Orhan Yalçın Gültekin

Kavramları doğru kullanmak

Ateizm, Türkçe karşılığının da açıkladığı gibi (tanrısızlık, tanrıtanımazlık) bir kutsala inanmama; dinsizlik, bir dinden olmama (bir dine inanmama); laiklik ise ruhban olmama anlamına geliyor. Üçü birbirinden farklı anlamlara sahip ve birbirinin yerine kullanılamayan, kullanılmamasi gereken kavramlar.

Birincisi bir kutsal tanımama; ikincisi bir kutsala inanıp inanmamadan bağımsız olarak bir inanma disiplinin içinde bulunmama; sonuncusu ise din adına hareket eden bir zümrenin ya da tavrın içinde olmama anlamına geliyor.

Bir devletin tanrıtanımaz ya da dinsiz olup olmamasından bahsedilemez; bahsedilirse de bu devlet din ve tanrı inancının yasaklandığı bir devlet olabilir ancak. Bu durumda devlet ters yönde bir ruhban devlettir, laik değil.

Laik devlet, tanrıya inanıp inanmamayı, bir dine bağlı olup olmamayı, bireyin vicdanına bırakan devlettir.

Din, bireyin sorunudur.

Dinin kaynağı olarak ‘kutsal’ kitapları değil de, ‘içtihatları’ alır ve devlet ya da ruhban sınıflarının uygulamalarını din olarak kabul edersek ancak, dinde modernleşme olsun mu olmasın mı tartışmasını sürdürebiliriz.

‘Kutsal’ kitaplarda bir kısım insana, başkalarına dinin ne olduğunu dayatma, dahası din adına konuşma yetkisi verilmemiştir.

Kaynağı din olan bir yetke yoktur ve olamaz. dine göre, kimsenin tanrı adına söz söyleme yetkisi yoktur. böyle bir yetkeye sahip olduğu savında bulunmak, dinsel anlamda şirk koşmaktır ki en büyük günah olarak kabul edilir.

İbn-i haldun’un Mukaddime’de kullandığı söz, inananlar için öğretici olabilir: ‘Benim gördüğüm budur, doğrusunu allah bilir.’

Bana göre, birey, ‘kutsal’ kitaplarda anlatılanlardan ne anlıyorsa, ‘din’ o birey için odur.

Laikliğin anlamı da burada ortaya çıkmaktadır. Laiklik ilkesel olarak dine karşı değildir; tanrıtanımazlık anlamına gelmez. Laiklik, bireyin vicdanını özgürleştirir. Ruhban sınıfını ortadan kaldırarak belirli bir grubun din adına konuşmasını engeller ve bireyin din ile ilişkisini kendi başına sürdüreceği bir bireysel alan olarak yeniden oluşturur.

Birey bir dine ya da genel olarak dine bağlı olup olmama; bir kutsala inanıp inanmamada olduğu gibi bir dini yaşama ya da bir kutsala inanmayı yeğlerse bunu kendi algılaması temelinde yeniden kurmakta da özgürdür.

ulemanin bile kendi arasında uzlaşamaması, aslında hayli insanî bir durumdur. her birey kendi gerçekligini yaşar ve dinde onu görür. İnanan birey zaten her zaman laiktir (bildiğini okur); yalnızca ruhbanlardan kurtulması gerekir.

Yaşanan sorunun sebebi dinin modernleşmemesi değil, toplumun laikleşmemesidir.

15 Mayıs 2002