1968 yılı ODTÜ öğrenci forumları görüşmelerinin özeti bildirilerinden ikisini 68 kuşağının öğrenci hareketlerinin daha iyi anlaşılması açısından onları kendi söylemleri ve yazdıkları ile o günkü koşullar içerisinde değerlendirilmesi inancıyla yorumsuz olarak yayınlıyoruz.
“7 Ekim 1968 Mimari Forum görüşmelerinin özeti” başlıklı bildiriden alıntı
“Bir öğrenci hareketinin niteliğini tanımlamadan önce örgenci kitlesinin toplum içindeki konusunu saptamak gerekiyor. Öğrenci topluluğu üretimle doğrudan ilişkili olmadığından sınıf niteliği taşımaz. Ancak örgenci hareketi karşı durduğu kurumlarla olan savaşında üretici güçlerin yaratacağı harekete önderlik eder. Böylece sınıf çatışmasında etkin bir baskı aracı olarak ortaya çıkar. Kendisini doğrudan ilgilendiren özel sorunların çözümü bile üretim ilişkilerine bağlı olduğundan kapsamı dar tutulmuş. Amaçlara yönelmek üzere bu üretim ilişkilerinin değişimini gerçekleştirecek hareketlere önderlik etmekten başka yöntem gütmesi yanlış ve etkisizdir. Doğrudan ilişkisi bulunan kurumları etkileyerek kazanabileceği tavizlerle reform yaptırmak olanağı varsa da temel üretim ilişkileri değişmedikçe bu çözümler süreksiz ve aldatmacadır.
‘Reformlarla sağlayacağımız çıkarlar sahtedir.
Bu tanımlamadaki bir üniversite, mevcut düzenin şartlandırılmalarına karşıt araştırma ve yayın yapabileceğinden düzen yöneticileri kendilerini koruma sistemi içerisinde böyle bir potansiyeli dizginleme çabasındadır. Mütevelli heyeti bu nedenin sonucudur, neden ortadan kalkmadıkça sonuç değişmez.
Bu bilinçle hareket eden ODTÜ öğrencileri sorunlara yüzeyde çözümler aramadan derhal toplu
msal nedenlere inmekte ve taviz vermeksizin eyleme deneysel yoldan girmektedir.
Bu eylem içinde amacımız Türkiye’nin çıkmasındaki toplum düzenini sarsmaktadır. Eylem stratejimiz.
Doğrudan ilişkili olduğumuz kurumları yıkmak, dolaylı olarak etkisi altında olduğumuz kurumları tanımamak. Temelini bütün örgenci kitlesinin direniş ve yeni baştan kurma olgusundan almış hareketimizle üretim güçlerine önderlik edecek örnek modeli yaratmaktır. Doğrudan ilişkili olduğumuz kurumlar fakülte kurumları. Akademik konsey. Rektörlük ve mütevelli heyetidir, saptamaya çalıştığımız, öğrenci forumunun temelini yarattığı örnek yeni kuruluş modelinde bu kuramların kendilerine benzerlerine yer vermeden onlarsız oluşumu gerçekleştirdik. Zaten tanımladığımız bu kurumlara da istek yöneltmeyeceğimiz önceki yazılan ve açıklanan noktalardan çıkmaktadır. Hedefimiz karşı durduğumuz kurumların dokunulmazlıklarını kaldırmak, toplumu uyandırıcı nitelikte bir örnek göstermektir.
Bu tutum bizi kesin başarıya ulaştıracak değildir, çünkü yadsıdığımız tutucu ve bozuk düzen ancak geniş kapsamlı sınıfsal ve ekonomik temellere yönelmiş bir eylemle sarsılabilir.
Bunu sağlamak boykotun bir ilkesi olmalıdır. Böylece kamuoyunda gelişmekte olan örgencinin eğitimden çıkmak için boykot yaptığı’’yargısını silmeliyiz. Bu hareketin halktan kopuk olduğu konusuna meydan vermemeliyiz. Bunun için ortaya koyacağımız öğrenim boykot süresince eğitime devam etme şekli istediğimiz çizgide bir eğitimin modeli olarak geliştirilmelidir.
Amacımız ülkenin bozuk yapısını sarsmak ve çıkmazlarını, çelişmelerini bu boykot süresi içinde örgencinin ve onun önderliğini yaptığı halkın gözüne sermek olmalıdır.”
ODTÜ İdari İlimler Fakültesi forumunun “Türk toplumunun sorunlarına dönük ve halka açık bir üniversite için tam özerklik ve öğrencinin yönetime katılması üzerine öneriler” başlıklı bildiriden alıntı
Türk Toplumunun Yapısı:
Türkiye geri bırakılmış bir ülkedir.
