2007 yılının Haziran ayıydı. Muğla’nın Fethiye İlçesi Gebeler Kaplıcası’nda yaşayan bir kadın, toplu tecavüz ve işkenceye maruz kaldı. Kadın, kendisine tecavüz edenlerden 8’ini teşhis etti ve suç duyurusunda bulundu. Bundan sonrası büyük bir hukuk mücadelesiydi.
Tecavüz ve işkenceye maruz kalan kadın, devletin ve hukuk sisteminin tecavüzcüleri koruduğuna inandığını belirterek kadın örgütlerinden destek istiyor. “Acil Dayanışma Çağrısı başlığı altında bir metin hazırlayıp kamuoyuna ulaştırmaya çalışan tecavüz ve işkence mağduru kadın, 26 Ocak 2011 Saat:14.30’da, Muğla ili Fethiye ilçesi Ağır Ceza Mahkemesi‘ndeki duruşmada kendisine ve şahsında bütün tecavüz mağdurlarına destek olunmasını istiyor.
Acil Dayanışma Çağrısı
Merhaba,
2007 yılı Haziran ayında Muğla ili Fethiye ilçesi Gebeler kaplıcasında sayısı tesbit edilemeyen kişilerin tecavüzüne ve işkencesine maruz kaldım. İçlerinde yüzlerini gördüğüm ve tanıdığım 8 tecavüzcü hakkında suç duyurusunda bulundum. Elimizde yaşadığım travmayı tanımlayan travma sonrası stres bozukluğu anksiyat ve travmatik amnezi (hafıza kaybı) teşhisi olan hastane raporu ve jinekolojik durum raporu ile hukuksal başvuru gerçekleştirdik. Ayrıca savcı tarfından Adalet Bakanlığı İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kuruluna sevk edildim. Kurul yaptığı inceleme neticesinde ‘mevzu geçen ırza geçme olayı neticesinde travma sonrası stres bozukuluğu adı verilen ağır nevroz hali tespit edilmiştir’ şeklinde tecavüzü ve etkilerini ayrıntılı olarak (20 sf) ifadelendirdiği bir rapor yazmıştı. Savcılıktan orada olan kişilerin tespiti için baz tespiti istedik. Yapılmadı. Telefonlarda dinleme istedik. Yapılmadı. Saldırganların ev ve iş yerlerine eş zamanlı baskın istedik. Yapılmadı. Savcı tüm bunlara rağmen kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Itiraz ettik; itirazımız reddedildi. Tüm mücadelemize rağmen Muğlanın nüfuzlu kişilerinden oluşan bu tecavüzcü curuh yargılanmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru gerçekleştirdik. Başvuru kabul edildi ve dosya görüşülmeye başlandı.
Daha sonraki süreçte Eğitim-Sen üyesi olan tecavüzcü hakında Muğla Eğitim-Sen şubeye başvuru gerçekleştirdim. Öğretmen olan tecavüzcüler hakkında Milli Eğitim Bakanlığına başvuru gerçekletirdim. Muğla ili İl İnsan Hakları Komisyonuna, TBMM İnsan Hakları Komisyonuna ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonlarına başvurular gerçekleştirdim. Delil toplama taleplerimizi yerine getirmeyen savcılar, kovuşturmaya yer olmadığı kararını veren savcı ve kararı onayan hakim hakkında ‘görevi kötüye kullanmaktan’ Hakim ve Savcılar Yüksek Kuruluna suç duyurusu gerçekleştirdi. Sonuç olarak Eğitim-Sen’deki tecavüzcü -biz disipin sürecinin işletilmesini 9 ay beklemeden sonra- emekli olup istifa etti. İl İnsan Hakları Komisyonu ise hukuksal bir hata olduğuna dair bir rapor sundu. Diğer başvurular sonuçsuz kaldı.
İç hukuk yollarını zaman aşımı sürecinden önce işletebilmek Adalet Bakanlığına olağanüstü bir yol olan ‘Yazılı emir yoluyla bozma’ başvurusunda bulunduk. Eş zamanlı kadın örgütleri eylemlilikleri olayın basına yansıması ile başvuru kabul edildi. Adalet Bakanlığı hatalı bir karar verildiğini kabul etti ve dosya yeniden görüşülmeye başlandı. Yargıtay kararı onadı ve Fethiye Savcılığına davanın açılması talimatı verildi. Şimdi ise saldırganlardan 18 yaş altı 2’si hakkında ‘kişi hürriyetini engelleme ve nitelikli cinsel salırıdan (tecavüz)’ dava açıldı.- 26 ocak ilk duruşma tarihi.- 18 yaş üzeri diğer saldırganlar -ki içlerinde tecavüzü organize eden ve diğer kişileri azmettiren kişiler de var- dava tarihini beklemekteyiz.
3 yıldır maruz bırakıldığım tecavüzün suçlularının cezalandırılması için gerçekleştirdiğimiz mücade bana gösterdi ki tecavüzcüleri bizzat devlet ve hukuk sistemi korumakta. Devletten ve aygıtlarından güç alan tecavüzcüler ise çok daha pervasız biz kadınlara hayatı zehir etmekte.
