlerle donanmış bu listeler çarşaf çarşaf yayınlanır. Herkes bakar ve görür ki, bu memleketin kalburüstü insanları (akademisyenler, sanatçılar vb.) harekete geçmiş. Eh, bir kez havalarını attılar mı, metni “genel”e açarlar.
Sizler, bizler… yani Hale, Jale, bütün mahalle… “hazır kıtalar”, “bindirilmiş kıtalar” değil miyiz? “Asker karınca”, “profesyonel izleyici” değil miyiz? Kendinizi “adam”dan mı sayıyordunuz?
Büyüklerimiz her işin doğrusunu bilir. Sosyalizm gelecekse onlar getirir; demokrasi gelecekse onlar getirir; Ergenekon’la mücadele edilecekse onlar eder. Siz de izlersiniz. haddinizi bilin!
Ne diyor “Aydın” bey: “Sanırız bu açıklama yeterli aydınlığı sağlayacaktır.”!
Halâ yetmedi mi?
Bence yetsin artık…
Ellerindeki “aydınlık”tan arada bir bizlere de lütfedip uzatmaları yeter de artar bile.
Onların aydınlığı onların olsun; ben karanlıkta kalmaya razıyım.