Orhan Yalçın Gültekin

Darüşşafaka Cemiyeti Genel Sekreteri Av. Kayhan Özel tarafından 12 Mart 2005 tarihli basın açıklamasında bir ifade dikkatimi çekti. Şöyle diyordu sayın özel:

“Yetim diyorum, çünkü zaman zaman sapmalar olsa bile amaç, babası vefat etmiş çocukların eğitimidir.”

“Sapma”ya taktım tabii… Takınca da sözlüğe bakmaya karar verdim, bu “sapma” ne anlama geliyormuş diye.

Sapma, TDK sözlüğünde şöyle açıklanıyor:

1. sapmak işi.
2 . fizik serbest bir mıknatıslı iğnenin denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktasının meridyen düzlemi arasındaki açı.
3 . fizik bir ışının saydam bir biçmeden geçtikten sonraki doğrultusu arasında oluşan açı.
4 . gramer bazı kelimelerin kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu: ben-ge > bene yerine bana, sen-ge > sene yerine sana olması gibi.

Sayın Özel’in “sapma”yı “sapma işi” olarak görüp görmediğini anlayabilmek için “sapmak” fiiline baktım ardından. “Sapmak”, -e durum ekiyle kullanılan fiil olarak TDK tarafından şöyle açıklanıyor:

1 . yön değiştirmek:
2 . önceden belirlenmiş, tespit edilmiş görüş, düşünüş, amaç veya davranıştan ayrılmak.
3 . mecaz doğruluktan ayrılmak.

Sayın Özel’in, “sapma” derken kastettiğinin “sapmak” fiilinin 1 ve 3. anlamları olmadığına inanmak istiyorum. “Yön değiştirmek” anlamında kullanması anlamsız, “doğruluktan ayrılmak” yakışıksız olacağından…

Zaten yazısında da bir “amaç”tan bahsettiğinden, kastının “önceden belirlenmiş, tespit edilmiş görüş, düşünüş, amaç veya davranıştan ayrılmak” olduğunu düşünüyorum.

O zaman ilginç bir durum ortaya çıkıyor. CTİ (Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye), daha ikinci adımında kendi ilkelerinden sapmış oluyor ve Darüşşafaka da bu sapışın bugüne kadar gelen en belirgin örneği oluyor!

“Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye’nin Maksad ve Vezaif ve İdaresine Dair Layiha”nin “Faslı Sani”sinin (1) “Dokuzuncu madde”sinde şöyle denilmektedir:

“Bu cem’iyyet esbâb-ı zaruriyeye mebni vaktiyle okuyub yazma ve zaruret-i diniyesini öğrenmeye muvaffak olamayan her sınıf ahali-i müslimeye akaid-i diniyeyi talim etmek ve mektub ve sened evrak ve saireyi kıraat ve tahrir edecek mertebede tahsil-i liyakat etdirmek üzere şimdilik bir mekteb küşad edecektir.”

Şimdi bu kadar insan içinde bu yazıyı bugünkü dile benim aktarmam haddini aşmak olarak kabul edilebilir ama metinde yetimden bahsedilmediğini söylersem yadırganmam umarım.

Diğer CTİ-Darüşşafaka belgelerinde konunun nasıl geliştiği ile ilgili bir özet için “Darüşşafaka’ya Kabul Koşullarının Tarihsel Gelişimi” adlı yazıma bakılabilir.

Söz konusu yazıda anlatılan bütün değişimler aslında yukarıda belirttiğim ilk metinden “sapma” sürecinin değişik dönemlerinin anlatımıdır. “Gelenek”ten bahseden Darüşşafakalıların bu yazıyı okuyarak, “Gelenek”in hangi yönlerini bugün için izlediklerini ve diğer yönlerini bugün için önerip önermediklerini, önermiyorlarsa sebeplerini ve bu önermedikleri yönleri “bırakmanın “Gelenek”ten kopma olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini sebepleriyle anlatmalarını bekliyorum.

Benim bütün bir tarihsel sürecimizle ilgili kullanmayı kabul edebileceğim “sapma” ifadesi, TDK’ca “sapma” sözcüğünün 4. anlamı olarak gramer alanına yerleştirilen açıklamanın kendimize uyarlanması olabilir ancak: “Bazı kelimelerin kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu: ben-ge > bene yerine bana, sen-ge > sene yerine sana olması gibi.” Bugün, “bana” yerine “bene”, “sana” yerine “sene” denilmesi bir hoşluk yaratabilir ama bu hoşluk, “boşluk”ta da kalabilir. Müslüman-Türk” ya da “Türk ve Müslüman” ifadeleri gibi… “Yetim ve Yoksul” ya da “Yoksul Yetimler” gibi…

Darüşşafakalılar arasında “yetim yoksullar”-“babalı yoksullar” ayrımı yapma anlayışı bugün “hoşluk”ta değil “boşluk”tadır. Bugün Darüşşafakalılar arasında bu tür bir ayrıma dayalı davranış yalnızca DC YK’nin belli üyelerince yapılmaktadır. Darüşşafakalılar arasında bu tür bir ayrım arızî olarak varolabilir. “Babalı Yoksullar”ı “sapma” olarak tanımlamak ise olsa olsa gayya kuyusunda (2) yer almakla mümkündür.

Notlar:

(1) “Bir Vesika-i Mühimme-i Tarihiye” Darüşşafaka Cüz.5 (1 Teşrin-i evvel 1325) Ek s.33-38 ve bazı maddeleri için “Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye ve Darüşşafaka’nın Tarihçesi – Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiyenin Teşekkülü” Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye Sâlnâmesi (Darülhilafetülaliye; Hikmet Matbaası, 1332 Muharrem) s.10-11

(2) Cehennemin beşinci tabakasındaki çok korkunç bir kuyunun adı. İçine düşenin kolay kolay kurtulamayacağı korkunç yer.

Darüşşafakalılar Haberleşme Listesi: [dacka-1541]
14 Mart 2005 – 02:56:15