türkiye komünist hareketinin en çok hapis yatan, en çok eser veren düşünce ve eylem adamlarından hikmet kıvılcımlı, osmanlı imparatorluğu makedonyası’nın priştine kasabasında 1902 yılında dünyaya geldi. babası, priştine’nin posta-telgraf müdürü hüseyin bey, annesi münire hanım’dır.
balkan savaşından sonra; ailesinin ana tarafıyla birlikte, jandarma subayı dayısının yanına, kuşadasına göç etti. ilk ve orta öğrenimini kuşadası’nda yaptı. lise öğrenimine muğla idadisi’nde başladı. öğrenimini tamamlamadan okuldan ayrılarak, 1919’da kuvva-yı milliye hareketine katıldı. yörük ali efe çetesine girdi. aydın cephesinde ve çine köprüsünde işgalci yunan kuvvetleriyle yapılan çatışmalara katıldı. daha sonra köyceğiz kuvva-yı milliye askeri komutanlığı’na atanarak cephe gerisinde hizmet gördü. ilk yazılarını, muğla’da çıkan kuvva-yı milliye’nin yayın organı “menteşe” gazetesinde yayınladı.
kurtuluş savaşı’ndan sonra istanbul’a gelerek vefa lisesi’ne yazıldı. dokuzuncu sınıftan sınavla haydarpaşa’daki istanbul tıp fakültesi’ne geçti. tıbbiyeyi askeri öğrenci olarak okudu.
tıp öğrenciliği sırasında, kurtuluş ve aydınlık dergileri aracılığıyla sosyalizmle temasa geçerek devrimci faaliyete atıldı. aydınlıkta takma adla yazılar yazdı.
1 ocak 1925 tarihinde istanbul beşiktaş akaretler semtinde toplanan tkp’nin 2. kongresi’ne aydınlık grubu’ndan delege olarak katıldı. merkez komite üyeliğine seçildi. icra komitesi’nde gençlik kolu başkanlığı görevini üstlendi. aydınlık’ın “özel gençlik (fevkalade gençlik)” sayısını çıkardı. hareketin öteki yayın organları “vazife” ve “orak çekiç”te yazıları görüldü.
şubat 1925’de şeyh sait önderliğindeki kürt ayaklanması dolayısıyla çıkarılan “takrir-i sükun” yasasına dayanılarak, mensubu olduğu hareketin yayın organlarının kapatılmasıyla başlayan geniş tutuklamada, çoğu kendisi gibi tıbbiye öğrencisi olan arkadaşlarıyla birlikte yakalandı. ankara istiklal mahkemesi’nce 10 yıl kürek cezasına çarptırıldı ve askeri tıbbiyelik hakkı elinden alındı. ertesi yıl çıkarılan afla tahliye oldu.
kendisinin katılmadığı, 1926 mayıs’ında viyana’da yapılan tkp konferansı’nda alınan kararlara göre yeniden düzenlenen icra komitesi’nde tekrar “türkiye genç komünistler federasyonu reisi” sıfatı verildi. yeraltında “alev” ve “bolşevik” dergilerini çıkardı.
1927 tevkifatı’nda tekrar yakalandı. 3 ay hapse mahkum oldu.
tahliyesinden sonra; genel sekreter vedat nedim tör’ün ihanetiyle yapılan 1927 tevkifatı’ndan ağır bir yara alan parti’yi yeniden toparlayıp faaliyete geçiren merkez komite ve icra komitesi’nde görev aldı. 1928’de “kıvılcım” dergisini çıkardı. vedat nedim’in provokasyonunun nispeten dışında kalan izmir ve çevresi ağırlıklı gösterdikleri faaliyet 1929 mayısı’nda geniş bir tevkifatla sonuçlandı. merkez komite’den hüsamettin (özdoğu) ve laz ismail (marat)’le birlikte istanbul’da yakalandı. istanbul emniyet müdürlüğü 1.şube komünist masası polislerince yapılan ilk soruşturmada ağır işkencelere karşı direnerek ne partide taşıdığı sıfatlarını ne de partili olduğunu kabul etti. merkez komitesi üyesi arkadaşlarından laz ismail (marat)’in kendisiyle ilgili suç atımlarını yüzleştirmede reddetti. 25 haziran 1929 tarihinde izmir ağır ceza mahkemesi’nde 34 komünist partiliyle birlikte “taklib-i hükümet” ve “ameleden adamları mevkii iktidara getirmek istemek” suçlarından dava açıldı. yargılama sonucunda 4 yıl 6 ay 15 gün ağır hapse mahkum edildi. kararın okunmasından sonra yargı heyetine “bu kadar süre kızıl bir profesör olmak için yeterli bir zamandır.” dediği rivayet edilir. cezasının temyizce onaylanmasından sonra, bir kısım arkadaşları diyarbakır cezaevi’ne, kendisi de 6 kişiyle elazığ cezaevi’ne sürüldü.
elazığ cezaevi’nde yatarken marksizm-leninizm’i -kendi deyimiyle- “alfabesinden cebri âlâsına dek” öğrenmeye ağırlık verdi. ayrıca, komünist hareket içinde geçirdiği ilk 10 yıllık teorik ve pratik deneyimi özümsemesi ışığında “yol” adını verdiği bir dizi inceleme kaleme aldı. içinde bulunduğu merkez komitesi’ne “bir tartışma platformu yaratmak” umuduyla sunduğu -kendi yazdığına göre mk ‘ce de hasıraltı edilen- “yol” çalışmasının kitapları şunlardı: “genel düşünceler, partide konaklar ve konuklar, ihtiyat kuvvet: milliyet (şark), taktik ana halkası: legaliteyi istismar, parti ve fraksiyon, yakın tarihten birkaç madde, strateji planı.”
bu cezasının bitimine az bir süre kala cumhuriyet’in 10. yılı dolayısıyla ilan edilen afla 1933 ekimi’nde hapisten çıktı. 1935’te “içerde kurallarını hazırladığı strateji planına uygun legalite taktiği uygulayarak” parti’ye bir çığır açmak için “marksizm bibliyoteği” yayınevini kurdu.
