Ulaş Başar Gezgin
AB(D) sömürgeciliğinin hız kesmediği günler yaşıyoruz. Bir yanda, dünyanın neredeyse tüm büyük güçleri; öbür yanda, son yıllarda AB(D)’yle yakınlaşmasına karşın, Mübarek ve diğerleri gibi bir Amerikan kuklası olmamış; ancak, yine de, bir adalet simgesi olmaktan oldukça uzak olan Kaddafi. Kimi açılardan, Libya İşgali’yle Irak İşgali ve Afganistan İşgali gibi diğer sömürgeci saldırılar, benzeşiyor; ancak, kimi açılardan ayrılıyorlar. Bu benzerliklerin ve ayrımların gerisinde, Libya İşgali’yle ilgili gerçekleri ve yalanları görüyoruz. Bunlar, hangileri ve hangileri gerçek, hangileri yalan, aşağıda sıralayalım. Sıralayalım ki, sömürgeci propagandanın zincirleri, az da olsa kırılsın.
Gerçek/Yalan 1: Libya İşgali, ‘insan hakları’ bahanesiyle gerçekleştirilmesi dolayısıyla, eşi benzeri görülmedik bir diplomasi rezaleti örneğidir. Gerçi, sömürgeciliğin yakın ve uzak tarihinde, daha önce de, ‘demokrasi’ bahanesiyle işgaller olmuştur. Ancak, bunlarda, genelde, “bize saldırı düzenlediler; misilleme yapmamız gerekiyor” (bkz. Vietnam/Amerikan Savaşı’nı resmen başlatan ve onyıllar sonra yalan olduğu ortaya çıkan ‘Tonkin Olayı’- ki sözümona Kuzey Vietnam gemileri, bir Amerikan gemisine saldırmıştı da onun için ABD, müdahale etmek zorunda kalmıştı) ya da “bizim din adamlarımızı öldürdüler” (bkz. Fransa’nın Vietnam’ı sömürgecileştirme/‘uygarlaştırma’ nedeni) türünden gerekçelendirmeler yapılmıştır. Ortada AB(D)’lilere yönelik bir saldırı yokken, yine de işgale girişilmesi, AB(D)’nin karşısında, askeri açıdan, büyük bir gücün olmamasının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Rusya ve Çin, işgale karşı çıksalar da; bunun için etkin bir diplomasi yürütmediler. Ya güçsüzler ya da bu örnekte, güçsüz görünmeyi yeğlediler. Olayın inanılmazlığını, şu örnekle aydınlatabiliriz: Çin’de Tibetli ya da Doğu Türkistanlı göstericilerin öldü(rüldü)ğü kanlı çatışmalar sonucunda, Birleşmiş Milletler’in Çin’i işgal etmeye kalkışması ne kadar garipse, Libya’nın işgali de o kadar garip. Sorun, tek partili yönetimse, Çin’de de Libya’da olduğu gibi tek parti var; Çin’de ifade özgürlüğü gibi demokrasinin temel ilkeleri de bulunmuyor. Böyle bir Çin işgali, AB(D)’nin sonu olurdu; ancak, Libya, yutulabilir küçük bir lokma olarak görülüyor.
Gerçek/Yalan 2: AB(D) güçleri, Libya’yı, insan hakları, demokrasi vb. adına işgal ettiklerini söylüyorlar. Bu, tümüyle ikiyüzlülük. İtalya ve Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, 2011 öncesinde, Kaddafi’yi baştacı ediyor; Avrupa’nın Rusya’ya ve Güneybatı Asya’ya (‘Ortadoğu’) enerji alanındaki bağımlılığını kırmak adına, Libya’nın petrolünü nasıl kullanabileceklerinin hesabını yapıyorlardı. Bugün saldırı emrini veren devlet adamları, Kaddafi’yi makamlarında krallar gibi ağırlıyorlardı. AB(D)’nin derdi, insan hakları değil, petrol. İtalyan ve Fransız devlet adamları için ise, Libya İşgali, yitip giden saygınlıklarını ve bir daha göreve gelme olasılıklarını arttırmak adına bulunmaz kaftan. Hele seks skandallarıyla anılan Berlusconi için, gündemi değiştirmek adına daha iyi bir fırsat olamaz!
Gerçek/Yalan 3: ABD’nin Libya İşgali’nde ön safta olmak istememesi, dikkat çekici. Nobel Barış Ödüllü Obama ve takımının Irak ve Afganistan’dan sonra üçüncü bir işgalle anılmak istemedikleri belirtiliyor. Ancak, bu durum, aynı zamanda, Avrupa ülkelerinin eski sömürgeci alışkanlıklarına bağlanabilir. Güney Amerika, ABD’nin arka bahçesiyse; Afrika da, Avrupa’nın ve özellikle Fransa’nın arka bahçesi. Afrika’nın birçok ülkesinde, ‘Barış Gücü’ adı altında Fransız askeri üsleri bulunuyor. Cezayir, bağımsızlığını alana dek, bir Fransız sömürgesi olarak, Avrupa’nın bir parçası sayılıyordu!