Türk halkı küçük bir azınlık ile bunların işbirliği halinde bulunduğu dış emperyalist güçler tarafından sömürülmektedir. Bu iç ve dış sömürme-sömürülme ilişkisi toplum hayatının ve toplumsal kurumlarının temeli durumundadır. Sosyal politik. Kültürel yapı hep bu temelin üzerine oturtulmuştur. Düzen kendi üst yapı ilişki ve kurumlarını da birlikte getirmiştir ve bu ilişki ve kurumlar ancak düzenle birlikte değişecektir.
Sosyal ve Ekonomik yapının Belirlediği Eğitim Düzeni:
Eğitim sistemi ve eğitim kurumları içinde de durum budur. Bu günkü eğitim sisteminin yürütücü kurumlar düzeninin ayrılmaz birer parçasıdırlar. Eğitim sistemi emperyalist etkiler altındadır. Egemen sınıfların çıkarlarına göre düzenlenmiştir. İçinde bulunduğumuz düzenin devamını amaçlar: yani eğitim, nitelik, olarak ulusal ve bilimsel değildir. Kapsam olarak büyük halk çoğunluğunu dışında bırakır. Bu yolla bir yandan sömürü düzeninin koruyucuları yetiştirilirken bir yandan da düzen değiştirilebilme gücünü taşıyan büyük kitlenin bilinçlenmesi yavaşlatılır.
Eğitim sisteminin değişmesi düzenin değişmesine bağlıdır.
Bu günkü ulusal ve bilimsel olmayan; halk kitlelerini kapsamı dışında bırakan eğitim sisteminin değişmesi ancak ekonomik ve politik düzenin değişmesi ile mümkündür. Ulusal bilimsel ve genel bir eğitim ancak emekçi halkın yönetimi altındaki bağımsız bir Türkiye için söz konusu olabilir.
Bu temel değişime kadar eğitim alanında neler yapılabilir?
Fakat bu demek değildir ki; böyle bir düzen değişikliği sağlamadan önce yapılacak hiçbir şey yoktur. Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da Türkiye bağımsızlığına kavuşup, Türk halkı ülke yönetimine ağırlığını koyuncaya kadar düzenin sınırlarını boyuna zorlamak. Ondan sonunda yeni bir düzenin kurulmasına katkıda bulunacak tavizler koparmak durumundayız, Bu, eğitim sisteminin gittikçe daha ulusal, daha bilimsel ve daha genel bir işleyişe kavuşmasını sağlamakla mümkündür. Eğitim sisteminin sürekli olarak emperyalist etkilerden arınmasını, egemen sınıfların ideolojik çıkarlarına hizmet edici bir araç olmaktan mümkün olduğu kadar kurtarılmasını, eğitim kurumlarının kapılarını halka biraz olsun aralamalarını sağlamak, durumundayız.
Bu açıdan ODTÜ’nün durumu:
ODTÜ bu düzenin bir parçasıdır. Düzenin egemen iç ve dış güçlerinin çıkarları için kurulmuştur. Ve bu çıkarlara hizmet etmek durumundadır. Ulusal ve Bilimsel olmayan bir eğitim vermektedir. Kapıları açık düzenin Belirlediği kişilere açıktır. ODTÜ bağımlı ve egemen sınıflar diktası altındaki bir geri bırakılmış ülkenin üniversitesidir. Ve temel düzenin değişmesine kadar böyle kalacaktır. Türkiye’nin ekonomik sosyal ve ekonomik düzeni ile bu bağımlı durumu değiştirmeden ODTÜ’nün bir eğitim kurumu olarak temel niteliği bulunamaz.
ODTÜ nasıl olmalıdır?
Bilimsel eğitim:
Orta Doğu Teknik Üniversitesinde uygulanan eğitim sistemi bilimsel değildir. Bilimsel eğitim, sürekli bir devrim içinde doğar ve toplumun evrensel kanunlarının devingen bir mantık çerçevesi içinde incelenmesini amaç edinir. Bilimsel olmayan eğitim ise bunu durağan bir mantıkla incelemeye çalışır. Bunun sonucu olarak ele alınan olgu bir süreç olarak değil, bir kesit olarak incelenir. Çeşitli bilim dalları arasındaki vazgeçilmez ilişki saklanır. Böyle bir eğitim sistemi öğrenciyi topluma yabancılaştırır. Onu üretmeden bir asalak, düzenin şartlandırdığı düşünce kalıplarıyla davranan bir robot durumuna sokar. O zaman kişi düzeni etkilemek bir yana nasıl bir düzen olduğunu bile kavrayamaz. Bu ise belirli bir toplum düzenine hizmet eden bir eğitim sisteminin başlıca amacıdır.”