Bu sürecin bir de tecavüze maruz kalan kadın açısından ele aldığımızda durum çok acı. Çektiğim tüm acılara göğüs germeye çalışmak. Artık hiç birşeyin aynı olamayacağını bilerek yaşamak. Evinden ailenden uzakta yaşamak zorunda kalmak. Uyuyabilmek için ilaç almak. Ya da kendi bedenine kadın olmaya yabancılaşmak. Utanmak… Her hatırladığında alt üst olmak. Bunun karşılığında tecavüzcülerin ellerini kollarını sallayarak toplumda ‘saygın’ kişiler olarak dolaşması ve başka kadınlara tecavüz etmeye devam etmesi… Bu durumun değişmesini tecavüzcülerin bu sefer olsun hapse girmesini istiyorum. Dahası bir kadına tecavüz ederek yapılmak istenen kadın cinsi, kimliği üzerinde baskı ve denetim oluşturmak kadınları tecavüz tehtidi ile ‘yola getirmektir’.
Ve her kazanım kadınların cinsel şiddete karşı mücadelesinde önemli adımlar olacaktır. Bunun ‘adaletin şefkatlı kollarına’ güvenerek olmayacağını öğrendik. Tecavüzlerin son bulması için tecavüzcülerin ceza alması için kadın dayanışmasına ihtiyacımız var.
Duruşma ve sonunda yapılabilecek basın açıklaması için İstanbul’dan (diğer illerden de) Muğla ve çevre illerden -en yakın Antalya- kadınların katılımı, katılımı sağlayabilmek için ücretsiz araç teminii ayrıca davaya müdail olabilecek kurum ve avukatlara ihtiyaç duymaktayım. 26 Ocak tarihinde Fethiye’de ilk duruşması gerçekleşacek tecavüz duruşması için böyle bir dayanışmayı sizden taleb ediyorum.”
Soruşturma Aşaması Zorluklarla Başladı
Av. Cevriye Aydın (Tecavüz Mağduru Kadının Avukatı):
Adli Tıp Kurumu raporu hakkında savcılığın takipsizlik kararında yer alan şu değerlendirme hukuk tarihine geçecek bir değerlendirmedir: “…müştekinin ruh sağlığının bozulduğu hakkında adli tıp raporu var ise de söz konusu arazın müştekinin iddia ettiği ırza geçme olayından kaynaklandığına dair soyut iddiasından başkaca delil bulunmadığı ve her ne kadar Adli Tıp Kurumu müştekinin söz konusu ırza geçme olayı nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu belirtmiş ise de Adli Tıp Kurumu’nun adli soruşturmayı gerektiren bu konuda karar vermeye yetkili olmadığı, kurumun kendisine 2007 yılı Haziran ayında birden fazla şüpheli tarafından maruz kaldığı cinsel saldırı nedeniyle ruh sağlığının bozulup bozulmadığı sorulduğu için, soruya yanıt olarak bu şekilde yanıt verdiğinin düşünüldüğü…”
Yani savcılık müşteki/mağduru Adli Tıp Kurumu’na sevkederken, “Cinsel saldırıdan ileri gelen bir ruhsal bozukluğu var mı?” diye soruyor. “Evet var” diye rapor geldiğinde de “Adli Tıp Kurumu bu işte yetkili değildir” diyor. Oysa Adli Tıp Kurumu konu hakkında görüş bildirebilecek resmi bilirkişilik kurumu. Kısacası verilen rapor hoşa gitmiyor. Savcılık dava açmasını gerektiren bir raporu dava açmamanın gerekçesi haline getiriyor. Yani ‘Fethiye’de Savcılar Var!’
Soruşturma aşaması bizim açımızdan fiili zorluklarla başladı. Şikâyette bulunmak için iki avukat müvekkilimizle birlikte Fethiye’ye gittik. Delillerin toplanması için üç gün orada beklememiz ve ısrarcı olmamız gerekti. 26 Ocak’ta yapılacak duruşmada müvekkilimiz, yargılananlar ve tanıklar dinlenecek. Biz daha önce savcılıkça soruşturma aşamasında araştırılmayan konuların da araştırılmasını istiyoruz. Tanıklarımız da olacak.
Ama gördük ki, bu davada gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda daha epeyce uğraş vermemiz gerekiyor.Kaynak: Günlük Evrensel Gazetesi, 03 Ocak 2011 – Sevda Karaca Haberi
Eğitim-Sen Şubesi Doğruladı
ETHA – Konu ile ilgili ETHA’ya bilgi veren Eğitim-Sen Muğla Şubesi Kadın Kolları Sekreteri Nilüfer Enginsu, üyelerinden biri hakkında kendilerine gelen bu şikayeti dikkate alarak, şüpheli durumunda olan üyelerinin istifasını istediklerini açıkladı. Enginsu, üyelerinin ilk etapta istifa etme konusunda direndiğini, ancak alınan karar doğrultusunda istifa etmeye mecbur kaldığını aktardı.
“Aksi ispat edilinceye kadar kadının beyanı doğrudur” ilkesi doğrultusunda hareket ederek böyle bir talepte bulunduklarını söyleyen Enginsu, duruşmanın da yakından takipçisi olduklarını söyledi.
Kaynak: ETHA, 29 Aralık 2010