Gerçek/Yalan 4: Saddam’ın devrilmesinden esinlendiği anlaşılan AB(D) sömürgecileri, Kaddafi’nin kolaylıkla teslim olacağını sanıyor. Kaddafi, Saddam değil. Kolay teslim olmaz. Kaldı ki, Mısır’daki durumun tersine, Libya’da, ayaklanmanın kalbi, başkent dışında. Libya’daki, bir taşra ayaklanması; başkentte Kaddafi’ye büyük destek var.
Gerçek/Yalan 5: Libya İşgali’ni diplomasinin zaferi olarak görenlere kargalar bile güler! İşgal, diplomasilerde, başarısızlığın (k)anıtıdır. İşgal, iki taraftan ölümleri durdurmanın tersine, daha da arttıracaktır. Libya İşgali, gelecekte, diplomasi kitaplarında, bir ‘diplomasiyi eline yüzüne bulaştırma örneği’ olarak okutulacak.
Gerçek/Yalan 6: İşgal, Libya’da, bir “yorgan gitti, kavga bitti” sonucu doğurmayacak. Petrol arzındaki azalma dolayısıyla, benzin fiyatları uçacak. Benzin, yiyecek üretiminde bile, taşıma giderleri dolayısıyla etkili olduğundan; benzin fiyatlarının daha da uçuşu, açların sayısını arttıracak. Dolayısıyla, dünyada, ayaklanmalar artacak. Bu açıdan, Libya’daki çatışmalar, Kaddafi’nin ilerici olup olmadığı sorusunu bir yana bırakırsak, dünyada ilerici güçlerin serpilip boy atması için yeni olanaklar doğuracak. Libya’daki çatışmalar ne kadar uzun sürerse, dünyadaki ayaklanmalar da o derece artacak.
Gerçek/Yalan 7: Kaddafi’nin gerici yanları yanında, ilerici sayılabilecek yanları var. Ancak, bunlar, küresel mütareke basını tarafından gözden kaçırılmaya çalışılıyor. Örneğin, Libya, Kaddafi sayesinde, Afrika Birliği için en çok çaba sarfeden ülkelerden biridir. Libya paralarında bile, bu birlik çabasıyla ilgili resimler bulunur. Libya’ya gelene kadar, daha gerici Arap ülkeleri var zaten. Birden bunlar unutuluyor; ve Libya ve Kaddafi, günah keçisi yapılıyor. Libya, Afrika’da, gelir düzeyi ve yaşam koşulları en düzgün ülkelerden. “Elbette; petrol var ondan” denilebilir; ancak, petrolü olan Afrika ülkelerinde, aynı gelir düzeyi ve yaşam koşulları bulunmuyor.
Gerçek/Yalan 8: Kaddafi, isyancıların, El Kaideciler olduğunu söylüyor. Bunun doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak, doğru olmasının önünde bir engel bulunmuyor. Diğer bir deyişle, “isyancılar, El Kaideci olsa, AB(D), Kaddafi’yi desteklerdi; demek ki, El Kaideci değiller” biçimindeki çıkarım, yanlış. Neden yanlış? Çünkü AB(D), işine geldiğinde, “düşmanımın düşmanı (geçici bir süre) dostumdur” siyaseti güder. Bunun çokça örneği bulunmaktadır. İdam ettirdikleri Saddam’ı, İran-Irak Savaşı’nda, Amerikan karşıtı olan İran’a karşı desteklemişlerdi. Sonra Saddam, denetimlerinden çıkınca, onun da ipini çektiler. İsyancıların El Kaideci olup olmadığını bilmesek de, Tunus’taki durumun tersine, bunların ilerici güçler olmadığı çok açık. Kaddafi’ye karşı savaşanlar, kabileci, kralcı, İslamcı vb. bir kesit sunuyor.
Gerçek/Yalan 9: Libya İşgali’nin, Libya’yı geçtik, Arap dünyasına demokrasi gelmesi için bir umut olduğu, yalan. Tam tersine, bu işgalden sonra, Arap rejimleri, devrilmemek için, daha baskıcı olacak. Ama bunu, açıktan değil, gizli gizli yapacaklar. Ayrıca, Arap dünyasında demokrasi isteyenler, Libya İşgali’nden sonra, ülkelerinde ‘vatan haini’ olarak görülecek ve (varsa) kitlesel desteklerini yitirecekler.
Gerçek/Yalan 10: Bundan sonra Libya’da ne olur? AB(D) güçleri kazanırsa, Kaddafi’yi asarlar. Libya, bundan sonra, Irak gibi, hergün bombaların patladığı bir ‘Batı demokrasisi’ olur. O bombalar hiç durmayacağından, birçok Libyalı, AB(D)’ye göçer; göçmen ağlatıları yaşanır. O durumda, büyük olasılıkla, Libya’yı, kabileler üstünden birkaç parçaya bölerler. AB(D) güçleri kaybederse, bu, Libyalıların huzuru ve refahı açısından daha iyi bir seçenek olmakla kalmaz; dünyadaki sömürge karşıtı hareketlere de taze kan sağlamış olur. Başta söylediğimiz gibi, Kaddafi, bir adalet simgesi sayılmasa da, AB(D) adaletinin Irak’taki ve Afganistan’daki ünü düşünüldüğünde, başka yoruma gerek yok…
Kaynak: HaberAjans ve UlaşTeori