Söyledim ve ruhumu kurtardım
Latince: “Dixi et salvavi animam meam.”
İngilizce: “I have spoken and saved my soul.”
Sözün kaynağının ne ya da kim olduğu konusunda rivayetler muhteliftir. Ezekiel’in kitabı’nda (yazılışı M.Ö. 500’ler) yer aldığı söylendiği gibi St. Augustine (Hippolu, 354-430) ya da Martin Luther’e (354-430) ait olduğu da yazılır. Karl Marx, Gotha Programının Eleştirisi’nin sonunda bu Latince sözü aktarır.
OYG’nin fikri
Yıllardır uluorta konuşur durur, çeşitli yerlerde ufak değinmeler ya da çoğunluğun uzun bulduğu yazılar yazarım. Doğrusu grup çevreleri dışında bu yazılarımı herkes için erişilir duruma getirmek için hiç bir isteğim yoktu. Çoğu yazım yazıldığı dönemin günceline ilişkindi; bir kısmı tartışma yazılarıydı; derlenip toplanıp yayınlanmalarının bir anlamı olabileceğini düşünmemiştim. Üstelik sürekli bir yenilenme ve ses değişimi yaşıyordum (hâlâ da yaşıyorum). Bütün bu sebeplerle ‘eski’ yazılarımın bir kıymet-i harbiyesi olup olmadığından emin değildim.
Sonra bir söz geldi aklıma: Dixi et salvavi animam meam. ‘Söyledim ve ruhumu kurtardım’ anlamına gelen bu söz üzerine düşündüğümde, bütün yaptığımın tamamen bu olduğunun farkına vardım. “Neden herkes için erişilebilir bir kişisel web sitesi üzerinden sürdürmeyeyim ki ruhumu kurtarma çabamı” sorusuna verdiğim “neden olmasın” yanıtı üzerine kolları sıvadım.
Hem ‘eski’ yazılarımı ayıklayıp gözden geçirip kişisel siteme koydum, hem de ‘gün’ü yakalamaya çalışan ‘köşe yazıları’ yazmaya başladım “OYG’nin fikri” başlığı altında.
Yazılarımı okuma ilgisini canlı tutacak olanlar, hem vurgu farklılıklarımı, hem de ses değişim ve farklılaşmalarımı farkedeceklerdir.
OYG’nin kökleri
En sonunda kabullendim: gri hücrelerimin yenilenmesinin yavaşladığı bir yaş dilimine girmişim. Zehir gibi belleğimin yerinde yeller esiyor. Bir zamanlar okuduğum kitapları satır satır, oyun ve/veya filmleri handiyse sahne sahne anımsardım. Bir malumatfuruş olarak Nehar Tüblek’in çizgileriyle renklenen Hürriyet gazetesindeki “faideli malumat” bölümündeki ufak notlar bile belleğimde yer almıştı. Bütün bunlar uzun zaman önceydi. Şimdi bakıyorum da okumuş olduklarımın da seyrettiklerimin de önemli bir bölümünü unutmuşum. Olay örgüleri, karakterler, dahası sözler uçup gitmiş belleğimden ve okumuş ya da seyretmiş olduklarıma yabancılaşmışım. Sanki okumamış ve/veya seyretmemişim gibi, bir zamanlar en büyük dostlarım olanlar hakkında belleğimde çok az şey kalmış olduğunu farkettim. Bunu farkettiğim ve daha da önemlisi kabullendiğimde yeniden okuma ve seyretmelere başladım. Güzel ve keyifli oldu; yeniden okuma ve seyretme süreçlerinde eski dostlarla buluşma tadı elde ettim.
Bir şey daha keşfettim bu süreçte: olay örgüleri, karakterler ve sözler uçup gitmiş olsa bile işin özü baki kalmış; içime, düşüncelerime, davranışlarıma sinmiş. Aslında bütün yeniden okuma ve seyretmelerimde beni ben yapan şeylerin köklerini, benim köklerimin izini sürüyor olduğumun farkına vardım.
Arada bir, köklerimin yeniden keşfinin kimi sonuçlarını paylaşmak istiyorum sizlerle.




cengiz kurmuş için bir cevap yazın Cevabı iptal et