Orhan Yalçın Gültekin
Sene 1969; aylardan Ekim mi ne? Urfa Cesur’a binmişiz, istikamet Diyarbakır, çocukluğumun umut şehri… Anneannem, annem, kızkardeşim ve ben; babamdan kaçıyoruz. Arkadaşlarımı sevdamı surlarıyla sarmış semtim Samatya’da bırakmışım; sırlarını surlarına fısıldayan şehir Diyarbakır’a gidiyorum.
Otobüsü bir türkü dolduruyor. Sözlerini biliyorum… Genç, yakışıklı, uzun saçlı bir halk müziği sanatçısıyla meşhur İstanbul’da; 45’liğini de almışız. “Uykuda mısın, sevgili yarim / Uyan, uyan…” Ne var ki bu ses başka; içime işliyor; beni alıp geride bıraktığım Samatya’ma götürüyor. Ayaklarım kımıldamıyor ama ruhum geri geri gidiyor… Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum. Erkekler ağlamazmış. Gözyaşlarımı içime akıtıyorum. Soramıyorum sesin sahibini. Diyarbakır’a varınca soruyorum teyzeme. Sesi anlatmaya çalışıyorum. Eniştem anlıyor. Neşet Ertaş, diyor. İsim hafızam zayıf ama o ismi hiç unutmuyorum.
Neşet Ertaş’a
Her şey iyiydi, güzeldi; senden her gün bir şey öğreniyorduk… Hiç beklemezdik bizi bırakıp gitmeni. Sonra bir baktık ki sen gitmemişsin. Senin gibiler veda ederlermiş ama gitmezlermiş.
Neşet Ertaş’ın Özyaşam Şiiri
Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen Ata’yı bildin dediler
Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler
O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile Hakk’a niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler
Zalım kader devranını dönderdi
Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadım meydanda köçek dediler
Anam Döne İbikli’de ölünce
Tam beş tane öksüz yetim kalınca
Beşimiz de Perişan olunca
Babamgile burdan göçek dediler
Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
Bunlara bir ana bulun dediler
Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adı Arzu dediler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler
En küçük kardaşı kayıp eyledik
Onun için gizli gizli ağladık
Üstelik babamı asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldın dediler
Zalım kader tebdilimi şaşırttı
Heybe verdi dalımıza devşirtti
Yardım etti Yerköy’üne göçürttü
Biraz da burada kalın dediler
Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık
Kırşehir’e varınca kemanı çaldık
Aferin arkadaş çaldın dediler
Yarin aşkı ile arttı hep derdim
Babamı bir yere dünür gönderdim
Başlık çok istemişler haberin aldım
İstemiyor yarin seni dediler
Kırşehir’de yedi sene kalınca
Düğün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralınca
Ankara’ya gider yolun dediler
Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum
Epeyce eğleştim, evinde kaldım
Yüz lirayı verip bir yatak aldım
Etti isen böyle buldun dediler
Bir ev kiraladım münasip yerde
Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de
Bu aşk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulamazsan ölün dediler
Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
Canan acımaz mı garip dostuna
Buna da içeriye alın dediler