1934-1937 yılları arasında bir yandan yayınları yüzünden hakkında kovuşturma yapılırken, bir yandan da yeraltındaki komünist ve işçi hareketiyle bağlantılı olarak işkenceli tutuklamalara uğradı. her yılın 1 mayıs arefesindeki birkaç günlük keyfi gözaltıların yanında; 1934 yılı aralık ayında aralarında eczacı vasıf ve selahi hüsnü’nün de bulunduğu bir grupla “komünist tertip” iddiasıyla yargılandı. 1936 yılı sonunda nazım hikmet’in de içinde bulunduğu endüstri dokumacılar cemiyeti kurucusu işçilerle birlikte tutuklandı. dört ay sonra tahliye oldu ve beraat etti.
1938 yılı haziranı’nda donanmanın amirallik gemisi yavuz zırhlısındaki bazı erbaşların dolaplarında kitaplarının bulunması üzerine “donanma askerini isyana teşvik ve tahrik” suçlamasıyla 27 kişiyle birlikte yargılandı. askeri mahkemenin yaptığı yargılama sonucunda 15 yıl ağır hapis cezasına mahkum edildi.
yargılama sırasında “askeri isyana tahrik ve teşvik” iddiasının hiçbir delili olmadığını ileri sürünce; askeri savcının “biz doktor hikmet için delil arayacak kadar safdil değiliz.” dediği rivayet edilir. 1950 yılında ilan edilen af kanunuyla 12 yıl sonra hapisten çıktı.
1945 yılında “vatan partisi”ni kurdu. partinin yayın organı “vatandaş” gazetesinde yazıları yayımlandı. 1957 yılının son günü parti yöneticilerinin tümüyle birlikte tutuklandı, parti kapatıldı. ilk sorgulamada ağır işkencelere uğradı. harbiye askeri cezaevi’nin hücrelerinde ve sultanahmet cezaevi’nde 2,5 yıl hapis yattı. sonunda beraat etti. vatan partisi de aklandı.
demokrat parti’nin iktidarını deviren 27 mayıs hareketinin başı orgeneral cemal gürsel’i vatan partisi başkanı sıfatıyla telgrafla kutladı. ardından 2.kuvva-yı milliyeciliğimiz adıyla milli birlik komitesi’ne açık mektup yazdı ve “anayasa teklifi” sundu. bu davranışları sonraki yıllarda türkiye solunun çeşitli kesimlerinden olumsuz tepkiler alarak eleştiriye uğradı.
1965 yılında “tarihsel maddecilik yayınları”nı kurdu. 1967’de sosyalist gazetesininin yayımını 7. sayısından sonra sürdüremedi. 1968 yılı başında işsizlik ve pahalılıkla savaş derneği’nin kurucuları arasında yeraldı. 1970 yılının sonbaharında “sosyalist” gazetesini tekrar çıkarmaya başladı.
sosyalist’teki başyazılarında bir yandan 50 yıldır içinde bulunduğu komünist hareketin o andaki dağınıklığının ve çok başlılığının çözümüne parti’nin reorganizasyonu önerisiyle yaklaşırken; öte yandan da “türkiye toplumunun özgünlüğü” doğrultusunda türk ordusunun -en son 27 mayıs örneğinde görüldüğü gibi- klasik marksist tanıma uymayan yapılanışıyla tekrar kalkışabileceği radikal hareketle işçi sınıfına ve politikasına geniş demokratik bir yol açabileceği umudunu beklediği bir taktiğe yöneldi.
umut ettiği doğrultudaki organizasyon olan 9 mart hareketi provoke edilerek 12 mart muhtırası şekline bürününce, nisan 1971 başlarında yeraltına inmek zorunda kaldı. 12 mart’ın faşist yüzü ortaya çıkıp 11 ilde “vatana ve cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma” iddiasıyla 26 nisan 1971’de sıkıyönetim ilan edilip ülke çapında devrimci avına çıkılmasıyla, aranmaya başlandı.
uzun süredir çekmekte olduğu prostat kanseri hastalığının iyice azması ve yurtdışında yapılacak bir “şua tedavisiyle” iyileşebilme umudu ve mevcut erbaşların yargılandığı 83 sanıklı dava’ya dahil edilmesiyle tekrar 1938 donanma davası benzeri bir tuzağa düşmemek için mayıs sonlarında ülke dışına çıktı. kıbrıs, lübnan ve suriye’den sonra bulgaristan’a ulaştığında, 1951 tevkifatı’ndan sonra yurtiçinde dağıtılan tkp’nin yerine 1960’tan sonra sovyetler birliği’nin güdümünde yurtdışında örgütlenen tkp’nin başındaki laz ismail (marat) ve zeki baştımar ikilisinin “yıllar önce tkp’den atıldı” iddiaları üzerine gerek bulgaristan’dan gerekse demokratik almanya cumhuriyeti’nden kovuldu. sonunda yugoslavya’ya sığındı.
11 ekim 1971 tarihinde belgrad askeri tıp akademisi hastanesi’nde öldü. cenazesi türkiye’ye getirilerek topkapı mezarlığında toprağa verildi.