prof. dr. korkut boratav
yarınlar: böyle bir krizden bir yılı aşkın süredir söz ediliyordu. bu süre zarfında abd hükümeti neden bir önlem almadı? başaramadılar mı, yoksa önlem almak mı istemediler?
boratav: finansal sistemin, yatırım bankacılığının, hatta mevduat bankalarının menkul değer ihraçlarını ve bunlarla ilgili işlemleri denetleyen ve büyük buhran yıllarından miras alınan glass-seagal yasası, 1999’da kaldırıldı. onun yerine konan yasal düzenleme finansal sistemi tümüyle kuralsızlaştırdı. finansal piyasalardaki aksaklıkların, fed’in ince ayarlarının katkısıyla kendi kendini düzelteceği beklentisi bir inanç mertebesine çıkarıldı. bu saplantılı tavır, işler iyiye gittikçe herhangi bir tehlikenin algılanmasını da imkânsız hale getiriyordu.
yarınlar: krizin sebebi olarak mortgage kredilerini ödeyemeyen orta sınıflar gösterildi. peki yatırım bankaları bu riske neden girdi?
boratav: krizin patlak vermesine yol açan ilk halka, kredi borçlarını ödeyemeyen düşük gelirliler olmakla birlikte, sorumluluk onlarda değil, bu gruplara ipotek kredilerini “hile ve desise ile” pazarlayan bankalardadır. bankalar ise, kredi sözleşmelerini bir paket haline getirip menkul değerlere dönüştürerek pazarladıkça riski üstlerinden atabildiler. bu kâğıtları pazarlayan yatırım bankaları satış komisyonu aldıkları için sorun yaşamıyorlardı; satın alan finansal kuruluşlar, “hedge” fonlar ve kurumsal yatırımcılar ise tekrar ve kâr elde ederek pazarlayabilecekleri beklentisi içindeydiler. ekonomik ortam görünüşte olumlu seyrederken, bu tür zincirleme ilişkilerde risk algılaması çok güç olur. esasen, “sürüye ayak uyduran davranış” öncelikle finansal piyasalar için geçerli olan bir deformasyondur.
yarınlar: abd’de ortaya çıkan finansal kriz avrupa’ya yayılmış gözüküyor. sizce bu kriz diğer piyasalara da yayılarak büyük bir bunalıma dönüşecek mi?
boratav: finansal kriz ile toplam talebin ve milli hasılanın büyük boyutlu, derin ve uzun süreli gerilemesi biçimini alan ekonomik bunalımı birbirinden ayırmak gerek. finansal krizin yaygınlaşmakta olduğu, daha da yayılacağı açıktır. ancak geleneksel keynes’gil araçlar, bu krizin sözünü ettiğim anlamdaki bir bunalıma dönüşmesini önleyebilecektir. bence, batı ekonomileri, bir yılı pek aşmayacak milli gelir daralmaları ile sınırlı bir gerileme dönemine girmiştirler. gerileme kısa sürebilir; ama daha uzun süreli, kalıcı bir durgunlaşma gündemdedir. zira, keynes’gil araçları talep daralmalarını, yani “iniş” sürecini durdurabilir; ama büyümeyi gerçekleştirecek etkileri sınırlıdır.
yarınlar: abd’nin finansal sistemini yerle bir eden bu kriz türkiye’yi şimdiye kadar nasıl etkiledi, bundan sonra nasıl etkileyeceğini tahmin ediyorsunuz?
boratav: öncelikle avrupa’daki ekonomik gerileme, ihracat kanalıyla üretime yansıyacak. yabancı sermaye girişlerinin en önemli öğesi olan dış borçlanma pahalılaşacak, kısıtlanacak; vadesi gelen kredilerin yenilenmesi, “döndürülmesi” güçleşecek; dış kaynak girişlerinin yavaşlaması, toplam talebi ve büyüme hızını aşağı çekecek; döviz kurları yukarı seyrettikçe borçları dövizli, ancak gelirleri ytl cinsinden olan şirketler iflâsa sürüklenebilecek; bu olgulara çeşitli menkul değerlere bağlanmış olan yabancı kökenli sıcak para stokundan ani ve büyük boyutlu çıkışlar eklenirse bir finansal kriz gündeme gelebilecektir. bu çeşitli kanallardan gelen etkilerin bileşkesinin nicel sonuçlarını bugünden öngöremeyiz. ancak, en iyi ihtimalle durgunlaşma; en kötü ihtimalle bir finansal krizi izleyen ciddi boyutlu bir küçülme olasılıklarından oluşan bir yelpazenin içinde kalan çeşitli senaryolar söz konusudur.
yarınlar: krizin yayılmasını önlemek için abd hükümetinin müdahale etmesini bazı iktisatçılar serbest piyasadan vazgeçme olarak yorumladı. sizce abd hükümetinin krizin yayılmasını önlemek için uyguladığı yöntemler bakımından önceki krizlerle şimdiki arasında ne gibi farklar var?
boratav: tekelci kapitalizm, devlet aygıtının daima büyük sermayeyi desteklediği bir sistemdir. dolayısıyla kriz koşullarında ana öncelik emekçilerin ve küçük burjuvazinin değil, iflasa sürüklenen büyük şirketlerin kurtarılması olur. “serbest piyasa” doktrininin ideolojik bir yanılsama olduğunu büyük patronlar ve devlet aygıtını yönetenler biliyorlar. güçlük, bu yanılsamanın alt katmanlara yayılmış olmasından geliyor. büyük patronların kurtarılmasını “sosyalizm” diye adlandırıp lânetleyen bir savrulma içinde olan bu katmanların seçim konjonktürü içinde ikna edilmesi gerekiyordu.