Gazete tararken rastladığım Darüşşafaka’yla ilgili bir yazıyı aşağıda gönderiyorum. Yazı, Cumhuriyet gazetesinin 24 Kasım 1923 tarihli sayısında çıkmış ve Darüşşafaka’nın ellinci yıldönümü münesebetiyle yapılan töreni anlatıyor. Yeni harflere çevirirken dile müdahale etmedim, sadece, genç arkadaşlara anlaşılması zor gelebilecek birkaç kelimenin bugünkü dildeki karşılığını, köşeli parentezler içinde verdim.

Sevgiler,

Ahmet Demirel 1976
23 Nisan 2003

Dün Darüşşafaka’nın Ellinci Yıldönümü

Türk ve İslam aleminin yegane şefkat müessesesi dün ellinci yıldönümünü pek samimi merasimle tesid etmiştir. [kutlamıştır]

Darüşşafaka’nın ellinci yıldönümü münasebetiyle, dün mektebin şehrimizde mevcut mezunları ile hariçten davet edilen Türk v e ecnebi ricali mektepte toplandılar ve şerefli müessesenin çatısı altında pek güzel bir zaman geçirdiler. Davete icabet eden zevat meyanında Kazım Karabekir Paşa Hazretleriyle şehrimizde bulunan Heyet-i Mebusan’ın [TBMM’nin] kısm-ı azamı, sabık rical-i hükümetten ve Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye azasından birçokları ve bazı ecnebi kumpanyaları müdürleriyle aileleri vardı.

Merasim İstiklal Marşı’yla başladı. Marşı mezunlardan mürekkep [oluşan] bir ince saz takımı çaldı ve talebeden bir grup taganni etti [makamla okudu]. Sonra Darüşşafaka Marşı çalındı. Bu marş, mezunların çocukluğunun mesut hatıralarını uyandırdığı için çoklarını ağlattı.

“Bu mektep, arkadaşlar bize gerçek büyük nimet” mısraı tekrar ederken yaşarmayan göz kalmıyor gibi idi. Herkes o mısrada kendini düşündü, kendi mektebini hatırladı ve mektebinden gördüğü irfan nimetleri için kalbinin bütün safvetiyle teşekkür etti.

Programın üçüncü maddesini Darüşşafaka’nın eski bir mezunu ve şimdi müdürü bulunan Ali Kami Bey’in Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye ve Darüşşafaka’nın tarihçesi hakkında verdiği malumat teşkil ediyordu.

Ali Kâmi Bey’in naklettiği tarihçe cidden ibretengiz idi.

Bundan altmış sene evvel, hükümetin taliden daha aşağı memuriyetlerde bulunan birkaç zat memleketin irfan ihtiyacını ateşli duygu ile hissediyorlar. Okuyup yazmak aşkıyla çırpınan, fakat devrin vesait fıkdanı [yokluğu] dolayısıyla imkan bulamayan memur ve esnafları için bir çırak mektebi açıyorlar. Az zamanda o kadar talip zuhur ediyor ki muallimler (fahri olduklarını söylemeye lüzum yok) pencereden dersi takrir etmek mecburiyetinde kalıyorlar. Talebe sokakta not alıyor ve öğrenmeye çalışıyor. Daha sonra; ikinci mektep, daha sonra, evet daha sonra Cemiyet-i Tedrisiye-i Osmaniye teşekkül etmiştir.

Müdür Bey izahatının bu noktasında, cemiyetin müessisi [kurucusu] olan otuz iki zair okudu: “Bu zevatın [kişilerin] hemen ekseriyesi [çoğu] rahmet-i rahmana karışmıştır. Ruhlarına bir fatiha ithaf etmek için sözüme fasıla veriyorum” dedi. Eller kalktı, bundan altmış sene evvel memleketin cehl perdesinden bir köşe ayırtan o büyük insanlar hakiki faziletin yegane mükafatını gördüler. Kalbi minnetlerle yad eylediler. Tarihçenin mütebaki kısmı Darüşşafaka’nın hayatına ait oldu. İlk muallimler arasında Namık Kemal merhumun ismi geçti. Sonra mektebe ait teşkilatın etrafa nasıl feyz verdiği anlatıldı. Daha sonra Abdülhamit devrinin müessese üzerindeki tahripkar tesiratı [yıkıcı etkisi] mütalaa edildi ve Müdür Bey Darüşşafaka’nın yetiştirdiği simaların memlekete hizmetlerini sayarak, “Bu müesseseyi millet yaptı. Millet yaşatacaktır” cümlesiyle sözüne nihayet verdi.

Müdür Bey’den sonra İsmail Safa merhumun “Darüşşafaka” ve Fikret merhumun “Ferda” manzumeleri irşad edildi.

Manzumeleri müteakipte Dar’ül Elhan Heyet-i Talimiyesi’nden Tanburi Refik, Udi Sedat ve Kemençe Muallim Ruşen beylerin çaldıkları parçalar dinlendi. Çalınan eserlerin bir kısmı Refik ve bir kısmı Sedat beylerin mahsül-i sanatları idi. Konserden ecnebiler de çok memnun oldular. Bir iki numara daha yapıldıktan sonra hazirun çay içtiler.

Kazım Karabekir Paşa’nın İhtisasatı Çay esnasında Kazım Karabekir Paşa ile görüşen bir muharririmize müşarünileyh, “Darüşşafaka’nın mezunlarının öteden beri memleketin irfan hayatına ifa ettikleri hizmetten takdirkarım ve bilhassa İstiklal Harbi’nde ordu muhaberatını temin için çekilen müşkilatı [zorluğu] ne kadar tehvin ettiklerini [kolaylaştırdıklarını] biliyorum. Bugün de pek tabii olarak pek mütehassis oldum” demiştir.

Cumhuriyet, 24 Teşrinisani (Kasım) 1339 (1923)