Orhan Yalçın Gültekin
Onu bir Kemal Sunal filminden hatırlayabilirsiniz… Meral Zeren’in esas kadın rolünde olduğu “Salako”nun türküsünü söyleyen o uzun saçlı nevi şahsına münhasır adamdı, yani Urfalı Babi. Asıl adı Yılmaz Kayral’dır ama onu asıl adıyla bilen, bilip de asıl adını kullanan azdır.
Yılmaz Kayral, nâm-ı diğer Urfalı Babi (d. 1922 – ö. 27 Ekim 2004) için kimi post modern türkücü, kimi futuristik müzisyen, kimi funk-disco-türkü karışımı işler yapan besteci vb demiştir. Anlatması zor adamdır.
İbrahim Tatlıses’in söylediği “Sabuha” onundur. Erkin Koray’ın “Gönül Salıncağı” ve “Senden Ayrı”sının söz yazarı da odur. “Dübeş attım yek geldi” şarkısı da Urfalı Babi’ye aittir.
Onu bu yönüyle anlatmak değil derdim. Başkaları bu yönünü yazdı zaten.
Ben onu 1986-87 kışında askerden döndükten hemen sonra geçici olarak çalıştığım İMÇ’deki bir Altılı Ganyan bayiinde tanımıştım.
Daha ilk karşılaştığınızda olağanüstü bir insanla karşılaştığınızı hissediyordunuz. Hele konuşmaya başladı mı, sizi teslim alıyordu.
Kendinden emin ama mütevazı bir insandı. Herkesin saygı göstermesine daha büyük bir saygıyla karşılık verirdi. Aslında o öylesine saygılı davranırdı ki, onun ünü olmasaydı bile saygılı davranmaktan başka elinizden bir şey gelmezdi.
Kendisiyle ilgili konuşmaz, elinde iki satır sözle gelip notasız bestelerini dinletmek için ricacı olan gençlere öğütler verirdi.
Onunla ilgili öykülerin bini bir paradır.
***
Yaşama nasıl yaklaştığıyla ilgili ders aldığım özyaşamından bir öyküyü kendisinden dinleme fırsatım olmuştu.
1957’de Urfa’dan trenle Haydarpaşa’ya gelip vapurla Karaköy’e geçtiğinde bir yere çömelmiş. Cebindeki paraya bakmış. Ben diyeyim 5, siz deyin 50 kuruş…
1982’de yine Karaköy’de, bu sefer bir banka oturmuş; elini cebine sokup metal paraları çıkarıp saymış. Ben diyeyim 5, siz deyin 50 kuruş… Geldiği zamanki para kadar bir para varmış avcunun içinde.
Kendi kendine söylenmiş Urfalı Babi:
“Ulan gavat, helal olsun; İstanbul gibi bir yerde, yıllardır bedava yaşisen.”
Bu ne muhteşem bir yaşam algılayışıdır, hala çözebilmiş değilim.
***
“Anan anandır ama baban belki babandır…”
***
– Ula Babi nereye gidisen?
– Ula yarın zabah öğrenirsen…
***
“Elli dirhem kaşarım, kız aklına şaşarım”
***
Ankaragücü tezahüratı
Hendek üstünde hendek,
Sanki deve hörgücü
Bıraktık işi gücü,
Bastır Ankaragücü
***
– Babi derdin var mı?
– Evli değilem
– Paran var mı Babi?
– Borçlu degilem.
***
Bir Babi şarkısı: Doktor Bernard
Aman Doktor Bernard.. çabuk kalbimi değiştirin
Azrail peşinde,yalvarırım çabuk olun
Yok yapmak telaş var ben size takmak kalp
Siz girmek var şimdi ameliyathane
Doktor Bernard Doktor Bernard
Gel kalbimi çabuk tak
Aman yetiş Doktor Bernard azrail canımı alacak.
***
Sandıktan çıktık
Nara palavra atarak meydana çıktık
En mukaddes meclislerde tabanca sıktık
Demokrasi kulesini temelden yıktık
Ne torbadan ne çuvaldan, sandıktan çıktık..
Çıktık ağalar çıktık, biz nerden çıktık
Çıktığımız yerlere milyonlar tıktık
Bize tos vuran koçları ederiz fıtık
Ne valizden ne bavuldan, sandıktan çıktık
***
Bir gün hasta hasta geldi yanıma. Kötü görünüyordu. Hastaneye yatması gerekiyordu ama Babi’nin ne parası vardı ne sosyal güvencesi. Süleyman Demirel’e mektup yazacak, yardım isteyecekti. Adresini benim bulabileceğimi düşünmüş. Süleyman Demirel o tarihte siyaseten yasaklı… Nereden bileceğim Demirel’in adresini? “Süleyman Demirel, Ankara yazsak gider” dedim… “Hatta yalnızca Süleyman Demirel yazsak, o da olur…” Öyle de yaptık. Bir haftaya kalmadı, Demirel birilerini göndermiş, Babi’yi alıp hastaneye götürdüler, Tedavi ettirdiler.
O hastanedeyken ben Altılı Ganyan bayiinden ayrıldım. Bir daha da görmedim Urfalı Babi’yi.
Sonra duydum ki bu dünyadan göçer olmuş… Cebinde kaç kuruş vardı, hep merak etmişimdir.
Saygı ve sevgiyle anıyorum.
30 Ekim 2009 Saat 02:41