Ulaş Başar Gezgin
Bilen bilir: Doktor Dang Thuy Tram, 1970’de Vietnam-Amerikan Savaşı sırasında bir gerilla barınağında öldürülmüş ülkücül bir genç kızdı. Savaşa, başkentteki sıcak yuvasından çıkıp gönüllü olarak katılmıştı. Aslında o, kurtuluş savaşında düşen 2 milyon Vietnamlı’dan yalnızca biriydi. Ancak ölümünden 35 yıl sonra, bir eski ABD askeri, onun ölümüne dek tuttuğu günceleri Vietnam’daki ailesine ulaştırınca, hem Vietnam’da hem de Amerika’da ünlü oldu kızıl doktor. Doktor’un güncesi, Vietnam’da 1,5 yılda 450,000 sattı. Bir arkadaşımın dediğine bakılırsa, oldukça kişisel ve okumaya değmeyecek günceler bunlar. Ama olsun… Zaten konumuz, bu günceler değil.
Bir köylüden duydum bu öyküyü: Doktor, nasıl olduysa, ölümünden 40 yıl sonra dirilmiş. Hem de, Orta Vietnam’da öldürüldüğü ormanda. Öldüğü sırada savaş hala devam ettiğinden, savaşın sürdüğünü sanmış. Siperlerde gizlene gizlene köylere bakmış ama o eski köylerin yerinde, tek bir taş bile bulamamış; ormanın dev köklü ağaçları, köyleri çoktan yutmuşmuş. Gizli gizli kasabaya gidip Komünist Partisi yapısını aramış. Bulmuş da! Ama o yaşarken yeraltında örgütlenen, gizli olan partinin bayraklarının açık açık dalgalanmasına anlam verememiş. KP yetkilileri, onu görünce şaşkına dönmüşler. Sosyalizmin simgesi olan doktor yaşıyordu ha! Hükümete edilen telefonlardan sonra, Doktor’u Saygon’a göndermişler.
Saygon’da attığı her adım, dumur etmiş onu. Adını, Hitler’e karşı devlet başkanı adayı olan, sonra Hitler tarafından hapse atılıp öldürülen Almanya KP başkanı Ernst Thalmann’dan alan okulun hemen orada, neon ışıklarıyla bir yanıp bir sönen ‘Perfect America’ yazısını görünce, neredeyse bayılacakmış. KP’liler, “savaş çoktan bitti. Biz kazandık! Vietnam’da sosyalizm var” dememiş miydi? Birlikte sevinmemişler miydi? E peki bu ‘Mükemmel Amerika’ yazısı ne oluyordu?!
Doktor, sokaklarda birçok boyacı çocuk, bisikletçi, dilenci görmüş. Ama bunları, 5 yıldızlı otellerin yanında görerek daha da şaşırmış. Saygon’un neonlu kapitalizmine öfkelenerek bir sinemaya girmiş. Sinemada ‘Elveda Lenin’ adlı bir film oynuyormuş. Herkes filme gülerken, koca salonda bir tek o ağlamış. Demek, sosyalizm, çoktan dağılmıştı. Demek, kızıl bayrakların hala dalgalandığı ülke, Vietnam, ruhunu çoktan teslim etmişti. Doktor, KP’lilerle bağını koparmaya karar vermiş. Savaş zamanlarında olduğu gibi, günlerce dışarıda, sokaklarda yatmış. Sokakta yatarken, gelen geçenler ona para atıyormuş. O da bu paraları boyacı çocuklara veriyor; zengin lokantalarından yemek çalarak doyuruyormuş kendi karnını ve çocuklarınkini…
Doktor’un Irak’a gidişi, iki olay nedeniyle olmuş: Birincisinde, Doktor, karnı ağrıyınca bir hastaneye gitmiş; kapısında ‘doktor’ yazan bir odaya girince, içerideki adam ona bağırıp çağırmaya başlamış; “önceden randevu almadan böyle ‘pat’ diye girilmezmiş”. Bizim doktor, bu doktora sinirlenince, olaylar büyümüş; kimisi, bizim doktoru; kimisi, diğer doktoru desteklemiş; sonunda bizim doktoru yaka paça dışarı atmışlar.
İkincisinde, inanılmaz bir şey olmuş: Bir kitapçının önünden geçerken, kocaman bir poster görmüş. Raslantı bu ya; resim, kendisine benziyormuş. Altına bakınca bir de ne görsün: Kendi adı yazıyor. Hemen içeri girmiş; “bu, benim” demiş; “verin güncemi, okuyayım” demiş. “Deliye bak, kendini Doktor Dang Thuy Tram sanıyor” diye gülmüşler ona. Parasını vermediğini gördüklerinde, kitabı almasına izin vermemişler. Doktor, “hırsızlar! Benim güncelerimi satarak zengin oluyorsunuz; Vietnam’daki bu ‘mükemmel Amerika’ düzeni böylece sürsün diye benim güncelerimi bile kullanıyorsunuz” deyince, korumalar, Doktor’u dövmüş.
Sokakta, ağrısıyla sızısıyla yatarken, yakınlara park eden bir arabanın bangır bangır çalan radyosundan haberleri dinlemiş; oradan, Irak-Amerikan Savaşı’nı duymuş. Vietnam’dan umudunu kestiğinden, Irak’a gitmeye karar vermiş. Irak’a gitmeden, ülke tarihindeki en büyük banka soygununu gerçekleştirmiş; paraları dilencilere dağıtıp elinde bir tek Irak bileti ve sahte pasaportla Irak’a gitmiş. Direnişçileri bulması zor olmamış, çünkü onlar zaten heryerdelermiş.
Tuttuğu güncelere bakılırsa Doktor, Irak’ta, eski günlerdeki gibi yaşamış; direnişçilerin yaralarını sarmış, kırıklarına çıkıklarına bakmış, çokça ameliyat yapmış. Tüm dünyanın da Vietnam’ın da kurtuluşunun Amerika’yı bir kez daha dize getirmekten, Irak’tan geçtiğini düşünmüş hep. Ta ki, direnişçilerin içinde en tutucu kesimlerin egemen olmasına dek. Doktor’dan başını kapatmasını istemişler. O da buna çok şaşırmış, başını kapatmayı reddetmiş. Tutucu kesimse, bunun üstüne, Doktor’dan Irak’ı terketmesini istemiş. O da, devrimin ilk yıllarını yaşayan Nepal’e gitmeye karar vermiş. Iraklı köylünün bulduğu günce burada bitiyor.
O tarihten sonra, Doktor’un öldürüldüğü haberi yayıldı. Ama Doktor’u tutucuların mı Amerikan işgal güçlerinin mi öldürdüğü anlaşılamadı. Doktor’un ölümünü Amerika, dünyaya, “tutucuların vahşeti” olarak sundu; böylece, direnişe, tutucu olmayanlardan gelen desteği kırmayı amaçladı; direnişçilerse, Doktor’un ölümünü, direnişin tutucu değil uluslararası bir nitelik kazanışına kanıt olarak sundular. Tüm haber ajanslarında bir numaralı haber olarak verilen, Irak’ın ünlü Vietnamlı doktorunun ölüm haberi üzerine ise, Vietnam’da, Saygon dilencileri ve sokak çocukları dışında hiç kimse, bu öldürülen doktorun, Vietnam-Amerikan Savaşı günceleri yoksatan/ çoksatan Doktor Dang Thuy Tram’ın ta kendisi olduğuna inanmadı.
Kaynak: HaberAjans