Salih Zeki Bey

Kardeşliğin, İslâm kardeşliğinin en masumane, en yetimane bir tecelligahını görmek, ziyaret etmek isteyenler Dârüşşafaka’yı gezmelidirler. Burası mektep değildir. Anadan babadan ayrılmış, yalnız kardeş yanında büyümeye alışmış ümmetin sıbyanının muhterem melceidir. Feyz-i Mevla onun kapısında, duvarında değildir. Kapısı, duvarı içinde gezinen saf gönüllerdedir. Nazarım her ne zaman o muhteşem şefkat binasına dönecek olsa, sebat ve vefa namına gözlerim yaşarır. Ona olan muhabbetim, aşkım ebedidir. Ne zaman o ulvi merhamet tavaf yerini ziyaret edecek olsam kapısından girer girmez cemiyetin bütün gailelerinden kurtulur, özgürce teneffüs ederim. Hissederim ki gönlümdeki bütün emellerim vücuda gelse sekiz sene müddet orada geçirdiğim bahtiyarca ömrün bir yılına muadil olamayacak! Ne çare ki talih bizi erken büyütüp o edep dershanesinde naçiz bir öğrenci olmak şerefinden ebediyyen mahrum etti. Ne arkadaşlar, ne kardeşler vardı! Oradan çıkar çıkmaz cümlemiz birer tarafa saçıldık.

Bugün herbirimiz maişetin darlığı içinde çabalayıp duruyoruz. Kimimiz sureta mizahamiz hikayelerle efkâr-ı umumiyeyi aydınlatmaya çalışıyor, kimimiz bir dershane köyesinde başına toplayabildiği birkaç öğrenciye tabiatın sırlarını anlatmaya uğraşıyor. Kimimiz gündüz çektiği zahmetler yetmiyormuş gibi geceleri kalıp gezerek marifeti yaymaya vücudunu vakfediyor, kimi de ölmeyecek kadar bir maaşla maarifi neşretmek için vatanın en uzak yerlerine kadar gidiyor. (*)

Hürriyetin ilanını müteakip bu arkadaşlar, bu kardeşler birlik ile bir cemiyet teşkil ettiler. Fakat bunların birliği “Teavün” veya “Temin-i menfaat” tesiriyle hasıl olmamıştır. Çünkü bu mezunların sosyal mevkileri birbirinden pek farklı değildir. Hepsi kimsesiz, hepsi yetimdir. İçlerinde himayeye muktedir kimseler yoktur. Fakat her biri bu milletin aciz birer ferdidir. Bunları birliğe davet eden kuvvet, hep o irfan yuvasında besledikleri “kardeşlik hissi”dir. Hepsinin yegane maksadı da vatanın yükselmesine hizmettir. Bence bu çocuklara “mücahit” demek iktiza eder. Zira bugün memleketimizde cehaleti yok etmek için edilecek herbir hareket itikadımca hakiki bir “cihat”tır.

Bu mücahitlerin ilk nazarları müşfik anneleri üzerine matuf oldu. Dârüşşafaka bir müddetten beri çöküş ve yok oluş hastalığına yakalanmıştı. Hepsinin kalbi sızlıyor, fakat hiçbiri bir şey yapamıyordu. Son bir gayretle o mukaddes binayı tesis eden muhterem Cemiyet-i Tedrisiyye’yi ihya ettiler. Şu suretle can çekişme haline gelmiş olan validelerinin imdadına yetiştiler. Ve hakikaten “mücahid fî sebilillah” (Allah yolunda mücahit) olan o hamiyetli zatların evlatları olduklarını gösterdiler.

Şimdi de onların eserlerine yenisini ekliyorlar. Evet! Bugün Dârüşşafaka’da her hafta toplanan müstakil bir tedris meclisi ile bir idare meclisi vardır. Bunlar olanca kuvvetleriyle ve hamiyet sahiplerinin yardımlarıyla ve feyiz evinin terakki ve yükselmesine çalışıyorlar. Muhterem cemiyete girerek hamiyetlerini gösteren şefkat sahipleri emin olmalıdırlar ki bu iki meclisin yegane emeli “Allah rızası için” çalışmaktır. Her türlü şahsi menfaatler ve hasisçe maksatlar bunların kalplerinden ıraktır.

Mezunlar Cemiyeti, Dârüşşafaka’yı eski konumuna döndürmek ve idare ve tedrisatını erbabına tevdi ettikten sonra çekildi. Şimdi haber aldım ki bu gayretli çocuklar, büyükbabaları Yusuf Paşa merhumun eserini izliyorlar. Çiçek Pazarı’nda bir vakitler tedrisatının intizamıyla şöhret bulan ve bilahare kömür deposu haline getirilen Rüşdiye mektebini alarak bin güçlükle tamir ettirmişler. Burada esnaf çocuklarına okumak, yazmak ve biraz hesap yapmak ve defter tutmak gibi kendilerine lazım olan şeyleri öğretecekler! Yakında da asıl Yusuf Paşa merhumdan varis oldukları Simkeşhane Mektebi’ni teberrüken ihya eyleyecekler.

Açılış töreninde hazır bulunmak üzere bu öz büyük kardeşlerini de davet ettiler. Davetnameyi okur okumaz elimde olmadan ağladım ve kendi kendime “Zaman, ne olursa olsun kadirşinastır. Bir gün olur, bu bir avuç yetimin hizmetini de takdir eder” dedim.

Nuruosmaniye, 14 Şubat 1325
Salih Zeki

(*) Meşrutiyetin ilanı zamanında taşrada uzak rüşdiye muallimliklerine hiç kimse tenezzül etmediği halde adedi ona yakın Dârüşşafakalı bu hizmeti kabul etmiştir.