Orhan Yalçın Gültekin

Faşizm, Dimitrov’un tanımından yola çıkılarak “faşizm “finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğü” olarak görüldüğünden ve Türkiye burjuvazisi “işbirlikçi” olarak değerlendirildiğinden, yarı-sömürge/yeni-sömürge ülkelerde faşizmin kaynağı olarak emperyalizm görülüyor ve şu ya da bu emperyalist gücün işbirlikçilerinin bir kanadı (ya da tamamı) “faşist” olarak tanımlanıyordu.

“Sosyal Faşist” tanımlaması, SSCB’de kapitalizmin restore edildiğini ve SSCB’nin sosyal-emperyalist bir ülke olduğunu savlayanların (Halkın Sesi/Birliği/Kurtuluşu/Gücü ve bu grupların sürekleri), SSCB yanlısı gruplar (TKP, TİP vb) için kullandıkları bir kavramdı. Bu anlamda “Sosyal-Faşist” tanımlaması, SSCB yandaşlığı, yani ulusal-olmama vurgusunu içeriyordu.

Karşıt grup ise, diğerlerini – özellikle de Halkın Sesi (Aydınlık) grubunu – “Maocu Bozkurt” olarak niteliyordu. Bu grupların SSCB’ye karşı mevzilenmiş olmalarından yola çıkılarak ABD’nin yanında yer aldıkları kabul ediliyordu. “Maocu” olduklarından “sosyalist” değillerdi, ülke çıkarlarını değil de ABD çıkarlarını savunduklarından “bozkurt” idiler.

İki taraf da birbirlerini “ulusal” oldukları için değil, olmadıkları için eleştiriyor ve bu tanımlara lâyık görüyorlardı.

TİKP (“Maocu Bozkurtlar”), bir “millî mutabakat hükümeti”nden bahsederken; TKP (“Sosyal-Faşistler”), “ulusal demokratik cephe”den dem vuruyordu.

TİKP için “Sovyet sosyal-emperyalizmi”ne, TKP içinse “ABD emperyalizmi”ne karşı mevzilenmek esastı.

Özgürlükçü Sol, 23 Eylül 2006, 23:56