Orhan Yalçın Gültekin
Bir pazar günü… Şubat ayının 23’ünde… Yıllardan 1948’miş… Sen doğmuşsun. Adını Mustafa Taylan koymuşlar. Kulağına üç kez fısıldadılar mı adını?
Muhtemeldir ki, doğduğunda üç gün aç tutmamışlardır, üç gün memeden yoksun bırakmamışlardır seni. Sen, yine de ağlamışsındır adiloş bebelerle birlikte, kendin aç kalmasan da açları hissederek. nedense demeyeceğim, yaşamın böyle olduğundan, senin bebeliğine de böylesi uyar diye düşündüğümden…
Sana bakıp da annen ile baban ne düşündüler kim bilir? Doktor olacak oğlumuz… Yok, yok, avukat olsun… Öğretmen belki, belki de subay… Belki de hiçbir şey düşünmediler. Belki de değil, sanki eminim… Adam olsun, yeter, demişlerdir.
Belki de Nazım Hikmet Ran’ın o olağanüstü doğum karşılamasını fısıldadılardı kulağına ya da dünyanın herhangi bir köşesinde söylenirken değdiydi o mısralar yüreğine…
Hoş geldin bebek yaşama sırası sende
Senin yolunu gözlüyor kuş palazı boğmaca
Kara çiçek sıtma ince hastalık yürek enfarktı kanser filan
İşsizlik açlık filan
Kara sevda ayyaşlık filan
Polis copu hapisane kapısı filan
Senin yolunu gözlüyor
Atom bombası filan
Hoş geldin bebek
Yaşama sırası sende
Senin yolunu gözlüyor
Sosyalizm komünizm filan

Düşünüyorum da kısacık ömrüne ne çok şey sığdırmışsın. ne büyük bir iz bırakmışsın yaşamımızda yaptıklarınla…
Otuz köy dolaşıp otuz rapor hazırlamışsın, başkaları sıcacık odalarında çaylarını yudumlarken.
“Devrim” yazmışsın ODTÜ’ye, “devrim ateşi”ni yakmışsın Komer’in arabasıyla…
Kaç eylemle “vardım, varım, var olacağım” diye haykırmışsın, çetelesini tutmaksızın…
Bir pazartesi günü… Şubat ayının 23’ünde… Yıllardan olmuş 2009… Sen doğalı kaç kez dönmüş dünya güneşin çevresinde? Hesapladım parmak sayarak; tam altmış bir kez. Oysa sen yirmi ikinci doğum gününü bile kutlayamadın.
Hale abla anlatmıştı, çok istemişsin bir motosikletin olsun… Olmamış, kutlayamadığın doğum gününe yetiştirilecekti belki.
Bir keresinde Çetin Altan, “Kiminin adını mezar taşına yazarlar, kimininkini de ansiklopedilere” demişti. Eksik bırakmış. Kimilerininki de yazılır gönüllere…
Bir dergiye “ölüm yıldönümü”nde şöyle bir ilan vermiştik:
Adın adımız oldu
Andın andımız
Yolun yolumuz oldu
Yolundayız.
Sahi kaç kişi senden sonra oğullarına da kızlarına da senin adını verdi, senin adınla seslendi çocuklarına?
Doğum günün kutlu olsun, Taylan… Doğum günün kutlu olsun, ağabey.

iyi ki dogdun taylan özgür. iyi ki dogdun ve senden sonra gelenlerin yol göstericilerinden oldun. adini, biraktigin devrimci mirasi sana layik olmaya calisarak sürdürmeye cabaliyoruz.
at izinin it izine karistigi, arkadaslik, yoldaslik, dayanisma, taa yürekten inananlarin epeyce azaldigi günümüzde… ruhumun her daralmasinda adlariniz gelir de aklima direncim artar yeniden .
iyi ki dogdun taylan özgür. iyi ki bizimsin. abimiz, arkadasimiz, yoldasimizsin. hep yüregimizin en özel yerindesin.
üzerine yildizlar yagsin.
BeğenBeğen
tüm güzel gülüslü gidenlerimize ve kalanlarimiza
gülüşün eklenir kimliğime
gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece
her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece
sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime
ahmet telli
BeğenBeğen