Halit Çelenk
Yine bir 6 Mayıs gününde hep beraberiz.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de sabaha karşı Ankara Ulucanlar Cezaevinde idam edildiler. Onlara isnat edilen suç, anayasal düzeni değiştirmek ve ortadan kaldırmaktı.
Neden idam edildiler?
Eylemlerinden ötürü mü?
Yoksa düşüncelerinden ötürü mü? Eylemlerinden ötürü suçlanamazlar, çünkü Deniz’ler hep 27 Mayıs Anayasasını savunagelmişlerdi. Onu ortadan kaldırmak bir yana tastamam uygulanmasını istiyorlardı. Hatta bu amaçla Samsun/Ankara yürüyüşü yapmışlardı.
Öyleyse Deniz’lerin suçu neydi?
Deniz’ler Anayasa’nın 146. maddesini ihlal etmemişler ama bir düşünce suçu işlemişlerdi!
Askeri Yargıtay Başsavcılığı, Genelkurmay Başkanlığına 3/7/1971 gün, 971/1285 u. nolu ve 971/11-99 tebliğname sayılı bir yazı yazarak “Marksist felsefe ışığında Milli Demokratik Devrimi gerçekleştirmek üzere silahlı eylemlere girişmek ve bu suretle Amerikan emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerini bertaraf ederek Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye’yi kurmak” düşüncesi ile yapılan eylemlerde ceza yasasının 146. maddesinin uygulanması gerektiğini bildirmekteydi. Yine aynı yazıda sıkıyönetim komutanlıklarına ve askeri savcılara bu yolda emir verilmesinin talep etmekteydi. Yazı, tüm sıkıyönetim komutanlıklarına ve askeri savcılıklara gönderilmiş ve Deniz’ler de dahil olmak üzere, suçu ne olursa olsun Amerikan emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerini “bertaraf” etmeye ve Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye kurmaya çalışanlar idamla yargılanmışlardır.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Deniz’ler eylemlerinden ötürü değil ama düşüncelerinden ötürü asıldılar. Onlar insanlık tarihinde haksız düzenlere başkaldırdıkları için yok edilmeye çalışılan ilk kurbanlar değillerdi. Şeyh Bedrettin, Nesimi, Pir Sultan, Giordano Bruno, Hallac-ı Mansur bunlardan sadece bir kaçıdır.
Peki egemen sınıfların çeşitli dönemlerde gerçekleştirdikleri bu katliamlar içinde yaşadığımız bu kokuşmuş düzene karşı insanlığın başkaldırısını önleyebildi mi? Bu sorunun en iyi yanıtını “Ne mümkün zulm ile bidad ile imha-ı hürriyet! Çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyetten” diye haykıran büyük şair Tevfik Fikret vermektedir.
Aslında Deniz’ler ölmedi.
Onlar yaşıyor.
Deniz’ler yaşıyor çünkü emperyalizm varoldukça bağımsızlık mücadelesi de var olacak ve Deniz’ler yaşayacaklar.
Deniz’ler yaşıyor çünkü Irak, Filistin ve Afganistan’da kadın, erkek ve çocuk katliamı yaşanıyor.
Deniz’ler bu halkların direnişinde yaşıyorlar.
Deniz’ler yaşıyor çünkü hala ülkemizde insanlığın umudunu, hasretini ve özgürlüğünü söndürmek için görevlendirilmiş, ve ikili anlaşmalarla kurulmuş ABD üsleri ve ABD askerleri var. Türkiye hala emperyalizmin savaş örgütü olan NATO’nun üyesi. Deniz’ler bunlara karşı mücadele vermek için yaşıyorlar.
Deniz’ler yaşıyor çünkü ABD’nin savaş gemileri, 6. Filolar kıyılarımızda cirit atmaktadır.
Deniz’ler yaşıyor çünkü ülkenin en önemli kamu işletmeleri Washington ve Brüksel’den gelen emirlerle haraç mezat yabancılara satılıyor.
Deniz’ler yaşıyor çünkü sermayenin egemenliğine karşı verilecek savaşımız var.
Onlar gerçekten de ölmediler.
Ülkenin her yanında yurtseverler, gençler, işçiler emekçi halk emperyalizme karşı, sınıfsız sömürüsüz bir topluma doğru Deniz’lerin mücadele bayrağını kapmış gidiyorlar.
Deniz’lerin mücadele bayrağı onların savunmasındaki şu satırlarda ne güzel dalgalanmakta ve bugünü anlatmakta!
“… toplumların tarihi, ezen ve ezilenler arasındaki mücadelenin tarihidir. Günümüzde ezenleri temsil eden ve çıkarı uğruna yoksul ulusları boyunduruğu altında tutan emperyalizmdir. İnsanlık tarihi, gericiliğin, barbarlığın ve vahşetin son kalesi olan emperyalizmin de sonunu müjdeliyor… Artık Amerikan emperyalizmini dolarlar, yalanlar atom bombaları kurtaramaz. Emrinde uşak olarak kullandığı gericilerle tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur, çünkü dünyada bağımsızlık savaşlarını durduracak ve ulusları ezebilecek hiçbir silah yoktur.
Emperyalizme karşı verdikleri mücadelelerinde başlarını eğmeyen tüm ezilen uluslara selam olsun.”
Bizden de selam olsun Deniz’e…
Selam olsun Yusuf’a…
Selam olsun Hüseyin’e…
Selam olsun “yarin yanağından gayrı her şeyde her yerde hep beraber” diyebilmek uğruna canlarını feda edenlere!
(*) 6 Mayıs 2007 tarihinde yaptığı konuşma
Kim kimdir: Av. Halit Çelenk: 1. THKO Davası avukatlarından.