Orhan Yalçın Gültekin
Sabırsız ve yürek yakan bir bekleyiş çökmüştü Alpullu’ya… Alpullu ahalisinin olduğu kadar yüreğinin değdiği herkesi sevgi, dostluk ve yardımlaşmayla sarıp sarmalayan Aydın Çetin’i, tatil için gittiği İzmir’de kalp krizinden kaybetmiştik. Milli maçı seyrettikten sonra yatıp uyumuş, üzerine çöken bir ağırlıkla uyanmış, kendine gelmek için ılık bir duş almış ve sonra da gözlerini açmamak üzere yummuştu. Geri getirmek için yapılan müdahalelere de cevap vememişti. Bir grup Alpullu gasilhanesinde onu beklerken daha kalabalık bir grup da iki katlı evin bahçesinde karanlıktaki her ışık hüzmesine geldiler mi diye bakarak bekleşiyordu.
Geldiler… Ağıtlar ve ağlamalar arasında “eflatun poşet, eflatun poşeti bulun…” sözleri üzerine arabaya yöneldik. Bir çanta, çantanın içinde bir beyaz poşet, onun da içindi bir eflatun poşet… Evin anahtarlarıyla birlikte bir takım değerli evrak da vardı eflatun poşetin içinde. 1961 doğumluydu Aydın… Herkesin sevgilisiydi. Kimseye kötü söz söylememiş, kötü nazarla bakmamıştı. Sesini yükselttiğine tanıklık edecek bulamazdınız. Herkesin yardımına koşar, herkese sevgiyle yaklaşırdı. İnsanî güzel vasıf olarak aklınıza ne gelirse, onda vardı.
Alpullu Belediyesi’nde başladığı ekmek mücadelesini Mali Hizmetler Müdürü olarak sürdürmekte olan Aydın’ın emekliliği gelmiş ama yükseköğrenimini sürdüren oğlunun son yılı için ertelemişti. Sonrası için hayalleri vardı. İzmir’e yerleşecek ve orada ekmeğinin peşine düşecekti. Bacanağının anlattığına göre Alaçatı’yı gördüğünde “Biz yaşamamışız ki…” demişti.
Şimdi onunla ilgili en önemli kâğıtlar bir eflatun poşetin içindeydi. Ne olabilirdi ki o en önemli kâğıtlar… O eflatun poşette onu asla anlatmaya yetmeyecek iki kâğıt parçası vardı… Bir nüfus kimlik fotokopisinin iliştirildiği ölüm kâğıdı!
Bir yaşam bir eflatun poşete sığar mıydı ki?
Işıklar içinde yat, Aydın kardeş…