Vüsalə Məmmədova

“Üç yaşında gelin göçüyor mezara…”

20 yıldır ki, her yıl Şubatın bu gününde (26) herkes – dili söz tutan, kalemi kağıda, parmağı klavyeye ulaşan herkes bir şeyler yazıyor. Hiçbir şey yazamayanlarsa o yazılanları okuyarak az da olsa vatansever oluyorlar veya olmaya çalışıyorlar. Ben ise her yılın bu gününde tam 20 yıl önce gazetede rastladığım bir şiirin ilk mısrasını hatırlıyorum ve bu mısralardan kanım donuyor…

Hiçbir şey yazamıyor, hiçbir şey söyleyemiyorum. Ben 20 yıl önce de o mısrayı okuyunca donup kalmıştım. Küçüktüm, bir iki kitap okuyup, üç dört tane de film seyretmiştim. Onlar da macera türünde…

Bu bir mısra ise maceradan çok çok uzaklardaydı…

Hocalı

O bir mısranın altında birikenler, bana mısranın devamını okumaya izin vermemişti. Tıpkı bugünkü gibi donup kalmıştım. Şimdi de Hocalı sözünü duyar duymaz hemen o 25 harf günlük yaşamımdan, mutluluğumdan, kederimden, gülüşlerimden, hırsımdan toplanıp, tane tane gelip diziliyorlar gözlerimin önünde… O mısraya dönüşüyorlar.

O mısradan utanıyorum, O mısradan korkuyorum, O mısradan sonrasını düşünemiyorum… O mısradan sonra hayat düşünemiyorum. O mısra gözlerimin önünde canlandığında utancımdan yere girmek istiyorum. Muhtemelen ilkbaharda canlanmak, uyanmak umuduyla…Şairini hatırlamadığım o mısradan sonra şiirleri de sevmiyorum. Özellikle de başımıza gelen tüm olayları manzumlaştırmaya karşıyım. Tarih ispatlamış ki, olayları manzumlaştırdıkça onlar bizim hayrımıza çalışmıyorlar. O zaman bu konu sadece “ağı”ya dönüşüyor. Ne bizi intikama çağırıyor, ne milli gurur aşılıyor, ne de milli ruh uyandırıyor… ağlata ağlata yatırıp, ıslak yastıkta uykuya daldırıyor.

Evet, bende şiir sanatına nefret yaratan o mısra, Hocalı soykırımı kurbanlarını son menzile uğurlarken yazılmıştı… Kurbanlardan en küçüğüne, en zavallısına, dünyanın en MUTSUZ bebeğine… Yeryüzünün en KÜÇÜK KADININA – üç yaşındaki soykırım kurbanına ithaf edilmişti…

Şiir olacak o AĞIT şöyle başlıyordu:

“Üç yaşında gelin göçüyor mezara…”

P.S. Sonralar asla o “üç yaşındaki gelin” hakkında, genellikle, soykırımda tecavüze uğramış kadınlar hakkında hiçbir şey duymadım…

Kaynak: Telgrafhane, 20 Şubat 2013