Yalçın Yusufoğlu

Soner Yalçın 24 Mayıs 2009 tarihli Hürriyet’te Deniz Gezmiş’in Oya Baydar için üniversite işgali yaptığını yazmış. Aşağıdaki değinmeyi hem –fazla önem taşımasa da– bir yanlışı düzeltmek için, hem de o olayla ilgili ilginç (ilginç olduğu kadar toplumsal anlamı olan) bir anekdotu aktarmak için yazıyorum. Bir ülkenin devrimci hareketinin belleği toplumun belleğinin özgün damarıdır, onun canlı tutulması, kuşaktan kuşağa eksilerek değil, artarak devredilmesi, insanın nisyan ile mâlul kalmasına göz yumulmaması gerektiği inancındayım.

Bilindiği gibi ilk üniversite işgali 1968 Haziran’da gerçekleşmişti. Fakültelerin alt birimlerinden yukarıya doğru seçilen komiteler işgal ve boykot komitelerini oluşturuyorlar, fakülte üst birimleri İstanbul Üniversitesi işgal ve boykot komiteleri icra konseyi isimli en üst organı seçiyordu. Bütün temel kararlar bu konsey tarafından alınıyordu.

Daha önce hiç bir benzer deneyimi olmayan öğrenciler çabucak organize olmuşlar, mümkün olduğu kadar demokratik ve işlerli bir mekanizma kurmuşlardı. Fakülte birimleri eylemi yürütmenin yanı sıra öğrencilerle iletişim içinde kendi fakültelerine ya da bölümlerine ilişkin talepleri saptıyorlardı. Ayrıca bir faşist saldırıya karşı güvenlik başta olmak üzere görevlerin daimi ve yürütülmesi, iaşe-ibate başta olmak üzere eylemdeki öğrencilerin ihtiyacı olan malzemelerin aksamasız temini, düzenli parasal kaynakların bağış olarak sağlanması gibi dışarıdan pek bilinmeyen, ama içeride hayli önem taşıyan teknik ve maddi görevler de aksamasız yerine getiriliyordu. Eylemdeki öğrencilerin önemli bir bölümünün o zamana değin gençlik içindeki tek yaygın ilerici örgütlenme deneyi sekiz ay kadar sonra ismi Devrimci Gençlik Federasyonu’na dönüşecek olan ve fakülte birimlerine dayanan Fikir Kulüpleri Federasyonu idi. Fakat işgal ve boykot eyleminin çapı, genişliği FKF’nin sınırlarının ötesindeydi.

Deniz Gezmiş sözünü ettiğimiz üst kurulda yoktu, ama üniversite yetkilileriyle Baltalimanı’ndaki üniversite misafirhanesinde yapılan görüşmelerde vardı. Daha önceki eylemlerde ismi gazetelerde gençlik lideri olarak en fazla geçen genç oydu, işgal sırasında en fazla öne çıkan, basında adından en çok söz edilen kişiydi.

Öğrenciler kendilerini destekleyen öğretim üyeleriyle iyi ilişkiler içindeydiler. Tıp’tan Doç. Metin Özek, Hukuk’tan Doç. Çetin Özek, Tıp’tan Gencay Gürsoy, Edebiyat’tan Murat Belge, İktisat’tan Nurkalp Devrim, Kimya’dan Esat Eskazan, Edebiyat’tan Oya Baydar Sencer eylemin aktif destekçileri arasındaydılar. Gene Hukuk’tan (sonradan faşistlerce kurşunlanıp, sakat bırakılacak olan) Doç. Server Tanilli, Prof. İsmet Sungurbey, Doç. İdris Küçükömer, (sonradan faşistlerce öldürülecek olan) Prof. Cavit Orhan Tütengil, Prof. Ömer Lütfü Barkan, Edebiyat’tan Prof. Mina Urgan, Doç. Cevat Çapan, Hukuk asistanı Erdoğan Teziç, Tıp asistanı Türkan Saylan’ı da öğrencilerden yana olan öğretim üyeleri arasında sayılabilirler. Öğrencilere yönetici olarak muhatap olduğu halde, onların taleplerini makul bulan ve eylemlerini destekleyen Hukuk Fak. Dekanı Prof. Tarık Zafer Tunaya’yı da anımsatmak gerekir.

