Orhan Yalçın Gültekin

Çok kültürlülük ve çok dilliliğin kalesi Avrupa ülkeleri, bir süredir iletişim araçlarından okullara, oradan da sokaklara dek resmî dil dışındaki dillere kapılarını kapatıyor. Avrupa Birliği ülkeleri, bir yandan yeni bir medeniyet programı çevresinde toparlanırken, diğer yandan tek tek ülkelerde tek kültürlü, tek dilli uluslar oluşturmaya çalışıyor. Ulus-devletler çağının kapandığını vaazedenler kendi ulus-devletlerini sağlamlaştırıyorlar.

Danimarka radyosu yabancı dillere kapandı

Danimarka Radyosu, tasarruf planları çerçevesinde aralarında Türkçe ile birlikte Arapça, Urduca, Boşnakça/Sırpça/Hırvatça, Somalice ve İngilizce yayınları da 2005 yılsonu itibariyle durduracağını açıklıyordu. Danimarka Radyosu haber müdürü Lisbeth Knudsen, radyo yöneticileri olarak, entegrasyonla ilgili çalışmaların anadilde yayınla değil, diğer programların içinde etnik kökeni farklı gazetecileri çalıştırarak yapılmasını uygun gördüklerini söyleyecekti.

İsveç “merhaba” demeyi bıraktı

Danimarka’dan sonra İsveç’te de Türkçe’ye yasak geldi. İlginç olan, bu yasağın “Türk Dil Bayramı”na rastlamasıydı. İsveç hükümeti, radyo ve televizyonunda Türkçe’yi yasaklıyor, Türkçe yayınlar kaldırılıyordu. Gerekçe ise garipti. İsveç Radyosu yönetimince İsveç’te yaşayan en büyük göçmen dilleri arasında yeralan Türkçe, politik bir dil olarak tanımlanıyor ve İsveç’teki Süryani ve Kürt gruplarının Türkçe konusundaki hassasiyete vurgu yapılıyordu. İsveç Radyosunun program şefi Kerstin Brunnberg, 40 yılı aşkın süredir İsveç’te olan Türklerin şimdiye dek İsveççe öğrenmiş olmaları gerektiğini, öğrenemedilerse bunun Türklerin sorunu olduğunu söyleyecekti.

İsveç’teki Türkler artık 28 yıl boyunca dinledikleri Türkçe radyo programı “Merhaba”yı 15 Ocak 2006’dan bu yana dinleyemiyorlar.

Almanya’da okul bahçesinde bile anadil yasak

Almanya’da durum daha da vahimleşiyordu. Berlin’deki Herbert-Hoover okulu, okul içinde Almanca’dan başka bir dil konuşulmasını yasaklıyor, Ulusal Alman Vakfı da bunu ülke için çok önemli bir adım olarak görüp Okul’a 75 bin Avroluk bir ödül veriyordu. Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) eğitim uzmanı politikacı Robert Heinemann, “Okulda teneffüslerde bile Almanca zorunluluğu doğru bir karar. Uymayan öğrenciler cezalandırılmalı. Türkçe konuşana okul bahçesi süpürme cezası verilmeli” diyebilirken, Bielefeld’deki “Aktuelle Fitness” adlı bir spor salonu, Türkçe’yi yasaklayacak ve aralarında Türkçe konuşan Dilan Nakipoğlu-Floth ile Volkan Aksu’nun üyeliklerini iptal edecekti.

Hollanda’da Vatandaş Felemenkçe Konuş

Halen çoğu ilk ve orta dereceli okulda, yabancı öğrencilerin okul içinde ve bahçesinde kendi aralarında anadillerini konuşmalarının yasak olduğu Hollanda’da ise koalisyon ortaklarından Liberal Partili Yabancılar Politikası ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Rita Verdonk, ülkesindeki yabancıların sokakta da Hollandaca/Felemenkçe konuşmaları gerektiğini söyleyecekti. Verdonk, anadil yasağının ırkçılık içermeyeceğini, yabancıların, sürekli Hollandaca/Felemenkçe konuşarak kendilerini sokakta göçmen hissetmekten kurtulacaklarını ve Hollandalılarla daha iyi kaynaşabileceklerini savlayacaktı.

Verdonk’a göre bir çok Hollandalı kamuya açık alanlarda başka bir lisan duymaktan rahatsız olduyormuş.

Hollanda, herkesin uymak zorunda olacağı bir vatandaşlık belgesi hazırlıyor. Hollanda’nın değerlerinin listeleneceği belgede “Vatandaş Felemenkçe-Hollandaca konuş” denilecekmiş.

Yasağa karşı çıkanlar da var

Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Avrupa Parlamentosu milletvekili Bernard Rapkay, çok kültürlülüğü esas alan Avrupa Birliği’nde dile yasak getirme çabalarının doğru olmadığını söylüyordu. Dili zenginlik olarak tanımlayan ve yasaklanmasına karşı olduğunu vurgulayan Rapkay, uyum için Almanca öğrenilmesinin gerekli olduğunu, Türkçe ya da Almanca arasında tercih yapmak yerine her ikisini de öğrenmenin yeğlenmesi gerektiğini vurguluyordu.

OYG, 02 nisan 2007