Orhan Yalçın Gültekin
Tartışma “Darüşşafaka mı bizi yarattı, biz mi onu?” ya da “tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?” noktasına doğru ilerleme eğilimi gösteriyordu ki Ahmet Demirel olaya el koydu ve tartışmanın nankörler-şükran duyanlar boyutuna sıçramasını önledi.
Yaşamdaki ilk ve gerçekleştirebildiğim tek hedefim Darüşşafaka’ya girebilmekti. yani kazaen girmedim Darüşşafaka’ya; arkamdan iten de olmadı.
Bu açıdan biraz olsun dışarıdan bakabilirim sanıyorum konuya.
Kendi adıma soruyorum: Darüşşafaka’ya girmeseydim şu an bulunduğum düzeye (parasal olanaklar değil, entellektüel düzey) ulaşabilir miydim? Tuhaf geliyor ama en azından “neden olmasın?” diye soruyla karşılık veriyorum soruya.
Kendini beğenmişlik diye düşünülebilir ama Darüşşafaka’dan herkesin aldığı şey farklıysa ve farklı yoğunluktaysa, bu biraz da farklı insanlar olmamızdan kaynaklanmıyor mu? Kendi yolumuzu açmada farklı olanakları değerlendirebileceğimizi ve entellektüel ya da parasal alanlarda bu farklı yollarla bugün bulunduğumuz noktalara benzer yerlere gelebileceğimizi düşünemez miyiz? Belki kimimiz, daha başarılı bile olabilirdi (kimimiz de daha başarısız).
Yaşamın önümüze çıkarttığı/çıkartacağı ve tek tek bireylerin iradesi dışında oluştuğu için kiminin kader-kısmet, kiminin tesadüf ya da şans dediği farklı karar noktalarında alacağımız tavrın bizleri nerelere sürükleyebileceğini, her şey olup bittikten sonra kurgulamanın pek bir anlamı yokmuş gibi geliyor bana.
Yaşama bulunduğumuz noktadan bakmak ve elimizde olanları, (bizim farklı süreçlerden geçseydik ne olabileceğimiz üzerine kurgulama yapmak yerine) başkalarında olmayanlarla kıyaslamak daha anlamlı olmaz mı?
Eğer Darüşşafaka’ya giremeseydim, kendime farklı ya da benzer bir yön çizebilirdim. yine bir O. Yalçın Gültekin olurdu (daha “başarılı” ya da daha “başarısız” – kim bilebilir?), ama o adam kesinlikle Darüşşafakalı OYG olmazdı; ya da OYG olmazdı.
Darüşşafakalılar Listesi 28 Kasım 2001