Orhan Yalçın Gültekin

Kimi sözcükler vardır, kökenleri bile farklılaşmıştır ama önce hangisi gelir, hangisi sonra… bilebilmek için dil uzmanı olmak gerekir.

Birbirine yakın iki sözcük var: şâkî ve şakî… şâkî (hem a hem de i harfinin üzerinde inceltme işareti olan), şikâyetten gelmiş, müştekî karşılığı olarak şikâyetçi, şikâyet eden anlamına geliyor. bir de şakî var; a harfinin üzerinde inceltme işareti yok. “Her çeşit kötülüğü içinde barındırmak” ve “bela ve zillete düşmek” anlamındaki “şekavet”ten türeyen şakî, her çeşit günahı işleyebilen, haydut vb anlamına geliyor. Eşkıya da çoğulu…

Acaba diyorum, şikâyet eden şikâyetlerinde ısrar edince “şâkî”den “şakî”ye dönüştürülmüş olabilir mi? Adam şikâyet edermiş, “şâkî olmuş, sonra bakmışlar ki şikâyet “nizam”ı bozuyor, düzene göre kötülük haline geliyor; al sana demişler, seni öyle bir damgalayalım ki insan içine çıkamayasın.

***
“Çete” Bulgarcadan Türkçeye geçmiş bir sözcük. TDK’daki karşılığı “yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk; ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik…

Zamanında “çete” sözcüğü küçültücü bir anlama sahip olmadığı gibi onurlandırıcı bir anlama da sahip değildi. Yalnızca silahlı adam gruplarının örgütlenme düzeyine ilişkin “teknik” bir kavramdı. “Eşkıya çetesi” olabileceği gibi işgale karşı direniş gösteren silahlı gruplar da olabiliyordu ve hepsi “çete” olarak adlandırılıyor ve tamlayanına göre olumlu ya da olumsuz anlam yükleniyordu.

“Çete savaşı” ise bir askeri terim olarak önemliydi. Düzenli orduyla bağıntısı olup olmamasından bağımsız olarak görece küçük grupların kendilerinden güçlü düşman güçlerine karşı sürdürdüğü yıpratma ağırlıklı savaşın “teknik” adıydı. TDK, şöyle açıklıyor: “küçük asker birlikleri veya çeteler tarafından düşmanı yıpratmak için her türlü yola başvurarak yapılan savaş”.

İstiklâl harbimizde işgale karşı ilk direnişi gösterenler nasıl anılıyordu? çete… Çeteler içinde yeralanlara da çeteci deniyordu.

Mao’nun kitaplarının ilk çevirilerinde de “guerilla warfare” karşılığı olarak “çete savaşı” karşılığı kullanılıyordu.

Sonra ekmekler bozuldu. “eşkıya” ile “çete” özdeşleştirildi. Devlet, beğenmediği, onaylamadığı silahlı gruplara aynı anlama gelmek üzere “eşkıya” ya da “çete” demeye başladı. Örneğin devlet, 12 Mart’ta da 12 Eylül’de de devrimcileri “eşkıya” (ya da tekili “şaki”) olarak adlandırıyordu, “Terörist”i ihmal etmeden…

***
Gerilla ve gerilla savaşı da “tarafsız” sözcüklerdir aslında. Kavramın deformasyonu, garip biçimde, bize özgüdür ve bütünüyle olumlu anlam yüklüdür. Hem uygulayan, hem uygulanan açısından gerilla savaşı olumlu bir kavramdır Türkiye’de. Bir zamanlar böyle değildi. Gerilla savaşı olumsuzdu. Karşısına da kontr-gerilla koyulmuştu.

***
“Terör” ve “terörist” de bu tür tartışmalı kavramlardan…

TDK şöyle tanımlamış: yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş. TDK, “cana kıyma ve malı yakıp yıkma”yı niye araya sokuşturmuş anlamak mümkün değil. Terör ya da aynı anlama gelmek üzere tedhiş, “korkutma, dehşete düşürme, ürkütme” anlamlarına geliyor. “Cana kıyma ve malı yakıp yıkma” terör amaçlı eylemin o anki amacına uygunsa kullanılan bir “yöntem” olabilir ancak, yani ne kaidedendir ne de anlamının içindedir.

Tarih boyunca terör -tedhiş ya da yıldırı-, düşmanın ürkütülmesi, korkutulması, dehşete düşürülmesi için bir taktik olarak kullanılmıştır. Bu tür durumlarda terörün, yani “ürkütme, korkutma, dehşete düşürme eylemi”nin hedefinin ne olduğu önemlidir. Bu hedef bir devlet ve/veya ordu olabileceği gibi bütün bir “öteki halk-millet-ulus-budun-dinsel topluluk” da olabilir.

Bir bütün olarak “terör”e karşı olunabileceği gibi yalnızca “terör”ün kimi türlerine de karşı olunabilir. Meşrebe, algılayışa, duruşa bağlıdır.

***
Benim gördüğüm budur, ötesine de aklım ermez…

02 Kasım 2007 08:05