İşgal ve boykot başarıyla sona erdi. Başarı kelimesinden kasıt öğrencilerin akademik ve sosyal taleplerinin kabul edilmesiydi. İdare talepleri kabul ettikten sonra eylemi sürdürmenin anlamı da yoktu, girişilen hareketin kuralları da onu gerektiriyordu.
Genellikle derslere, vizelere, sınavlara ve harçlara ilişkin olan akademik taleplerin tamamı üniversite senatosu tarafından yerine getirilecekti, ama bütçeye, tahsisata bağlı olan sosyal talepler için aynı şeyi söylemek mümkün olmadı. Kasım ayında ‘üniversite reformu’ ismiyle Meclis’e sevk edilen yasa tasarısı da parlamentonun labirentlerinde önemini yitirecekti.

***

Gelelim ikinci işgale: Aralık sonunda Ed. Fak. Sosyoloji Bölümü asistanı Oya (Baydar) Sencer’in doktora tezi akademik değil, ideolojik nedenlerle reddedildi. Tezin Türkiye işçi sınıfı tarihi üzerine yapılmış ilk doktora çalışması olduğunu söylersem, ideolojik nedenler sözünden neyi kastettiğim daha iyi anlaşılır. Tezin reddedilmesinde en belirgin rolü kendisini ilerici tanıtan, Cumhuriyet yazarı Prof. Cahit Tanyol oynamıştı.

Haber öğleden sonra (26 Aralık 1968) üniversiteye yayılınca red kararının gericilik olduğunu düşünen devrimci öğrenciler üniversiteyi işgale karar verirler. Bir grup öğrenci üniversite merkez binası cümle kapısının yanında bulunan rektörlük binasına giderler, (İsmini şu anda anımsayamadığım, ama öğrencilerin tanıdığı, sevdiği ) Rektörlük Sekreteri’ne Rektörle görüşmek istediklerini, talepleri olduğunu, kabul edilene kadar rektörlük binasından başlayarak üniversiteyi teslim alacaklarını söylerler ve anahtarları isterler.

Sekreterin yanıtı anekdot olarak demokratik öğrenci hareketi tarihimize geçecek niteliktedir: “Deniz Bey nerede?” diye sorar sekreter.

Gençler de “Deniz yok” derler.

Sekreter: “Deniz Bey olmadan rektörlüğü teslim edemem” diye ısrar eder.

Öğrenciler taleplerini rektöre bildirirler ve dışarı çıkarak sonucu beklemeye başlarlar. Rektör ve yanındakiler binayı terk edip Fen ve Edebiyat Fak. binasına giderler. Böylece rektörlük binası da öğrencilere geçmiş olur.

Rektör üniversiteyi tatil etme kararı alır ve Emniyet’i arayarak polis çağırır. Polis gelir. DP iktidarına karşı 28 Nisan 1960 tarihinde (o sırada özerk olmayan) İstanbul Üniversitesi’nde başlayan gösterilerden beri polis üniversiteye ilk kez girmektedir.
Süresiz tatil edilmiş bir üniversitenin işgali de olamayacağından işgal sona erer. Eylem öğrenci hareketimizin tarihine “Mini İşgal ” olarak geçer.

Oya (Baydar) Sencer’in tezinin reddedilmesini protesto etmek için rektörlük binasının teslim alınması sırasında Deniz Gezmiş yoktur. Eylem aniden geliştiğinden o sırada orada bulunmadığı için mi yoktu, yoksa başka bir nedenle emniyetçe arandığı için mi rektörlüğe giden grupta yer almamıştı, yoksa ayrı bir sebepten mi öyledir, şu anda anımsayamıyorum.

