Orhan Yalçın Gültekin

Bu seçkiyi hazırladığımda 12 Eylül Darbesinin üzerinden 30 yıl geçmişti. Şimdi 40 yıl olmuş.

12 Eylül Darbesi, “Your boys have done it!” ifşaatından da anlaşılacağı gibi ABD odaklı bir darbeydi. 12 Eylül Darbesi, yalnızca karargâhlarda generallerce planlanan bir darbe değildi. ABD’de Pentagon-CIA tarafından adım adım geliştirilen, Gladio’nun etkin ve belirleyici rol üstlendiği, yalnızca askerî çevreleri değil sivil çevreleri de içine katan büyük bir planın uygulanmasıydı.

12 Eylül Darbesi, yalnızca bireysel hak ihlâlleri, insanlık suçlarıyla değil, başta işçi sınıfının örgütleri olmak üzere bütün emekçi sınıf ve tabakalarının yasal hak arama kanallarının gerici sınıflar lehine tıkanması ve artık yönetemez duruma gelmiş parlamenter sisteme bir çekidüzen verme hareketiydi. Açıktan açığa yıldırıcı diktatörlük faslı, kendisine ihtiyaç olmayacak biçimde devlet ve toplumun yeniden düzene koyulmasını sağlama amaçlıydı.

Aslında bu eski –ama çok eski olmayan- bir öyküdür. Hüseyin İnan, 12 Mart Muhtırası ile içine girilen süreci irdelediği “Türkiye Faşizmi” başlıklı bölümde şöyle diyordu:

“Düşmanın içinde bulunduğu kuşku, henüz oturma döneminde olan faşizmin, sıkıyönetim kalktığı zaman yaratacağı boşluklar sorunudur ve bunu da çıkarttığı baskı kanunlarıyla sağlama çabasındadır. (Bknz.)”

12 Mart’ta bu gerçekleşmemiş, 1961 Anayasası yama tutmamıştı. 12 Eylül Darbesi, yama yerine yeni bir anayasa hazırlamayı yeğledi ve “boşluk” bırakmadı.

Bu yönüyle 12 Eylül Darbesinin muhatabı ne TBMM ne de gerici siyasî partilerdi. TBMM ve gerici siyasî partiler, yalnızca “mağdur” olmuşlardır, o da geçici bir süre için. Bu yüzdendir ki gerici siyasî partilerin yöneticileri kendi “mağduriyet”leri dışında 12 Eylül Darbesine esastan itiraz etmemişler, Darbe Anayasasında esastan değişiklikler yapmamışlar, 12 Eylül Darbesinin oluşturduğu kurumlara rötuş yapmaktan öteye geçmemişlerdir.

12 Eylül Darbesi, CHP’nin en gerici unsurlarını da sarmalamış ve devlet ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile özdeşleşmiş bir Atatürkçülük anlayışı temelinde Adalet Partisiz bir Adalet Partisi yönetimi, MHP’siz bir MHP zihniyeti, MSP’siz bir MSP hareketi, Türk-İslâm sentezcilerinin güdümünde devleti Milliyetçi Cephe hükümetleri temelinde yeniden yapılandırma girişimiydi. Bu girişim başarılı olmuştur ve bugün de etkin durumdadır. Yaşadığımız, Milli Güvenlik Konseyi olmaksızın var olan 12 Eylül düzenidir.

Okuma Parçaları