Orhan Yalçın Gültekin
Murat Belge, Taraf’taki 1 Haziran 2013 (bugün) tarihli “Yeni Salvo” başlıklı yazsında şöyle bir şey söylemiş:
“Hükümet kendi eliyle, kavga çıkmasını isteyenlerin önüne, kendi başlarına hayal edemeyecekleri kavga nedenleri ve fırsatları sundu. Yaptığı ve yapmayı planladığı işlerin kendi doğruluğu, yanlışlığı bir yana (hiçbirinin doğru olduğunu düşünmüyorum), “politika yapmak” çerçevesinde ne kadar “rasyonel” bu davranış? “Raison d’état” bu mu?”
“Kavga çıkmasını isteyenler” öyle mi? Kimmiş bu kavga isteyenler? Murat Belge açıklamamış. Peki, Gezi parkı ile başlayıp bütün Türkiye’ye yayılan polis şiddetinin doğrudan muhatabı kim? O “kavga çıkmasını isteyenler” diye Belge’nin açıklamaktan imtina ettikleri mi? Eğer onlar değilse, Belge, bütün direnişçileri zan altında bırakmaya teşne bu ifadeyi niye kullandı?
“Barış Süreci”nin yarattığı yumuşamaya, iyimserliğe değindim.” diye başlayan Belge, “Türkiye’deki cepheleşme hepimizin malûmu; öyle bir havadan söz ederken, bundan hiç hazzetmeyen, diş gıcırdatan ve fırsat bekleyen birilerinin varlığını unutmuyorum. Ama etkisizdiler. Barış söylemi egemendi.” diye devam ediyor.
Murat Belge, “Barış Süreci”nin egemenliğinden bahsediyor. Ayıp… O “Barış Süreci”nin nasıl bir “Pirus Barışı” olduğu ve sadece belli bir kesimle yapılan ne idiğü belirsiz, kapalı kapılar ardında kotarılan, taraflarının bile bilmediği “atipik bir barış süreci” olduğu ayan beyan ortadayken, bu süreci, sanki hükümet bütün topluma yaymış ve bütün toplumla müzakere içinde yürütüyormuş havası vermenin alemi var mı?
“Barış Süreci”ni kapsamının ötesine çıkarıp genel bir iyimserliğin aracı haline getirmeye çalışanların, Gezi Parkı’nda kafalarını “başka sorunlar da var” diye haykıranlara toslamalarına karşın hâlâ siyaseti sadece ve sadece devlet katında yapılır bir iş olarak görme ve hükümetin eline bakma anlayışını sürdürüyor olmaları manidar.
Belge biraz geç uyanmış; diyor ki “Demokrasi, Tayyip Erdoğan’a tahsis edilmiş bir otobüs değil.” Doğru olması için şöyle söylenmeliydi: “Demokrasi, Tayyip Erdoğan’ın binmek istediği otobüs değil. O, kazaen binmişse bile, demokrasi otobüsünün güzergâhını değiştirme amaçlı binmiştir.”
Murat Belge, devam ediyor:
“Başbakan hızla gündeme getirdiği bu uygulamalarla, bu söylemle, bu tavırla, aynı otobüste yolculuk etmek istemediğinin işaretlerini veriyor. Olabilir, elbette böylesini tercih edebilir.”
“Aynı otobüste yolculuk etmek istemediğinin işaretlerini veriyor“muş! Çok alâmetler birikmişti. Bunu farketme otobüsüne son durakta binmek ve hâlâ “bu otobüs nereye gidiyor” diye sormak… Cık cık cık…
Murat Belge bir final paragrafı kurmuş… Şöyle ki: “Ama ben kendi hesabıma, “Jakoben vesayet”ten kurtulmayı, “plebisiter diktatörlük”e geçiş olarak değerlendirmiyorum. Bu otobüsler, benim varmak istediğim duraktan (ya da güzergâhtan) geçmiyor.”
Sadece bizlere özgü, bizim üretip kullandığımız İngilizce bir cümle vardır: “Good morning after supper!” Akşam yemeğinden sonra günaydın demek anlamına geliyor.
Ama artık Murat Belge gibilerinin silkinip kendilerine gelmesi gerekiyor. Ayan beyan ortada olan gerçekleri görüp bunları yarım ağızla dile getirir gibi yapıp iktidarla bağları sürdürmeye çalışmanın artık mümkünatı yoktur.
Erdoğan gibilerle aynı otobüste karşılaştığınızda, hemen ilk durakta inmeniz gerekir. Kesinlikle yanlış otobüse binmişsinizdir!
““Good morning after supper!” bunun yerine
Türkçe ağdalı bir GÜNAYDINNNNNNNNNNN
veya uyanda balığa gidelim de diyebilir miyiz?
TEŞEKKÜRLER
BeğenBeğen