Şu anda internette yer alan ve eylemi aktaran anlatılarda ertesi sabah olayı protesto etmek için üniversite önüne gelen öğrenciler arasında Deniz Gezmiş’in bulunduğu ve çıkıp kısa bir konuşma yaptıktan sonra, meydandan ayrıldığı, aralarında Masis Kürkçügil, Mehmet Mehdi Beşpınar, eski İşgal ve Boykot Komiteleri İcra Konseyi Başkanı Kemal Bingöllü, (daha sonra Kızıldere’de öldürülecek olan) Cihan Alptekin, Bozkurt Nuhoğlu gibi öğrencilerin gözaltına alındıkları Cihan hariç diğerlerinin tutuklandığı, Deniz Gezmiş’in de bir süre sonra tutuklandığı belirtiliyor.

İşgal olayının tanıklarının çoğu hayattadır. Onlardan eylemin ayrıntılarını anlatan olursa kaynaklara en doğru verileri geçirmiş olurlar. Ben olayı önce Murat Belge’den, sonra da rektörlüğü devralmaya giden öğrenci grubundaki Masis Kürkçügil’den dinlemiştim.

Kuşkusuz ki, eylemin anlatılmaya değer yönü Deniz’in ilk gün orada bulunup bulunmadığı değildi, rektörlük binasına giden grupta bulunmamasının sonucuydu: Rektörlük Sekreteri’nin “Deniz Bey olmadan binayı veremem” demesiydi.

İşte bunun adına toplumsal meşruiyet derler. 1968 işgali o denli meşruiyet kazanmıştı ki, rektör üniversiteye polis çağırırken, sekreteri üniversiteyi teslim için yed-i emin gibi gördüğü Deniz Gezmiş’i istiyordu.

Not: Gazeteci olmak illa ki medyatik davranmayı mı gerektiriyor? Soner Yalçın olaya değinen yazısının başlığını “Deniz Gezmiş ‘pavyondaki kadın’ için üniversite işgal etmişti” diye seçmiş. İşgali Deniz’in yapmadığını yukarıda yazdık, o başlığın ilginç ve sevimli bir yanı olmadığını, erkeklere özgü ağız alışkanlığıyla kullanılmış ‘pavyona düşmüş kadın’ benzetmesinin ikinci kez kullanılması ilkinden daha sevimsiz olmuş.

***

Yalçın Yusufoğlu’na düzeltme önerileri

Mustafa Lütfi Kıyıcı

1. Deniz, Hukuk Fakültesi İşgal Komitesi, Hukuk Fakültesi sorunlarını seçilen öğretim üyeleri ile tartışan/görüşen komitenin üyesi ve doğal olarak İşgal ve Boykot Komiteleri İcra Komitesi üyesidir. İşgal olayını başlatan kişidir. Masis’in aktarmaları eksik kalmış olabilir. Bir anı sıkıştırayım: Bir toplantıda Deniz sesini duyuramayınca sandalye üzerine çıkarak konuşunca eleştirilmiştir.

2. Oya (Baydar) Sencer’in tezi şimdilerde ilgilileri dışında kimsenin hatırlamayacağını sandığım Asya Tipi Üretim Tarzı görüşü ile yazılmış ideolojik/akademik bir tezdir. Yapılan protesto eylemidir. Gerçek ise senato üyelerinin binayı terk etmeleridir. Gerçek anlamda bir işgal olmamasına rağmen Mini İşgal olarak bilinmiştir.

3. Hukuk Fakültesi dekanı Tarık Zafer hocamız değil Reha Poroy’dur.

4. Rektörlük sekreterinin adı Sebahat hanımdır.

FKF başlangıçta işgale katılmamıştır. Olayın başarısızlıkla sonuçlanacağını ve bunun sorumluluğunun “sol”cular üzerinde kalmaması gerektiğini bizzat Veysi Sarısözen İktisat Fakültesi’nin dernek odası gibi kullandığı Veli’nin odasında bana söylemiştir. “Sağ sol yok boykot var” yazısı biraz da bundan dolayı kara tahtaya yazılmıştır. FKF, kitle tarafından benimsendikten sonra olaya katılmıştır. Başka türlüsü de zaten düşünülemezdi. Katkıları da olmuştur.

Masis’in anlattıkları eksik veya aklınızda yanlış kalmış olabilir. Yaşanılanları doğru aktarmak birinci elden sorumluluğumuzdur.