Elif Sudagezer
Sembolik demokrasiden gerçek özgürlüğe…
Charlie Chaplin, ‘Modern Times’ filminde vida sıkan bir işçidir, yabancılaşmayı ve makinelerin uzantısı halini almayı temsil eden. Hep bildiğimiz ve hatta yaşadığımız üzere insanlar ‘o kadar büyük’ sistemlerin bir parçasıdır ki; bazen bulunduğu noktadaki varlık sebebine bile yabancılaşır.
Aslına bakarsanız, şartları ne olursa olsun; hangi iş 40 yıldan fazla günü aynı saatlerini kapsayarak ve aynı şartları sunarak yabancılaşmadan korur insanı? Yalnızca vida sıkan ya da overlok yapan mı? Değil. Her gün yazı yazan da, her gün hesap yapan da, her gün davaya koşan da bir nevi yabancılaşır zaman zaman.
Tabii çalışmak ne kadar rutinse, çalışmamak da o kadar rutindir; bu yüzden de çalışmama, iki çalışma arasındaki boşluk ve hatta ‘çalışma’nın uzantısıdır. Hafta sonları, resmi tatiller veya 1 Mayıs (O da salt çalışmayanlar için) her yıl birbirini takip eder durur, ofiste geçen saatler gibi.
Hal böyle olunca, çalışmama ve hatta çalışmayı protesto etme bile yabancılaşmaya dönüşür. Blogumda geçtiğimiz yıl, 1 Mayıs üzerine ne yazmışım diye bakarken; tam 1 yıl önce de aynı masada oturup, 1 Mayıs fotoğraflarına göz attığım anları hatırladım. Ve aynı geçtiğimiz yıl söylediğim gibi hak olarak verilmiş bir ‘1 Mayıs’ın, sınırların, belirliliğin ve rutinin, işçinin sesinin duyulması için yeterli olmadığını, bu durumun 1 Mayıs’ı adeta bir ‘pazar kahvaltısı’ gibi sürecin parçasına dönüştürdüğünü düşünüyorum.
Belli bir gün var, aynı pazar kahvaltısı ettiğimiz ve gazetemize göz gezdirdiğimiz gün gibi…1 Mayıs da, sendikalaşmanın ve hak aramanın sistematikleşmediği ve yaşam biçimi haline gelmediği bu dönem de benim için bir pazar kahvaltısı veya yılbaşı kutlaması ya da bayramda el öpmek gibi rutin ve bir o kadar da sistemin parçası.
Tabii, söylediklerimden, 1 Mayıs’ta sokaklara dökülmenin mühim olmadığını düşündüğüm anlaşılmasın. Bence sokağa dökülmek, ,’düzen’ gibi bir soyutluğa karşı isteklerini haykırmak ve her şeyden önce isteyebilmek çok önemli, bu sebeple de 1 Mayıs, insanların ev kirası ödeyebilmek için günde 15 saate kadar çalıştığı bir sömürü ortamında oldukça kutsal.
Ama eğer sadece yılda bir kere hak ararsak, o zaman sembolik demokrasiye; her gün hak ararsak gerçek haklara ve özgürlüğe kavuşuruz.
Ne de olsa emekçiye her gün 1 Mayıs….
Kaynak: Elif’s Zone