Yetmez ama Evet!

Biz Kürdistanlı komünistler, değişiklik paketini ‘demokrasi ve özgürlükler paketi’ olarak algılamıyoruz. Ancak, bu değişiklik paketi, ırkçı Kemalist rejimde küçük bir gedik açacağından, oyumuz ‘evet’tir.

Basına ve Kamuoyuna

Yaklaşık bir buçuk ay sonra, tam da 12 Eylül faşist askeri darbesinin yıldönümünde, anayasa değişiklik paketi referanduma sunulacak. Belirlenen tarih tesadüf değil. Genelde hak ve özgürlükler, özelde de Kürt halkının özgürlük talepleri lehine ciddi denilebilecek değişiklikler içermeyen pakete, böylece tarih üzerinden 12 Eylül askeri rejimi ile sahte bir “hesaplaşma” havası verilerek de “evet” cephesi güçlendirilmek isteniyor. “Balyoz Davası”nda iddianameyi görüşen mahkemenin, içinde eski kuvvet komutanlarının da bulunduğu 102 kişi hakkında verdiği tutuklama kararı da böyle okunabilir. Daha tutuklanmadan mahkemeye çıkarılacakları günün şimdiden belirlenmiş olmasını, “referandum geçene kadar misafirimiz olun” dışında okumak zor!
AKP hükümeti bunu hep yapıyor; hak ve özgürlükler açısından adı olan ama içeriğinde halklardan, emekten yana pek bir şey bulunmayan “açılım”lar, “değişim paketleri” hazırlıyor. Anayasa değişiklik paketi de benzer bir adımdır.

AKP, demokratik hak ve özgürlükleri geliştirmek yerine, başından beri sermaye ve rejimin yönelimleriyle paralel demokrasi oyununu oynadı. Ayrıca ekleyelim; zaten AKP “demokrat”lığının ya da zoraki “burjuva demokratlığı”nın sınırlarını da daima sermaye güçlerinin üzerinde uzlaştıkları çerçeve belirlemişti, şimdi de belirlemektedir.

MESOP olarak; özgürlüğü uğruna mücadele eden Kürt halkının ve siyasal temsilcilerinin iradelerini hiçe sayan; talepleri uğruna mücadele eden Alevileri, gayrımüslimleri ve işçi-sendikacı temsilcilerini dikkate almayan; Kürt, Arap, Laz, Çerkes gibi ulus ve ulusal azınlıkları “Türk” olarak kabul eden 1982 Anayasası’nın bu zihniyetine hiç dokunmayan bir anayasa değişiklik paketini demokratik, hatta burjuva demokratik bir adım olarak görmüyoruz.

Referandumla değişiklik paketi kabul edilse de, mevcut anayasa şoven, ırkçı, gerici referanslardan arındırılmış olmayacak; çünkü Kürtlere, Alevilere, işçilere, türban mağdurlarına yeni bir şey getirmiyor.

O halde değişiklik paketi ile yapılmak istenen nedir? Değişimi güncelleştiren aktörlerin hedefleri doğrultusunda anayasa ve dolayısıyla rejim sınırlı bir restorasyona tabi tutuluyor. Tıpkı Ergenekon operasyonu üzerinden derin devletin yeniden yapılandırılması gibi anayasa da günün ihtiyaçlarına uygun restore ediliyor. Paket bu işlevi yerine getirirken, 1982 Darbe Anayasası’yla gasp edilen kazanılmış haklardan bazılarının iadesiyle, burjuva demokratik kırıntılar da restorasyonun makyajı olarak sunuluyor!

MESOP, bunlardan hareketle, değişiklik paketini, ne liberaller gibi “ileri demokrasi” paketi, ne de CHP, MHP hatta Türkiyeli kimi “devrimci”, “komünist” gruplar gibi “cumhuriyet değerlerine saldırı” olarak görüyor. Zıt yönlerdeki bu iki bakış da sorunludur.

Netleşen siyasi saflaşmada “evet” veya “hayır” dışında üçüncü kutup olarak BDP’nin “boykot” tutumunu da eklemeliyiz. “Biz statüko yarışı içerisinde olmadık, olmayacağız. Referandum kampanyasında yeni bir anayasada kendini görmek isteyen herkesi boykota davet edeceğiz … Ne 12 Eylül Anayasası ne de AKP Anayasası!” diyen BDP, son dönemde sıkça TC rejimine “şunu yapmazsanız özerklik ilan edeceğiz” gibi hem şartlara bağlı hem de siyasi içerikten yoksun özerklik gerekçeleri yerine daha sağlam gerekçelere dayanarak çağrı yapsaydı, boykot daha somut ve kapsayıcı bir seçenek haline gelebilirdi. Örneğin, “Anayasa referandumu TC rejiminin kendi iç sorunudur, Kürt halkını bağlamaz, referandumda geliştireceğimiz boykot tavrı ile Kürt halkının kendi kaderini tayın hakkına fiili bir içerik kazandıracağız” deseydi, o zaman hedeflerini netleştirir, dışındaki tüm ulusal demokratik güçleri de boykotta birlikte davranmaya çağırabilirdi.

Bu anlaşılır ve değerlendirilebilecek bir tutum olurdu.

Referandumda “evet”in çıkması, AKP hükümetinin mevcut politikalarında ısrarını arttıracaktır. Böyle bir sonuç, en azından kendileri tarafından “politikalarına onay” olarak okunacaktır. “Hayır” çıkması durumunda ise, CHP ve MHP’nin de arkasında durduğu Kemalist statükocu rejim güç kazanacaktır. Dahası, bir süreden beridir küresel ve bölgesel sermayenin çıkarlarının da etkisiyle kimi gedikler açılan Kemalist rejim duvarının yeniden onarılması sürecine girme olarak okunacaktır ki, boykot tavrı, mevcut gerekçelerle, fiilen statükoculara yarama gibi bir tehlikeyi barındırıyor.

Biz Kürdistanlı komünistler, değişiklik paketini “demokrasi ve özgürlükler paketi” olarak algılamadık, algılamıyoruz. Ancak:

Referanduma sunulan değişiklik paketi, sermaye ve siyasi aktörlerinin güç dengeleriyle orantılı çıkarlarının örtüşmesinin gereği olarak da olsa, ırkçı Kemalist rejimde küçük bir gedik açacağından;

Yeni bir demokratik anayasa için halkları, emekçi sınıfları, ilerici, devrimci güçleri dinamize edeceğinden;

Referandumda oyumuzun renginin “evet” olması gerektiğine inanıyoruz ve halkımıza çağrımız bu doğrultudadır.

Mezopotamya Sosyalist Partisi
(Mesop) Girişimi
Merkez Yürütme Kurulu

Kaynak: Mezopotamya Sosyalist Partisi (MESOP) Girişimi, 26 Temmuz 2010