Tuğrul Kaban
Dün bütün gün o kadar lafını ettiniz, ben de merakımdan dün aksam şu ayaktopu müsabakasına biraz bakayım bari dedim.
Ancak aynı şeyi seyrettiğime emin değilim. Benimki galiba Türk Telekom – Samsung arasındaki bir müsabaka idi.
Bir de oyuncuların sırtlarında isimleri vardı. Bazıları ilk adını yazmış, bazıları son adını. Bir tanesi de herhalde karar verememiş ki iki adını birden yazmış. İlginç bir kural. İngiltere’de Arsenal’in Alexander Oxlade Chamberlain diye bir oyuncusu var, iyi ki o da adının tamamını yazmak zorunda kalmıyor.
Anlaşılan her ekipte söz konusu ülkeden sadece 4 tane oyuncu oynayabiliyor, geriye kalan 7 tanesi başka ülkelerden gelmek zorunda galiba. Bu da ilginç bir kural. Ama bu beynelmilellik benim hoşuma gitti.
Üstelik Türkiyeli ekibin müdürü İtalyalıymış, İngiltereli ekibin müdürü ise Portekizli. Bu da ilginç. İtalyalı olan bir ara İtalyanca çok bağırdı, yanındaki tercümanı da aynı şekilde Türkçe bağırdı.
Gırmızı-Sarı (herhalde arkadaşların söylediği “GS” kısaltması buradan kaynaklanıyor olmalı), neyse, gırmızı-sarı giysilerle oynayan ekibin içinde bir tane oyuncu vardı ki bunu mavi giysilerle oynayan ekibin destekleyicileri çok severlermiş. Herhalde ondan olmalı ki bu oyuncu topu sık sık, karşı ekibin kalesi yerine, tribünlerdeki mavi ekibin destekçilerine yolladı. İlginç bir karşılıklı sevgi-selam gönderme yöntemi.
Top kaybolunca yeni top veriliyor. Çok kolay. Hâlbuki her zaman birçok topla oynasalar bence daha çok gol yaparlar bu çeşit müsabakalarda.
Ama sadece ayakla vurmak gerekiyor, adı da zaten ayaktopu değil mi. Ona rağmen her ekipte birer tane de topa elleriyle müdahale eden oyuncu vardı. Herhalde işler karışmasın diye onlara başka renk üniforma vermişler. Bir tanesi yeşil giymişti, diğerini tam hatırlamıyorum çünkü top o taraflara pek gitmiyordu.
Mavili ekip oyuncularının sırtlarında numaralarının altında bir de “oynama hakkı”nın kendilerinde olduğunu ifade eden bir ibare vardı (“right to play”). Demek ki bu hak onlarda olduğu için dün akşam hep o ekip oynadı, diğer ekip biraz seyretti. Bu kural da ilginç ama bana biraz peşin-dengesizlik kuralı gibi geldi, çok benimseyemedim.
Ya da yanlış anladım, belki mavili ekibin oynama haklarına daha önce bir şeyler olmuş ki dün akşam o sloganla bu haklarına sahip çıkmaya çalıştılar.
Bence iyi de sahip çıktılar. Öyle ki, gırmızı-sarılı ekibin kalesine çok daha fazla sayıda top koyabilirlerdi, belki 5-6 defa daha. Herhalde nezaket/misafirperverlik kurallarını aşacağı için öyle yapmadılar.
Bir de seyircilerin arasında en fazla %5 olmasına rağmen çok gürültü yapan gırmızı-sarılı destekçiler vardı. Hiç durmadılar. Hep çok sevindiler galiba. Belki sonucun daha kötü çıkması bekleniyordu ama zarar sadece 2-0 olunca çok sevindiler. İlginç.
Arada bazı şeyleri kaçırmış olabilirim, çünkü müsabaka çoğunuzun hep lafını ettiğiniz kadar keyifli değildi. Laf aramızda hatta bir ara uyuya kaldığımı da itiraf edebilirim.
Böyle ayaktopu müsabakaları yerine ben herhalde gene bayanlararası buz dansı müsabakaları seyretmeyi tercih edeceğim.