Hilmi Köksal Alişanoğlu

Milliyet, zülfü yâre dokunan hiçbir blogumu yayınlamıyor. İşte onlardan biri: Darbeci gazeteciler…

Fırtına zamanı kuytuluklara sinenler, hatta “Es bre deli rüzgâr!” diye rüzgârı gaza getirmeye çalışanlar, fırtına dinip ortalık sütliman olduktan sonra ortaya çıkıp zorluklara nasıl göğüs gerdiğini kasıla kasıla anlatır ya, içimden, elime beysbol sopası alıp alayını eşek sudan gelinceye dek dövmek gelir…

12 Eylül, gazetecilerimizin zor koşullarda demokrasiye bağlılıklarının ölçülmesi açısından müthiş bir sınavdır. Darbeye açıkça tepki göstermeyenleri, sessiz kalanları bir nebze anlayabilirim. En nihayetinde işlerini kaybetme korkusu, ekmek parası derdi onları bu tavra sürüklemiş olabilir, ama darbeyi alenen alkışlamak kalibrelerinin, demokrasiye ve insan haklarına bağlılıklarının ve çaplarının göstergesidir.

Hele içlerinden bazıları, darbeciler gözden düştükten sonra, 12 Eylül’e nasıl kahramanca direndiğini anlatmıyor mu, ifrit oluyorum. Hani şahidi olmayan bazı sünepe solcuların kahraman pozu takınmaları bir ölçüde anlaşılır, ama bazı ünlülerin, kütüphanelerde ve arşivlerde gazetelerin eski baskılarından o dönemde yazdıkları gözlerine sokulacağını hiç düşünmemeleri herkesi salak zannetmelerinden başka nasıl açıklanır.

Altı önemli ismin 12 Eylül’ü açıkça desteklediği herkesin malumu: Ertuğrul Özkök, Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, Mehmet Barlas… Bunların bazıları bunu inkâr etmiyor zaten.

Elime yeni geçen bir kitap darbe şakşakçılarının bu ünlü isimlerle sınırlı olmadığını gösteriyor. Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, Cenderedeki Medya Tenceredeki Gazeteci adlı kitabında medyanın güce tapışını ve teslim oluşunu anlatıyor. Kitabın bir bölümü 12 Eylül’e ayrılmış. İşte bazı ünlü gazeteciler ve sözleri:

Bekir Coşkun: (Kenan Evren’in konuşmalarına uzun uzun övgüler dizdikten sonra) Bu sözleri boş bulunarak söylemiştir diye düşünenler boşuna heveslenmesin…

Çetin Altan: (Darbeyi Fransa’dayken haber aldım dedikten sonra) Ağzımdan çıkan söz şu oldu: Başka da çaresi yoktu…

Cüneyt Arcayürek: Darbe olmasaydı birbirimizi vuracaktık! Bunu hiç unutmayalım, hep düşünelim, bin şükredelim…

Yavuz Donat: (Uzun uzun darbeyi hazırlayan gerekçeleri sıraladıktan sonra) Huzurun sürmesi ve Türkiye’nin bir süre sonra çok partili demokrasiye yönetilen ülkeler arasında layık olduğu yeri alması dileğiyle…

Oktay Ekşi: Evren Paşa anarşi, terör ve bölücülüğü kökünden kurutmak ve ülkemizi aydınlık ve huzurlu günlere tekrar kavuşturmak sorumluluğundadır.

Güneri Civaoğlu: …destek olmak milletçe hepimizin görevidir.

İsimlerin ihtişamına bakar mısınız! Demokratlığı kimseye bırakmayan ve demokrasi diye yellendiler mi mangalda kül bırakmayan anlı şanlı gazeteciler. O dönemde dizlerinizin üzerine çöktünüz… Cuntayı alkışladınız… İşkenceye çanak tuttunuz… Ama bari şimdi susun, kahramanlık taslayarak daha fazla küçülmeyin.