Orhan Yalçın Gültekin
George Orwell, 1948 yılında yazdığı “1984” (Nineteen Eighty-Four) adlı ünlü çalışmasında totaliter bir sistemi işler. Bu sistemin simgesi, gerçek mi, imgesel mi olduğu belli olmayan “Big Brother/Büyük Birader/Ağabey”dir. 1984, bugünlere kalan o ünlü sözle de bilinir: “Big Brother is watching you/Büyük Birader seni gözetliyor”. “Büyük Birader”in kimi simgelediği tartışmalıdır; kitapta anlatılan sistem, o dönemin iki totaliter kabul edilen sistemine (Sovyet ve Nazi) benzetilir. BBC’nin 1954 yılındaki yapımındaki kurmaca görüntüye bakıldığında Stalin’den daha çok Lord Kitchener’e benzediği söylenebilir. (Bknz: 1984; Stalin, Lord Kitchener)
Kitap, soğuk savaş sağcılığının sola karşı bayraklarından biri olarak bugünlere geldi ve soğuk savaş solculuğu da bunu hemencecik kabul etmişti. Bu durum anlaşılır bir durumdu. Oysa kitap, belki Orwell’in düşüncesinin de ötesinde başka bir şeyi anlatıyordu. Frankfurt okulu’nun ayrıksı ismi Herbert Marcuse, totalitarizm diye tanımlanan ve anlatılanın aslında (demokratik ya da faşist/nazi ve/veya sosyalist/sovyetik olsun) gelişmiş sanayi toplumunun bir özelliği olduğunu anlatmaya çalıştığında yankısını bir biçimde 1968 Fransasında bulacaktı.
Orwell’in 1948’de, iki örnekten (Sovyet ve Nazi) yola çıkarak kurduğu karakter, kalû belâdan beri var olan bir “totalitarizm”in modern çağa uyarlanmasıdır aslında. Kalû belâ, Kuranî bir tabirdir. Allah ruhları yaratıp, onlara Rabbiniz değil miyim, meâlinde: “Elestü bi-rabbiküm” diye sorar ve karşılığında da ruhlardan “Evet rabbimizsin” meâlinde “Kalû belâ” yanıtını alır. Allah, yalnızca ruhların yaratıcısı değil, aynı zamanda gözetleyicisidir de.
Orwell’in 1984’ünde ise artık gözetleyen “Büyük Birader”dir. Aslında Orwell 1984 tarihini kendisi koymamıştır ama kitabın yazıldığı dönemin totaliter olduğu varsayılan iki sisteminin de (Nazi ve Sovyet) totaliter olduğu ve/veya olabileceği görüşü çok su götürür. Siyaset bilimcilerinin bir kanadı “totaliter” kavramına kuşkuyla yaklaşmışlardır. (Bir siyaset bilimci olmayan bu garip de bu kavrama soğuk yaklaşanlardandır.) Ama bu durum kitabın değerini gölgelemez.
Orwell’in 1984 kehanetinin edimsel temelleri aslında 1946 yılında atılmıştı (Orwell ne kadar farkındaydı bilinmez). ENIAC (Electronic Numerical Integrator and Calculator/Elektronik Sayısal Doğrulayıcı ve Hesaplayıcı), 1946 yılında Pennsylvania üniversitesi’nde üretilmişti. 1984’te ise IBM, Intel’in 80286 micro işlemcisine dayalı PC AT adlı yüksek performanslı ikinci kuşak bilgisayarını tanıttı. aynı yıl içinde Apple, Orwell’in 1984’üne göndermede bulunan bir reklam eşliğinde Macintosh’u piyasaya sürdü… ve bugün bilgisayar programcılığının en büyük ismi olan Microsoft, bu ilk Macintosh için sözlük işlemci ve elektronik tablo programı yazmıştı.
Orwell’in öngörüsünü doğrular biçimde ve/ama bu öngörünün düşük teknolojili arkaik görünümünü tarihin çöp sepetine atan yüksek teknolojiye dayalı yüksek yoğunluklu bir “Big Brother”, adım adım inşa ediliyor. Uydu teknolojisine bakın… Google’in ABD’nin kimbilir hangi derin devlet grubuyla bağıntılı çalışmaları sonucunda ortaya çıkan “Google-Earth”ünü aklınıza getirin ve her “ulusal” devletin adım adım geliştirdiği “tek kimlik numaralı insan” uygulamasını düşünün…
Modern yaşamı kolaylaştırdığı savlanan her adım, bizleri devletin denetim ve gözetlemesine o kadar açık ve yakın hale getiriyor.
Yakında köylülere kaç adet küçük baş hayvanın, kaç tane büyük baş hayvanın var diye sormayacaklar.
Önceden bilecekler.
Çünkü “big brother is watching you”…
13 Ocak 2007 18:30