Hale Özgür Kıyıcı
Eşim M. Lütfi, gazetede çıkan anma ilanını kesip kütüphanenin bir köşesine bantlarken, eminim o da benim gibi yıllar ötesindeki bu güzel adamı, devrimci Kürt hareketinin yiğit 68’li arkadaşını yüreği yanarak anmıştı.
Devrimci Kadınlar Birliği’nin kuruluş aşaması bitmiş, annem Necla Özgür genel başkan seçilmişti. Birliğin çalışması için bir mekâna ihtiyaç vardı. Neco’nun önerisi ile Devrimci Doğu Kültür Ocakları’na ait dairenin bir odası devrimci kadınlara tahsis edilmişti. Orada tanımıştım Neco’yu… Kardeşlik, yoldaşlık ilişkisinin en güzel yıllarıydı.
1970 yılı olmalıydı. Bahar ayları Silvan kana bulanmıştı. Eşkıya avı adı altında zulüm başlamıştı. Saddam ve Barzani arasındaki anlaşma Türkiye’yi ürkütmüştü. Silvan ilçesi TSK komandoları tarafından telef edilmişti. Her yerde silah aranıyordu. Çoluk çocuk Silvan meydanına dizilmişti. İstanbul’dan bir heyet Silvan’a gidecekti. Annem de bu ekibin içinde Devrimci Kadınlar Birliği başkanı olarak yola çıkacaktı.
Neco benim duygularımı anlamış, “Hiç merak etme, Necla ananın can güvenliğini düşünme; ben ve arkadaşlar onun bizimle gelişine moral depolama olarak bakıyoruz.” demişti.
Canım anacığımın Silvan anıları ise bitip tükenmez anılardı. Neco’nun yeri hep farklı idi. Sanki Taylan’ın yerine koymuştu, bütün 68’liler gibi… Bu Silvan olayları ve 15–16 Haziran olayları nedeni ile 12 Mart’ta İstanbul Dev-Genç davasında yargılanmıştı.
Ben baba tarafından Vanlıyım, bu yüzden M. Lütfi’ye enişte diye espriler yapardı. Yıllar sonra Mehmet Tüysüz’le karşılaştığımızda konumuz Neco idi…
Anneciğimin çok ağladığı günlerden bir gün olmuştu, Neco’nun Diyarbakır cezaevinde işkencelerin etkisiyle öldüğünü öğrendiği gün.
Anneciğim, Doğu illerini ilk Silvan olayları ile görmüştü. İkinci gidişi ise Neco’nun öldürülüşünden sonra onu ziyarete gidişiydi. Nasıl bir duygu yoğunluğu içinde idi anlatamam. Bir arkadaşımız Siverek Devlet Hastanesi başhekimi idi; onun evinde misafir olmuştuk. Diyarbakır, 12 Eylül’ün dozer gibi geçtiği vahşeti yaşıyordu. Anlatılmaz işkencelerle insanlar cezaevlerinde öldürülüyordu. İşte o cezaevi milat oldu.
Sevgili dostumuz Neco seni çok aradığımızı biliyorsun değil mi?