Hasan Hüseyin Korkmazgil
eski duvar diplerinde karanlık sular
ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
canım oğul güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini, sana nasıl kıydılar?
ben bu yürek yarasını bir gece
elbistan’da duymuştum
bir külüstür mapusane zindanların en kötüsü
gözlerinin moru vurmuş ak mendillere
bir kelepçe sabahı ki türkülerin en acısı
ben bu yürek yarasını bir gece
elbistan’da duymuştum
akşamlar bir karakuş gibi sağılıp
inerdi tenha yollara
yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı
öflez ışıkları, yol boylarında
osmanlı karakolların
tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara
kelepçemin karasına bir ak güvercin
nazlı nazlı, canım yiğit, süzüm süzüm
canım oğul gelip konardı
ben bu yürek yarasını bir gece
elbistan’da duymuştum
ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım
nurhak dağlarının hemencecik eteğinde
o yerde
toprak kına gibidir etlidir damarlıdır
sanırsın balla yoğrulmuştur
kehribar üzümleri
kütükleri hititlerden, kan gütmesi osmanlıdan
ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım
taze peynir gibi taze, sarı yabangülü selam
ya nasıl yadsıyayım
ishaklı selvilerde ayışığını
ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim?
ben bu yürek yarasını bir gece
elbistan’da duymuştum
sen ne zaman büyüdünde ne zaman kaptırdın
gönlünü o nurhaklar’a?
sen daha bebek bebek, sen daha baba baba
canım oğul, o kıraç topraklarımın yabangülü,
yiğidim
sen ne zaman büyüdün de düştün yollara
yolunu mavi kargalardan,
toylardan sorar oldun?
hala duruyor mu telllerinde o mavi kargaları
maraş topraklarının?
o karamuk çalıları,o çoban döşekleri
o müslüman kayalar?
beni sordun mu gözüm, o kanlı toprakların
menekşeli sabahlarından?
çıkınımda kara zeytin bile yok
kara alman kelepçesi bileklerimde
ben bu yürek yarasını bir gece
elbistan’da duymuştum
bileklerim canım oğul
yeni yeni başladı sızlamaya
sen büyüdün de demek, düştün de demek
o damar damar kınalı topraklara
tüketmişim yirmi yılı, canım yiğit
bir salkım üzüm gibi
canım oğul, güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini,sana nasıl kıydılar!
ben bu yürekyarasını bir gece
elbistan’da duymuştum.
dört bir yana haber salsam
öldü desem inanır mı
dağlar bana geri verin
kadir’imi, sinan’ımı
jandarma kurşunu çaldı
canımı tenimden aldı
nurhak’a abide kaldı
dağlar aldı selamımı
nurhak sana güneş doğmaz
uçan kuşlar yuva kurmaz
dökülen kan yerde kalmaz
soracağız hesabını
böyle kalır sanma devran
yola devam eder kervan
öldü sinan doğdu sinan
omuzladı silahını