Türkiye sol hareketinin tanınmış isimlerinden Ziya Yılmaz, bir süredir geçirmekte olduğu astım ve zatürre hastalığını yenemeyip tedavi gördüğü İstanbul Süreyyapaşa Hastanesi’nde 04 Ekim 2011 gecesi yaşamını yitirdi.
Ziya Yılmaz, 5 Ekim 2011 Çarşamba günü Süreyyapaşa Hastanesi’nin bahçesinde saat 12.00’de düzenlenen anma töreninden sonra, defnedilmek üzere memleketi Fatsa’ya gönderilecek ve Fatsa’da düzenlenecek tören sonrasında Ziya Yılmaz’ın cenazesi Kızıldere’de Mahir Çayan ile öldürülen Nihat Yılmaz’ın yanına defnedilecek.
Ziya Yılmaz kimdir?
1938 yılı Fatsa ilçesi Bozdağ Köyü’nde doğdu.
Ankara Yüksek Ticari ve İktisadi İlimler Akademisi’nden mezun olan Ziya Yılmaz, Fatsa’da matbaa kurdu ve Yeşil Fatsa gazetesini çıkardı.
65-66 yıllarında Türkiye İşçi Partisi ilçe başkanlığını yaptı. Büyük fındık mitinglerinin öncüsü oldu. Fındık üreticisinin haklarını savundu.
1970’te Aydınlık Sosyalist Dergi çevresinden ayrılan ve daha sonra THKP-C’nin kuruluşuna yönelecek Kurtuluş hareketinin 11 kişilik “Geçici Genel Komite”si ile Nisan 1971’de örgütlenmenin THKP ve THKC olarak iki alanda sürdürülmesi kararıyla başlayan yeniden yapılanma sürecindeki 11 kişilik Genel Komite içinde yer aldı.
İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılması olayında yer alan Ziya Yılmaz, TCK 146/1’den idamla yargılandı, 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklu bulunduğu Maltepe Askeri Cezaevi’nden 29/30 Kasım 1971 tarihinde firar eden Yılmaz, 19 Şubat 1972’de İstanbul’da gerçekleştirilen bir operasyonda yaralı olarak yakalandı.
15 yıl hapis yattıktan sonra 1986’da tahliye oldu. Yılmaz’ın infaz kanununa göre hesaplanan cezasının 13 Ağustos 1983’te dolduğu ve yaklaşık 3 yıl fazladan yattığı da tahliye kararına bilgi olarak geçti.
Cezaevinde “TKP”ye katıldı. Hapisten çıktıktan sonra, o dönemde “TKP”ye hakim olan Gorbaçovcu çizgiye karşı önce illegal Komünist Birlik, daha sonra yasal 10 Eylül çalışmalarına katkıda bulundu.
Malvarlığına konan haciz 36 yıl sonra kaldırılabildi.
Çankaya Belediyesi Belediye Meclis Üyeliği de yapan Yılmaz, eşi, kedileri ve dostlarıyla yaşamını Ankara’da sürdürüyordu.
Demir Küçükaydın, 11 Ekim 2011 tarihinde Köxüz‘de yayınlanan yazısında onunla ilgili olarak şu ilginç değerlendirmeyi yaptı:
“TİP’liydi ama tipik TİP’li değildi. Cephe’liydi ama tipik Cepheli değildi, TKP’liydi ama tipik TKP’li değildi.
THKP-C’deyken biraz TİP’li; TKP’deyken biraz THKP-C’li; 10 Eylül’deyken de Biraz TKP’li idi.
Bizden on yaş büyük bir kuşaktandı ama onlardan da değildi.
Bizim kuşakla yaşadı ama bizden de değildi.”